- Gündem
- 08.09.2025 20:30
Okullarda ilk ders zili bugün çalıyor. Sendika ve dernek yetkilileri tarafından, okullarda bir öğün ücretsiz yemek verilmesine yönelik yapılan çağrılar devam ederken bu sebepten doğan fırsat eşitsizliği her geçen gün derinleşiyor.
Eğitim öğretimde bu yıl için ilk ders bugün çalıyor. Ders zilinin çalmasıyla birlikte öğrencilerin ve velilerin ağır mesaisi de başlıyor. Derin gelir adaletsizliği ve yoksulluk, velileri öğrencilerin birçok ihtiyacını karşılamaktan mahrum bırakıyor. Kırtasiye ürünlerinden beslenme çantalarına öğrenciler birçok eksiyle, eğitim öğretim yılına başlıyor. Özellikle beslenme konusu çocukların akademik başarısını etkilemenin yanı sıra sağlık sorunlarına da yol açıyor. Veliler ise ekonomik dar boğazda çocuklarını nasıl besleyeceğini düşünüyor. Durum böyleyken okullarda verilmesi istenilen bir öğün ücretsiz yemek konusu gündemdeki yerini koruyor. Bu kapsamda çalışma yapan ve yetkililere çağrıda bulunan Veli-Der, Eğitim- Sen ve Eğitim-İş gibi birçok dernek ve sendika ise çocuklar için okullarda verilecek bir öğün ücretsiz yemeğin, lüks değil temel bir ihtiyaç olduğunu savunuyor ve devletin sorumluluğunda olan eğitim kurumlarında fırsat eşitsizliğinin derinleştiğini belirtiyor.
Türkiye’deki mevcut ekonomik krizin faturasının okul çocuklarına kesildiğini söyleyen Veli-Der İzmir Şube Başkanı Necati Kalafat, yaptığı açıklamada “Ülkemiz çok ciddi bir ekonomik sorunla karşı karşıya ve bu ekonomik krizin faturası eğitim sistemi ölçeğinde öğrencilere ve velilere kesiliyor. Okullar hiçbir şart altında yeni eğitim öğretim yılına hazır değil. Bu açıdan dünya üzerindeki akranlarının çok gerisinde bir eğitim sistemi gerçeği ile karşı karşıyayız. Ayrıca okulların temel problemleri veliler üzerinden çözülmeye çalışılmakta. Bu durum ise 12 yıllık zorunlu eğitimin anayasa ile güvence altına alınması ilkesine aykırı bir durum oluşturmaktadır. Ekonomik krizin en açık göstergesi olan, okullardaki öğrenci açlığı meselesini defalarca dile getirmemize rağmen, yetkililer tarafından görmezden gelindi ve günde bir öğünün yemek talebiniz karşılıksız bırakıldı. Üstelik bu durum sadece yemekle ilgili bir mesele değil tercihlerle ilgili bir mesele. Çünkü hükümet yetkilileri çocukların karnını doyurma meselesini bizim görevimiz değil diyerek elinin tersiyle itiyor. Buradan yetkileri açık çağrımızdır; bu isteğimiz yerine getirilmelidir. Çünkü okullarda en azından bir öğün sıcak yemek talebi karşılanırsa, çocukların devamsızlıklarında dahi iyi bir düşüş görülecektir” ifadelerine yer verdi.
Eğitim- Sen İzmir 2 Nolu Şube Başkanı Zeliha Danyeli ise ülkemizde 2025- 2026 eğitim öğretim yılının yaklaşık 19 milyon öğrenci için birçok sorunlarla başlayacağını vurgulayarak “Her geçen gün derinleşen ekonomik kriz artan enflasyon karşısında eğitim masraflarındaki artış, özellikle yoksul ailelerde ciddi bir ekonomik yük oluşturuyor. Bugün bir öğrencinin okul çantası, kırtasiye ve kıyafetleri ile birlikte okul masrafı yaklaşık 20 bin lirayı buluyor. En büyük sorunlardan bir tanesi de öğrencilerin beslenme sorunu. Öğrenciler bir öğününü okulda karşılamak zorundadır. Kantinde satılan ürünler çok pahalı olduğu için alamıyor ve o gün eğitim öğretim saatleri içerisinde aç kalıyor. Su da alamadığından okulda musluk suyu içtiği için temiz suya erişimi de söz konusu değil. Beslenme çocukların zihinsel, bedensel ve duygusal gelişimi için çok önemli. Aç öğrencinin sağlıklı beden gelişimi olmadığı gibi zihinsel gelişimi de sekteye uğruyor. Derslere motive olamıyor, algıları zayıflıyor ve öğrenme güçlüğü yaşıyor. Türkiye’de çocukların yüzde 43,6’sı yoksulluk koşullarında hayatını sürdürürken her 3 çocuktan 1’i okula yetersiz şekilde beslenerek gidiyor. Görüldüğü gibi neredeyse çocukların yarısı maddi yetersizlikler nedeni ile hayata olumsuz koşullarda zihinsel, bedensel, ruhsal olarak sağlıklı gelişimini tamamlamadan geleceğe hazırlanıyor. Bu da beraberinde fırsat eşitsizliği yaratıyor. Her geçen gün yoksullaşan halkın çocukları eğitimde yaşanan fırsat eşitsizliği ve yetersiz beslenme nedeni ile eğitim öğretimde başarılı olamadığı için sermayeye ucuz iş gücü olarak peşkeş çekiliyor. OECD ülkeleri arasında çocuk yoksulluğu bakımından Türkiye 2. sırada. Eğitime erişim siyasi tercih olarak sınıfsal hale getirilmiştir. Nitelikli eğitime erişim haktır ve yaşamsaldır. Her öğrencinin eşit nitelikli eğitime erişimi devletin sorumluluğundadır. Eğitim parasız olmalıdır; her öğrenciye ücretsiz yemek, temiz su verilmeli, kırtasiye ve okul kıyafeti ulaşım desteği sağlanmalıdır” dedi.
“Yaşanan yüksek enflasyon ve buna rağmen sabit gelir ile çalışan emekçilerin maaşlarının yeterli düzeyde arttırılmamasından dolayı Türkiye’de milyonlarca öğrenci derse aç giriyor” diyerek sözlerine başlayan Eğitim-İş İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Özgür Şen, “Anayasa’nın 42. Maddesine göre eğitim hakkı devletin başlıca görevidir. Açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle çocuklar eğitim hakkını fiilen kullanamıyor. Yetersiz beslenen çocuklar ders dinleyemiyor, fiziksel ve zihinsel gelişimi sekteye uğrayan çocuklarımız geleceğe umutla bakamıyor. Asgari ücret ya da onun biraz üzerinde maaş alan milyonlarca aile çocuklarına düzenli ve dengeli beslenme imkânı sunmakta zorlanıyor. Gıda fiyatlarının sürekli artması, aile bütçesinin en büyük yüklerinden biri haline gelmiş durumda. Çocuk yoksulluğu derinleşiyor, birçok aile çocuğuna günlük taze meyve ve sebze dahi alacak durumda değil. Bu nedenle okullarda ücretsiz bir öğün yemek artık lüks değil, zorunluluktur. MEB tarafından 2023 yılında 5 milyon öğrencimize ücretsiz yemek sözü verilmiştir. Fakat hala bu konuda bir adım atılmamıştır, ülkemiz ilerleyen yıllarda çok daha yüksek sağlık harcamalarıyla karşı karşıya kalacaktır. Yetersiz beslenen çocuklar bağışıklık sorunları, gelişim geriliği ve öğrenme güçlükleri ile karşı karşıya kalacaklar ve ilerleyen yıllarda da kronik hastalıkların artışı da kaçınılmaz hale gelecektir. Oysa sağlıklı bir nesil yetiştirmek hem eğitimde başarıyı artıracak hem de uzun vadede toplumsal maliyetleri azaltacaktır. Her çocuk, okul öncesinden liseye kadar her gün en az bir sağlıklı ve ücretsiz öğün yemek hakkına sahip olmalı. Bu hak yasal güvence altına alınmalı, merkezi bütçede özel bir kaynak ayrılmalı. Menülerin yaşa, bölgeye ve mevsime uygun hazırlanması, alımların yerel üreticilerden yapılması üretimin artmasını sağlayacak, üreticiye de destek olacaktır. Şeffaflık ve denetim de bu sürecin temel unsurları olmalı. Çocuklarımızın sağlıklı beslenmesini sağlamak, geleceğimizi güçlendirmek demektir. Eğitim hakkı kağıt üzerinde değil, çocuklarımıza verdiğimiz değer ile başlar. Bugün bir öğün yemek vermek, yarın daha adil ve sağlıklı bir toplum yaratmanın en önemli adımı olacaktır” açıklamasında bulundu.
Kaynak : BERKAY ERDEN