Sayfa Yükleniyor...
Yerel seçimde ittifak konusunu değerlendiren Siyaset Bilimci Prof.Dr. Tanju Tosun, “Partiler arasındaki ideolojik yakınlaşmayı pekiştirme; bu nedenle de çok kutuplu parti sistemini iki kutupluluğa taşıma potansiyeline sahip” dedi
E. ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
Siyaset Bilimci Prof.Dr. Tanju Tosun, gündemdeki siyasi gelişmeler hakkında değerlendirmelerde bulundu. Her partinin kendi adayını çıkartmasının kimseye bir fayda sağlamayacağı için yerel seçimlerde de ittifaklar ve bunun yanı sıra siyasi jestlerin ön plana çıktığını belirten Tosun, seçimin dinamiklerinin ise yerel sorunlar olacağının altını çizdi. Partiler arasındaki işbirliklerinin, sert ideolojik rekabetin yumuşamasına ve aynı ideolojik bloktaki partilerin birbirlerine yakınlaşmasına katkı yaptığını ifade eden Tosun, küçük partilerin seçmenlerinin ise süreç içinde oluşacak ideolojik yakınlaşma nedeniyle büyük partinin sosyolojik tabanına dahil olma gibi bir sonuca yol açabileceği vurguladı. Tosun, “Ülkemizde ilk kez yerelde bu ölçüde farklı ideolojik kimliğe sahip partiler arasında da yapılacak olması, potansiyel olarak 24 Haziran sürecinde başlamış olan partiler arasındaki ideolojik yakınlaşmayı pekiştirme, bu nedenle de çok kutuplu parti sistemini iki kutupluluğa taşıma potansiyeline sahip” açıklamasında bulundu.
YAKINLAŞMAYI PEKİŞTİRİR
Türk siyasal hayatında partilerin ilk kez geniş ölçüde belediye başkan ve belediye meclis üyelikleri adaylığı için işbirliği yaparak, bir partinin diğeri lehine başkan adayı göstermeyecek olduğunu belirten Tosun, ittifakların bir anlamda iç siyaseti; çok kutupluluktan iki kutuplu bir noktaya götürme potansiyeline sahip olduğunun altını çizdi. Tosun, “Bu işbirliği modelleri gayri resmi olarak yerel seçimlerde önemli bir ittifak benzeri girişim olacağı için, dikkate değer bir siyasi yenilik ve farklılık olarak değerlendirilebilir. İttifak ya da işbirlikleri daha ziyade genel seçimlerde uygulanırken, yerel seçimlerde bu seçimin yerel doğası gereği pek başvurulmayan bir stratejiydi. Ülkemizde ilk kez yerelde bu ölçüde farklı ideolojik kimliğe sahip partiler arasında da yapılacak olması, potansiyel olarak 24 Haziran sürecinde başlamış olan partiler arasındaki ideolojik yakınlaşmayı pekiştirme, bu nedenle de çok kutuplu parti sistemini iki kutupluluğa taşıma potansiyeline sahip” diye konuştu.
KÜÇÜK PARTİLER İÇİN RİSK
İttifak ya da işbirliklerinin her şeyden önce partilerin ulusal ya da yerel temsilcilik anlamında sayısal güçlerini arttırmayı hedeflediğine dikkat çeken Tosun, “Bu güç arttırma sürecinde partiler arasındaki diyalog ve nihayetinde yaşanan işbirlikleri parti sisteminde sert ideolojik rekabetin yumuşamasına, aynı ideolojik bloktaki partilerin birbirlerine yakınlaşmasına katkı yapar. Bunu olumlu yön olarak değerlendirebiliriz. Buna karşılık, işbirliği ya da ittifaklar karşıt blokların içindeki partileri birbirine yakınlaştırırken, rakip ve karşıt bloklardaki siyasi mücadeleyi sertleştirme potansiyeline sahiptir. Bu da olumsuz bir özelliktir. Ayrıca, ittifak ya da işbirliği yapan partilerden küçük partilerin seçmenlerinin süreç içinde oluşacak ideolojik yakınlaşma nedeniyle büyük partinin sosyolojik tabanına dahil olma gibi bir sonuca da yol açabilir. Bu durum küçük partiler açısından olumsuz bir durum olarak değerlendirilebilir” ifadelerini kullandı.
SİYASİ JEST FIRSATI
“İttifak ya da işbirlikleri sayısal anlamda elde edilecek artı temsilcilikleri işbirliği yapan taraflar arasında paylaşma mantığında işlediği için, doğaldır ki partiler arasında elde edilecek artı temsilcilik ya da kazanımların paylaşılması anlamında tarafların birbirlerine siyasi jest yapma fırsatı verir” diyen Tosun, devamında şunları kaydetti: “Bu tür jestler de özellikle işbirliği yapan taraflar arasındaki yakınlaşmayı arttırır. Bu durum doğal olarak partilerin sosyolojik tabanlarında da yakınlaşmaya zemin hazırlar. Kanımca seçmen ittifaklara yatkın siyasi eğilimlere sahip olduğunu, farklı partilerin güç birliğini pekiştirmek için yaptığı tercihlerle göstermiş oldu. Bu anlamda 24 Haziran’da hem ittifaklar hem de seçmenimiz bu konuda da rüştünü ispat etmiş oldu. Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi özellikle belediye başkanlığı seçiminde de iki kişiden birinin gönlünü alma hedefi önemlidir. Bunun için parti ve adayların politik davalarını tabii ki göz ardı etmeden fakat buna ilaveten kapsayıcı bir siyaset anlayışıyla, uzlaşmacı, hoşgörülü bir siyaset vizyonuyla, ‘Daha iyi ve yaşanabilir kent’ inşasına odaklanacak, teknik, pragmatik bir aday vizyonuyla partiler ve adaylar seçmenin karşısına çıkmalıdırlar.”
SEÇİMİN DİNAMİĞİ YEREL SORUNLAR
Seçimlere ilgi ve katılımın halk nezdinde yüksek düzeyde olacağını söyleyen Tosun, seçimin dinamiklerine dair şunları söyledi: “1983’ten günümüze Türkiye’de genel ve yerel seçimlere seçmen ilgisi ve katılımı batı ülkelerindeki seçimlerle karşılaştırıldığında bir hayli yüksek seyretmektedir. Bu eğilim seçmenin iradesinin sandık aracılığıyla siyasete yansıyacağına dair inancından kaynaklanıyor. Seçmen sandıkta yapmış olduğu tercihle edilgen değil etkileyen birey olduğuna inandığı için, seçimlere adeta bir bayram havasında katılmaktadır. Bu çerçeveden bakıldığında kanımca yerel seçimlere de katılım düzeyinin yüksek olacağını düşünüyorum. Bu seçimin genel seçim havasında geçmesi için özellikle muhalefet partileri belirli stratejiler belirleyip, o stratejilerle, politika önermeleriyle, söylemlerle kampanya sürecini yönetmeye yatkın görünüyorlar. Fakat yerel seçimin genel seçimden 9 ay sonra yapılacağı dikkate alındığında, kanımca seçimin temel dinamiği, ulusal politikadan tamamen soyutlamak mümkün olmasa da, yerel sorunlar, bunlara yönelik çözüm vaatleri, kent yaşamını kolaylaştıran, mekânsal refah sağlama vaatli yerel projeler üzerinden siyasi rekabetin yaşanması daha akılcı olur diye bakmak gerekir.”
Haber Merkezi