- Ekonomi
- 29.03.2025 14:52
İZTO Meclis Başkanı Özgener yurtiçi talep, enflasyon, büyüme, ve faiz oranları arasındaki ilişkiye bakarak, mevcut tahmin setlerinde bir güncelleme yapılması gerektiğini belirtti
KEMAL ÖZKURT / İzmir Ticaret Odası (İZTO) Mart ayı Olağan Meclis Toplantısı, Meclis Başkanı Selami Özpoyraz idaresinde, Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener ve üyelerin katılımıyla gerçekleşti. Ekonomiye ilişkin güncel değerlendirmelerde bulunan Özgener, son günlerde piyasalarda yaşanan oynaklıklar sebebiyle finansal piyasalarda Türk Lirası varlıklardaki oynaklık belirli bir seviyenin altına geldikten sonra, yurtiçi talep, enflasyon, büyüme ve faiz oranları arasındaki ilişkiye bakarak, mevcut tahmin setlerinde bir güncelleme yapılması gerektiğini belirtti. Özgener, ayrıca son günlerde yaşanan olayların aşılması için birlik ve sağduyu mesajında bulunarak gençlerin daha fazla önemsenerek dinlenmesi gerektiğini vurguladı.
Finansal piyasalarda Türk Lirası varlıklarındaki oynaklık belirli bir seviyenin altına geldikten sonra, yurtiçi talep, enflasyon, büyüme ve faiz oranları arasındaki ilişkiye bakarak, mevcut tahmin setlerinde bir güncelleme yapılması gerektiğini belirten Özgener, "Geçtiğimiz hafta içinde; uzun süredir stabil olan döviz kurları ciddi oranlarda değerlendi. Borsa sert bir şekilde geriledi. Ülkemizin 5 yıllık kredi risk primi CDS, 74 puan artarak, son bir yılın en yüksek seviyesine çıktı. Ülkemizin 10 yıllık tahvil faizi yüzde 28 seviyelerinden yüzde 33’e yükseldi. Bu oranı, kurlardaki değişim kadar kritik olarak değerlendiriyoruz. Merkez Bankası; geçen hafta yaklaşık 25 milyar dolarlık rezerv satış yaparak, Türk Lirası’ndaki değer kaybını yüzde 3-4 arasında tutmaya çalıştı. Gecelik vadede borç verme faiz oranını 200 baz puan artırarak yüzde 44’den yüzde 46’ya yükseltti. Piyasadaki hem Türk Lirası hem de döviz likiditesine yönelik müdahaleleri de devam ediyor. Bu müdahalelerle, hafta başı itibariyle bankaların Türk Lirası mevduat faizlerinin, geçen haftaya göre arttığını gözlemliyoruz. Bunlardan hareketle; Merkez Bankası’nın Türk Lirası’ndaki değer kaybını belirli bir oranda tutmak amacıyla, rezerv satışlarına devam edeceği ve Türk Lirası likiditesini kısma yolunu tercih edeceği anlaşılıyor. Yapılan açıklamalar bize, asıl amacın, mevcut yılsonu makroekonomik tahminlerinde kalıcı bir bozulmanın engellenmesini amaçlandığını gösteriyor. Finansal piyasalarda Türk Lirası varlıklardaki oynaklık belirli bir seviyenin altına geldikten sonra, yurtiçi talep, enflasyon, büyüme ve faiz oranları arasındaki ilişkiye bakarak, mevcut tahmin setlerinde bir güncelleme yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Her halükarda, siyaset kaynaklı olarak oluşabilecek belirsizliğin azaltılmasının, ekonomik programla ilgili olarak maliyetlerin düşürülmesi ve programın başarılı olması için kritik bir önemde olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum" diye belirtti.
Son günlerde yaşanan olayların üstesinden gelebilmek için birlik ve sağduyu mesajı veren Özgener, "Hepimiz biliyoruz ki Türkiye, tarihi boyunca birçok zorluktan geçmiş, ancak her defasında birlik ve beraberlik içinde, sağduyusunu koruyarak yoluna devam etmiş bir ülke. Son günlerde yaşanan gelişmeler hepimizi düşündürüyor, bazen kaygılandırıyor. Ancak unutmayalım ki bu ülkenin insanı, olayları doğru değerlendirerek, duygularına teslim olmadan hareket etmeyi de biliyor. Türkiye’nin en büyük gücü, krizleri yönetme becerisi ve toplumun ortak aklıdır. Şimdiye kadar nice badireleri atlattık, bundan sonra da diyalog ve sağduyu ile her türlü zorluğun üstesinden gelebiliriz. Hepimizin süreç hakkında birbirinden farklı düşünceleri olabilir. Haberleri, açıklamaları, liderlerin konuşmalarını dinleyerek farklı kanılara varmış olabiliriz. Hukuki ve buna bağlı siyasi süreçler kafamızı karıştırıyor olabilir. Bu çerçevede zaman zaman kendi işlerimiz konusunda doğru kararlar almamız da zorlaşabilir. Ancak her defasında gördüğümüz bir gerçek var: Türkiye ekonomisi güçlüdür ve yoluna girer. Üreten, çalışan ve birlikte hareket eden bir toplum, en büyük güvencemizdir. Bugün yaşanan zorlukları aşmanın yolu da yine birlikte hareket etmekten, ortak aklı ve doğru politikaları devreye sokmaktan geçiyor. Toplumsal ve bireysel olarak haklarımızın bir bütünü olan “hukuk”, adaletin tecelli etmesini sağlayan bir araçtır. Hepsinin üzerinde bir kavram olarak “hukukun üstünlüğü”, ülkeler için toplum düzeni ve devlete güveni sağlamlaştıran vazgeçilmez bir norm oluşturmaktadır. Son günlerde yaşanılan süreçte; adil yargılanma eksiksiz olmalıdır. Kurumları ve kavramları yıpratarak bir yere varamayız. Bunu yaparsak hepimiz bundan büyük zarar görürüz. Önünde sonunda hepimizin sığındığı değerler; adalet ve hukukun üstünlüğü olmalıdır" dedi.
Günümüzde gençlerin çok fazla önemsenmediğini ve dinlemediğini ifade eden Özgener, "Bugünlerde yaşadıklarımızdan ders almamız gereken çok önemli noktalar da var: İlki ve en önemlisi “gençlerimiz”. Bu süreçte gördük ki; gençlerimizi dinlemiyoruz, onları yakından tanımıyoruz ve maalesef, kuşaklar arası iletişimimizi kaybediyor, birbirimizden her geçen gün daha da uzaklaşıyoruz. Taleplerine baktığımızda sadece güncel siyaset konuları ile ilgili değil, birçok konuda mutsuzluklarını ve gelecekle ilgili beklentilerini dile getiriyorlar. Hem bireysel hem de kurumsal olarak onları daha çok önemsememiz, daha yakından takip etmemiz ve daha çok dinlememiz gerektiğini hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayalım" diye konuştu.
BELİRSİZLİĞİN BEDELİ ÇOKTUR
Yaşanan gelişmelerin ekonomiye yansımaları hakkında da açıklamalarda bulunan Özgener, "Siyasi akıştaki olayların, “belirsizlik” değil, “ölçülebilir risk” seviyesinde kalması gerekir. Finansal piyasaların seyri ve ekonomik aktivitenin sürdürülebilirliği söz konusu olduğunda, riskleri yönetebilir ve bir bedel ödesek de sonuçta aşabiliriz. Ancak; belirsizliğin getireceği bilinmezlerin bedeli çoktur. Öngörülebilirlik kavramını bu nedenle sıklıkla konuşmalarımda kullanıyorum. 20 aydır toplumunun her kesiminin büyük çabası ve özverisiyle uygulanan Ekonomik Program kapsamında, dezenflasyonist sürecin hızlanmasını, reel sektörün maliyetinin azalmasını, faiz oranlarının düşmesini ve krediye erişimin kolaylaşmasını bekliyoruz. Enflasyonla mücadelenin çok hassas dengeler üzerinde devam ettiği bu süreçte, hep birlikte çalışarak bugüne kadar elde ettiğimiz kazanımları riske atmamamız gerektiğini vurguluyoruz. Siyaset kaynaklı olayların, ekonomide bugüne kadar ödenen maliyetleri artırmaması ve ekonomik programın devamlılığı ile ilgili soru işaretleri yaratmaması gerekir. Bunu sağlarken; tüm tarafların sorumluluk bilinciyle, verilecek kararların özellikle ülke ekonomimiz üzerinde etkilerinin etraflıca istişare edilerek alınmasının, hayati öneme sahip olduğunun altını bir kez daha çizmek istiyorum.