Sayfa Yükleniyor...
Belediyelerin SGK borçları hakkında konuşan Tosun, “Yerel yönetimleri iflasa sürükleyecek uygulamalar uluslararası alanda kamu yönetiminin genel görünümüne de olumsuz olarak yansıyacak, zayıf bir devlet algısının yerleşmesine yol açabilir” dedi
SEMİ TEKTAŞ-ÖZEL HABER / AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 24 Temmuz’da partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) yönetimindeki belediyelerin Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) olan borçlarının ödenmesi gerektiğini söyledi. Erdoğan, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel’e seslenerek, “Emeklilere faydanız dokunsun istiyorsanız talimat verin, belediyeleriniz SGK’ye olan birikmiş borçlarını ödesin. Şu anda belediyelerin borçlarıyla ilgili Hazine ve Maliye Bakanlığımız tahsiline kaynağında başlayacaktır. Öyle 25 kuruşa simit yok” diye konuşmuştu. Bu açıklamanın üzerine de belediyelerin borçlarının ne kadar olduğu gündemin tartışması haline gelmişti. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, yaptığı açıklamada, en borçlu 5 belediyeyi açıklamıştı. Buna göre İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin SGK Prim borcu 5,4 milyar olarak açıklandı. Açıklamalar ile beraber iktidarın belediyeleri SGK borçları üzerinden sıkıştırmaya çalıştığı iddia edildi. İktidar kanadı durumu yalanlarken muhalefet kanadı ise SGK borçlarının yapılandırılması halinde ödeyebileceklerini dile getiriyor. Siyaset Bilimci Gülgün Erdoğan Tosun konu ile ilgili yaptığı açıklamasında, “İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin SGK prim borcu genel bütçesinin yaklaşık yüzde 11’ine tekabül ediyor. Bu borcun aniden kesilmesi zaten ekonomik krizin baskısı altındaki belediyeyi çok zor durumda bırakacak” dedi.
Borç yapılandırma veya bazı borçları silme uygulamaları gibi esneklikler ve kolaylıklar sağlama yerine doğrudan “haciz” uygulaması gibi sert tedbirler alabileceğinin altını çizen Erdoğan Tosun, “Kamu yönetiminde idarenin bütünlüğü ilkesi esastır. "İdarenin bütünlüğü" ilkesi, tekil devlet modelinde yönetim alanında öngörülen temel ilkedir. Bu ilke, yönetsel işlev gören ayrı hukuksal statülere bağlı değişik kuruluşların "bir bütün" oluşturduğunu anlatmaktadır. Dolayısıyla yerel yönetimler ile merkezi idare kuruluşlarını bir bütün olarak değerlendirmek gerekmektedir. Bugün tartışılmakta olan yerel yönetimlerin SGK prim borçları aslında ilk defa gündeme gelmiyor. Yakın geçmişte 2016’da çıkarılmış olan 6745 sayılı yasa, 2020’de çıkarılmış olan 7256 sayılı yasa ve 2021’de çıkarılmış olan 7316 sayılı yasa ile belediyelere borçlarını belirli şartlar altında yeniden yapılandırma ve ödeme kolaylıkları sağlanmıştı. Bu demek oluyor ki, neredeyse 3 yılda bir belediyelerin tümü çeşitli konularda ödeme zorlukları içine düşmekte ve merkezi idare yaptığı yasalarla borçların yapılandırılması veya bazı borçların silinmesi suretiyle çözüm önerileri getirmiştir. Örneğin, 2021 yılındaki 7316 sayılı yasa, borçların taksitlendirilmesi, faizlerin indirilmesi ve bazı borçların tamamen silinmesi gibi düzenlemeleri getirirken pandemi koşullarının etkisini ve ekonomik koşulları dikkate almıştı. 2024 yerel seçimlerinin ardından Cumhur İttifakı uhdesindeki çoğu belediyenin CHP’li başkanların yönetimine geçmesiyle SGK prim borçları tekrar gündem olmuştur. Bugün bahse konu borçlarının ne kadarının daha önce yapılandırılmış borç taksitlerinden oluştuğu konusunda net bir bilgi bulunmamaktadır. Bununla birlikte haberlere yansıdığı kadarıyla Sayıştay raporlarına SGK’nın kurum alacaklarının takibinde kullandığı yazılımın entegrasyonunun sağlanamaması nedeniyle alacakların tahakkuk esasına göre gerçekleşmediği konusu girmiştir. Dolayısıyla prim alacaklarının zamanında tahsil edilememesinde söz konusu bilgi sisteminden kaynaklanan hataların da dikkate alınması gerekir. Bu nokta önemli olmakla birlikte, sonuçta bu kez merkezi idarenin, geçmişte uyguladığı kamu alacaklarının tahsili konusunda borç yapılandırma veya bazı borçları silme uygulamaları gibi esneklikler ve kolaylıklar sağlama yerine doğrudan “haciz” uygulaması gibi sert tedbirler alabileceğini belirtmiş olması dikkate değerdi” diye konuştu.
SGK borçları üzerinden belediyelere baskı yapılırsa uluslararası alanda zayıf devlet algısı oluşabileceğini ifade eden Erdoğan Tosun, “Yürürlükteki 5779 sayılı yasanın 7. Maddesinde genel bütçe vergi gelirleri tahsilâtı toplamı üzerinden, yerel yönetimlere aylık olarak ayrılacak tutardan yapılacak kesintilerin toplamının, hiçbir şekilde ayrılan tutarların toplamının yüzde 40’ını aşamayacağı belirtilir. Eğer yapılacak kesintiler belediyeleri iş göremez hale getirirse bunun faturası halkın vicdanında merkezi idareye kesilecektir. İdarenin bütünlüğü ilkesi uyarınca yerel yönetimleri iflasa sürükleyecek uygulamalar uluslararası alanda kamu yönetiminin genel görünümüne de olumsuz olarak yansıyacak, zayıf bir devlet algısının yerleşmesine yol açabilecektir. Bu noktada önemli bir hususun altını çizmek isterim, eğer ‘haciz’ işlemine konu olacak değerler belediyelerin taşınmak varlıklarının haczedilmesi ve icra yoluyla satılması ise o zaman karşımıza belediyelerin sahip oldukları mülklerin el değiştirmesi, bu mülklerin kamu uhdesinden çıkarılarak özel şahıslara satılması suretiyle yeni kentsel rant alanlarının yaratılması meselesiyle karşı karşıya kalabiliriz. Eğer belediyelerin uhdesindeki bazı mülklerin kamu alacaklarına karşılık satışı söz konusu olacak ise, değer takdirinin ve satış işlemlerinin şeffaf bir şekilde, belediyelerin mülkiyet hakkını gözetecek şekilde yapılması ve Anayasa Mahkemesi’nin 2024/31 sayılı kararına uygun şekilde gerçekleştirilmesi beklenir” şeklinde konuştu.
HEMŞERİLERİMİZE OLUMSUZ YANSIYACAK
Son üç yılda bazı şirketlerden yüzde 0 vergi alındığını belirten Erdoğan Tosun, TBMM’nin bu konu hakkında araştırma yapması gerektiğini söyledi. Erdoğan Tosun, “İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin SGK prim borcu genel bütçesinin yaklaşık yüzde 11’ine tekabül ediyor. Bu borcun aniden kesilmesi zaten ekonomik krizin baskısı altındaki belediyeyi çok zor durumda bırakacaktır. Büyükşehir belediyesinin hizmet alanının tüm il sınırları olduğunu düşündüğümüzde ilçe belediyelerinde de yol, su gibi alt yapı yapım, bakım ve onarım hizmetlerinin tüm ilde aksamasına yol açacaktır. Ayrıca belediyelerin gelirlerinin kısıtlanması halinde, belediyelerin harcamalarında önemli yer tutan sosyal harcamalar kaleminin kısıtlanması hemşerilerimize olumsuz yansıyacaktır. Kuşkusuz yurttaşların aldığı belediye hizmetlerinin kalitesi de düşebilir. SGK prim borçlarını azaltmak için sadece İzmir’de değil, Türkiye genelinde bazı belediyeler işçi çıkarmaya başlarsa genel işsizlik oranı artar, mevcut ekonomik kriz ortamında merkezi idareye karşı yurttaşlarda bir hınç ve öfke oluşabilir. Merkezi idarenin borç tahsili konusunda yerel yönetimler arasında farklı partilere göre farklı uygulamalar geliştirmesi halinde, bunun kamuoyu vicdanında mutlaka bir karşılığı olacaktır. Merkezi idarenin çifte standartlı yaklaşımları olası bir erken seçimde karşısına tepki oyları olarak çıkabilir. Çözüm ne olabilir? Merkezi idarenin ‘idarenin bütünlüğü’ ilkesi gereğince, yerel yönetimlere karşı zorlaştırıcı değil, kolaylaştırıcı yaklaşımlar geliştirmesi ve her iki idareyi rahatlatacak şekilde bütçe gelirlerini arttırıcı yeni tedbirler almasıdır. Kamuoyuna yansıyan son üç yılda ‘0’ vergi ödemiş büyük şirketlerin neden vergi ödemediklerinin TBMM tarafından araştırılması ve vergi sisteminin ‘çok kazanandan çok, az kazanandan az’ vergi alınacak şekilde adaletli hale getirilmesi önemlidir. Vergi gelirlerinin arttırılması belediyelerin genel bütçeden alacakları payı arttıracağı için borçlarını daha kolay ödemelerini sağlayabilir. Öte yandan emeklilere ödenecek kaynak konusunda merkezi idarenin elini rahatlatabilir” diyerek sözlerini noktaladı.
HABER MERKEZİ