- Ekonomi
- 10.07.2025 16:12
Enflasyon altında ezilen memur ve emekliler, geçim mücadelesini büyütüyor: Yoksulluk sınırı 82 bin TL’ye dayanırken, maaşlar hâlâ 45 bin TL seviyesinde. Sendikalar uyarıyor: Talepler masada, grev kapıda!
SEMİ TEKTAŞ-ÖZEL HABER - Memur ve memur emeklilerine 2025 yılı temmuz ayında yapılacak maaş zammı, açıklanan enflasyon oranlarının ardından netleşmeye başladı. Ocak ayında yüzde 11,54 zam alan memur emeklileri, son 6 ayda yaşanan yüksek enflasyon karşısında geçim sıkıntısı yaşıyor. Haziran ayı kira artış oranı yüzde 45,80’e ulaşırken, memurlar en az yüzde 30 zam ve seyyanen artış talep ediyor. Sendikalar, maaşların yoksulluk sınırının altında kaldığına dikkat çekerek, adil bir kaynak dağılımı çağrısında bulundu. Memurlar, yıllardır “enflasyon farkı” adı altında sunulan zamların artık bir anlamı kalmadığını söylüyor. Gerçek zam değil, sadece alım gücünü korumaya çalışan bu farklar, her ay eriyen maaşlarla birlikte memurun yaşamını daha da zorlaştırıyor. Sendikalar ve çalışanlar, en düşük memur maaşının yoksulluk sınırı olan 81 bin 734 TL seviyesine çıkarılmasını ve seyyanen zammın tüm emeklilere de verilmesini talep ediyor.
Taleplerin masada grevin kapıda olduğunu belirten Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) İzmir 3. Bölge Başkanı Hayrettin Çakmak, “Hükümetin, kamu emekçisinin taleplerine bir an önce yanıt vermesi gerekiyor. Yoksulluk sınırının 82 bin TL’ye ulaştığı bir ülkede, kamu işçisinin 45 bin TL maaş alması kabul edilemez. Kamuda çalışan bir işçi insanca yaşayacak bir ücret alamazsa, özel sektördeki maaşlar nasıl yükselecek? Kamu emekçileri bu ülkenin üretici gücüdür; Türkiye’de para kazanıp Türkiye’de harcarlar. İşçinin cebine gireni kısarak ekonomi düzelmez. Zaten vergi yükü altında eziliyoruz. Bugün bir profesör, doktor veya vali kamu işçisi kadar vergi ödemiyor. Oysa işçi, yüzde 35’e kadar çıkan vergi dilimine tabi tutuluyor. Her ay maaşımızın önemli bir kısmını vergi olarak ödüyoruz. Alım gücümüz düştü, barınma hakkımız elimizden alındı. Aldığımız maaşın neredeyse yarısını sadece barınmaya ayırıyoruz. Geri kalanla ise gıda, fatura, çocukların eğitim masrafları, giyim ve sağlık ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz. Bu şartlar altında yaşamak mümkün değil. Bu nedenle taleplerimiz nettir ve masadadır. Hükümet, taleplerimize kulak vermeli ve bir an önce toplu iş sözleşmesini sonuçlandırmalıdır. Hükümetin şu anki teklifi kabul edilemez düzeydedir. Zaten geçinemiyoruz; açlık sınırında yaşamak istemiyoruz. Eğer kamu emekçisi bu şekilde sürünmeye devam ederse, özel sektör çalışanları da hiçbir hak elde edemez. Taleplerimizin karşılanmasını ve toplu sözleşmenin en kısa sürede sonuçlanmasını istiyoruz. Bizler de üretimden gelen gücümüzü önümüzdeki dört haftalık süreçte kararlılıkla kullanacağız. Bu süreçte halkımıza, milletimize ve devletimize sesimizi duyuracağız” diye konuştu.
Zam oranları tartışması yerine refah payı uygulamasının geri gelmesi gerektiğinin altını çizen Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu (KAMU-SEN) İzmir İl Temsilcisi İrfan Toksoy, “Biz bu sorunları yalnızca toplu sözleşme dönemine sıkıştırmıyoruz. Yıl boyunca iş kollarıyla ilgili sadece zam oranlarına değil, aynı zamanda personel eksikliklerine, hak kayıplarının nedenlerine ve çalışma koşullarına dair sorunları da dosya haline getirerek ilgili mercilere sunuyoruz. Ancak kamuoyunda yapılan tartışmalar genellikle sadece zam oranlarına indirgeniyor. Oysa son 10 yıla baktığımızda, zam tartışmalarının reel anlamda bir karşılığı kalmadığını görüyoruz. Çünkü karşımızda sürekli yükselen bir enflasyon gerçeği var. Aldığımız zam oranlarını fiilen belirleyen şey, enflasyon oranıdır. Bu oranları da TÜİK belirliyor. İşte bu nedenle bizim asıl talebimiz, sadece zam değil, refah payı uygulamasının yeniden hayata geçirilmesidir. Kamu-Sen’in yetkili olduğu dönemlerde, enflasyonun üzerine eklenen refah payı uygulaması vardı. Örneğin, enflasyon yüzde 20 çıkarsa, 1-2 puan da refah payı eklenirdi. Ancak Memur-Sen’in yetkili sendika olmasından sonra bu uygulama kaldırıldı. Memur artık refah payı alamıyor. Bu hakkın tekrar geri gelmesini talep ediyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Seyyanen zamların emekli maaşları ve ikramiyelerine yansımadığını ifade eden Toksoy, “Bir diğer büyük sorun da seyyanen verilen zamların emeklilik maaşına ve ikramiyelere yansımaması. Cumhuriyet tarihinde bir ilk olarak, memura verilen seyyanen zam, emekliye yansıtılmadı. Oysa geçmişte memur ne kadar zam alırsa, emekli de o kadar alırdı. Bu durum hem emeklilerin geçinmesini zorlaştırdı hem de memurların emekli olmaktan vazgeçmesine neden oldu. Bugün bir öğretmen, ek ödemelerle birlikte 60 bin TL maaş alabiliyor. Ancak emekli olduğunda bu tutar 30–32 bin TL’ye düşüyor. Bu fark, ek ödemelerin emeklilik hesaplamasına dahil edilmemesinden kaynaklanıyor. Talebimiz, bu ödemelerin emekli maaşına yansıtılmasıdır. Her kurum farklı bir enflasyon oranı açıklıyor. Bu da memurların mağdur olmasına yol açıyor. Örneğin memura yüzde 7 zam yapıldı ama bu zam sadece birkaç ay içinde enflasyon karşısında eridi. Memurun cebinden her ay 3-5 bin TL kayıp oldu. Bu nedenle enflasyon oranlarının hesaplanması şeffaf ve adil yapılmalı. Eğer ülkedeki enflasyon bu hızla devam edecekse, eşel-mobil sistemine geçilmelidir. Yani enflasyon kaç çıkarsa, maaşlara aynı oranda zam yapılmalıdır. Böylece toplu sözleşmede belirlenen oranlar aşılsa dahi memur hak kaybına uğramaz” diyerek sözlerini tamamladı.
Kira artış oranlarından şikâyet eden bir memur sıkıntılarını şöyle anlattı: “Kaldığım evde eski kiracıyım. Resmî artış oranlarına rağmen, 2+1 ve 69 metrekare olan evimin kirası 27 binden 40 bine çıktı. Ev sahibiyle 35 bin TL’de anlaşmak için görüştüm ama kabul etmedi. Bunun üzerine aynı binada bulunan, 56 metrekarelik 1+1 bir daireye 25 bin TL’ye taşındım. Gerçekten akıl almaz rakamlarla yaşamaya çalışıyoruz. Alacağım memur zammı ise yüzde 15’i bile geçmiyor. Daha ne anlatayım, bilmiyorum. Üstelik ben bu evi tuttuktan sonra, aynı sokakta bir 2+1 daireyi 30 bin TL’ye kiraya verdiler.” Bir diğer memur ise memura verilen seyyanen zammın memur emeklisine de verilmesini talep ettiklerini söyleyerek, “2025 Ocak ayında memur emeklisine yalnızca yüzde 11,54 oranında zam yapıldı. Ancak 2025 Haziran ayı kira artış oranı yüzde 45,80 olarak açıklandı. Aradaki bu uçurum kabul edilemez. Cumhurbaşkanımızdan, memurlara verilen seyyanen zammın emeklilere de verilmesini talep ediyoruz” ifadelerini kullandı. Memura yüzde 30 oranında zam yapılması gerektiğini ifade eden bir memur ise, “Memura en az yüzde 30 oranında zam yapılmalıdır. Bugün memurların icra dosyaları, kredi ve kredi kartı borçları mahkemelerde birikmiş durumda. Çoğu memur borç içinde yaşam mücadelesi veriyor. Kiralar kontrolden çıkmış, barınma sorunu giderek derinleşiyor. Eğer beklentileri karşılayan bir zam yapılmazsa, çok sayıda memur istifa etmeyi düşünebilir. Artık memurun ne yönetime ne de sözlere güveni kaldı” değerlendirmesinde bulundu. Memur maaşlarının yoksulluk sınırı seviyesine çıkması gerektiğini ifaden bir memur, “Yıllar boyunca enflasyon farkını maaş zammı diye sundular. Oysa bu yalnızca alım gücünü korumaya çalışmak demek; gerçek bir artış değil. Bizler artık kaynak dağılımında adalet istiyoruz. Aklımızla alay edilmeden, insanca yaşayabileceğimiz bir maaş talep ediyoruz. En düşük memur maaşının yoksulluk sınırı olan 81 bin 734 TL seviyesine çıkarılmasını istiyoruz” diye konuştu.