- Gündem
- 22.04.2025 00:45
‘Düş Lekesi’ ve ‘Buz Kırığı’ kitaplarının yazarı Adnan Sungur ile yazarlık hikayesini konuştuk. Edebiyata ilgisi okul sıralarında başlayan Sungur, aynı zamanda 32 yıllık tiyatro emekçisi…
ONURHAN ALPAGUT / RÖPORTAJ
Edebiyata olan ilgisi okul sıralarında başlayan yazar Adnan Sungur, 2 yılda bir öykü ve şiir kitabı yazdı. Hayatı sanat ve edebiyat içinde geçmeye devam eden Sungur, aynı zamanda 32 yıllık tiyatro emekçisi... ‘Buz Kırığı’ ile Türkiye Edebiyatı’na ‘merhaba’ diyen yazar ve yeni kitaplar için çalışmalarını sürdüren Sungur ile yazarlık hikayesini konuştuk.
Bize kısaca kendinizden söz eder misiniz?
Manisa’nın Salihli ilçesinde 1955’te dünyaya geldim. İlkokul ortaokul ve meslek lisesini Salihli’de okudum. Meslek lisesinin torna tesviye bölümünden mezun oldum. Lise ikinci ve üçüncü sınıflarında okulun tiyatro oyunlarında rol aldım. Meslek lisesini bitirince 1975 yılında İzmir’de bir fabrikada işe başladım. O yıl tekrar kurulan Türkiye İşçi Partisi (TİP) İzmir merkez ilçe kurucu üyesi oldum. Yönetim kurulunda görev yaptım. Demokrasi barış ve ekmek için mücadele verdim ve hala bu mücadeleyi veriyorum. Evliyim bir oğlum bir kızım var. İki torunum var. 1986 yılında rahmetli belediye başkanımız sanata düşkün Zafer Keskiner tarafından Salihli Belediyesi Tiyatrosu kuruldu. İzmir Devlet Tiyatrosunda oyunculuk yönetmenlik ve müdürlük yapan Yaşar Ürük hocamızla ilk oyunumuzu sahneye koyduk. Daha sonraları başka yönetmenler geldi. Sayısını hatırlayamadığım birçok oyunda rol aldım ve turnelere de çok gittik. 32 yıl amatör oyuncu olarak tiyatroya emek verdim. Şu an emekliyim emekli olunca Salihli Halk Eğitim merkezinde 6 yıl çini kurslarına gittim. Hala Salihli’de yaşıyorum.,
Edebiyata olan ilginiz nasıl gelişti, yazar-şair olma yolundaki hikayeniz nedir?
Edebiyata ilgim ortaokulda kitaplar okumakla başladı. Lise son sınıfta edebiyat kolu başkanı seçildim. Doksanlı yıllarda bazı şiir denemelerim olduysa da bunları saklamak gibi bir düşüncem olmadı. Yırtıp attım. Keşke yırtıp atmasaydım. Bilgisayar kullanmasını öğrenmeye başlayınca sosyal medyada üç kişiden beşinin şair olduğunu gördüm. Dedim ki kendi kendime sen niye yazmıyorsun yavaş, yavaş yazmaya başladım. Yazma konusunda biraz tembelim. Bazen iki üç ay tek satır yazmam. Lise yıllarında kompozisyon yazmada hep iyi not alırdım. Bu yüzden öykü yazmaya da başladım. Edebiyat dergilerinde şiirlerim ve öykülerim yayınlandı. Şu an bir şiir kitabı çıkacak kadar şiirlerim dosya halinde duruyor.
BUZ KIRIĞI İLK GÖZ AĞRIM
Bize ‘Buz Kırığı’ kitabınızdan söz eder misiniz, bu kitabı elimize aldığımızda nasıl şiirler bizleri karşılıyor?
Buz Kırığı ilk kitabım ilk göz ağrım. Çevremden olumlu eleştiriler aldım. Bir şiirimin içinde geçiyor buz kırığı rengi. Birkaç isim üzerinde yoğunlaşıp iki arkadaşla beraber konuşmanın sonucunda adını buz kırığı koydum. Şiirler içinde toplumcu olanda var doğayla ilgili olan şiirlerde var. Yani yaşamın içinde var olan konular. İlla her satırda imge olacak diye şiiri anlamsızlaştıracak şiir yazmıyorum. Umuda dair şiirlerde var. Umutsuz yaşanmıyor, bir şiirimi 17 yaşında asılan Erdal Eren için yazdım. İnsanların yalnızlığına dair şiirde var. Umudu ve özgürlüğü anlatan şiirlerde maviyi simge olarak kullandım. Kafiye kullanmıyorum serbest yazılan şiirlerden oluşuyor buz kırığı kitabı.
‘Düş Lekesi’ öykü kitabını bu sene yayınladınız. Pandemi sürecine denk gelen bu kitapta yayınlama da hiç sıkıntı yaşadınız mı?
Sadece zaman olarak sıkıntı yaşadım. Dosyayı gönderdikten 6 ay sonra yayınlandı. Birde basım hatası olmuş bir ay kadar da buradan zaman kaybı oldu.
Düş Lekesi nasıl öyküler içeren bir kitap, biraz içeriğinden söz eder misiniz?
Düş Lekesini gerçek yaşamla soyut olayları iç içe geçirerek yazdım. İsmi de öykümdeki Düş Lekesinden alıyor. Birkaç öykümün kahramanı benim hayal dünyamı da içine katarak yazdım. Örnek vermek gerekirse Basmane Yağhaneler Tepecik kerraneler öyküsü benim İzmir’e çalışmaya gittiğim yıllarda 20 yaşında bir devrimcinin cinselliği tanımak ve yaşamak için kerhaneye gidip gitmeme konusunda kendisiyle hesaplaşması. Tütün kokusunu erkek gözüyle genç bir kızın üniversite de okuyan çocukluk arkadaşına olan aşkı ve erkeğin siyasi olaylardan açlık grevine başlayıp ölümüyle sonuçlanan bir konuyu işledim. Zor olmadı mı dediler erkek olarak bir genç kızın yaşamından öykü yazmak bana göre olmadı benim açımdan güzel bir öykü oldu. Öykülerim okunurken sonucu belli olmamasına özen gösterip yazdım. Bu konuda bir kişiden böyle bir yorum aldım. Okurken sonucu nasıl bitecek belli olmuyor diye yorum yaptı. Sonsuz düşler öykümde olsun Mona Lisa öykümde olsun kahramanın konuştuğu kişiler öykünün sonunda belli oluyor. Bir insanla konuştuğunu sanıyorlar ama değil biri balık biri köpek.
BİR ŞİİR KİTABI OLUŞTURACAK KADAR ŞİİRİM VAR
Sizden yakın süreçte yeni eser veya eserler görecek miyiz?
Bir şiir kitabı çıkacak kadar şiirlerim var bekletiyorum çünkü yeni şiirler yazıp ilave ediyorum. Birkaç öyküm var yazılı olarak duruyor zamanla öykülerimde kitap olacak hale gelince basıma vereceğim süreç ne zaman olur ben de bilmiyorum.
Bir edebiyatçı olarak edebiyat dünyasında kendinize nasıl bir yol haritası çizmeyi planlıyorsunuz?
Edebiyatçıdan önce iyi bir insan olmak için yol haritası çizdim kendime ve hala bu yolda yürüyorum. Bir beklentim yok yazmak beni rahatlatıyor. Yazan insanın yaşamla bir derdi olmalı. Bunu yazdıklarıyla anlatmalı hissettirmeli. Hukuksuzluğu doğanın yok edilmesini sömürüyü ahlaksızlığı yozlaşmayı ön plana çıkarıp yazmak. Bunun dışında edebiyat dünyasında bir yerlere gelmek gibi bir uğraşım yok.