Sayfa Yükleniyor...
BTA, Köy Enstitülerinin 76. kuruluş yıl dönümü anısına Hayrettin Filizin yazdığı ve yönettiği, Kazboğan adlı oyunla seyircisinin önüne çıktı
ONURHAN ALPAGUT
BTA (Bilimsel Tiyatro Atölyesi), Köy Enstitüleri'nin 76.kuruluş yıl dönümü anısına Hayrettin Filiz'in yazıp yönettiği Kazboğan adlı oyunla takipçilerinin karşısına çıktı. Çok sayıda izleyicinin yer aldığı gecede oyun beğeni gördü. Hayrettin Filiz'in yazdığı Kazboğan adlı oyun, kaçarak gittiği ve kısa süreliğine köyüne dönen bir enstitü çocuğunun, köyündeki bağnazlıklarla olan mücadelesini anlatıyor.
ALTI ENSTİTÜ OYUNUNDAN BİR TANESİ
Bilimsel Tiyatro Atölyesi'nin sahnelediği Kazboğan Türkiyede yazılmış 6 adet köy enstitüsü oyunundan bir tanesi niteliğinde. Türkiye tarihinde yazılmış tüm enstitü oyunlarının yazarı olan Hayrettin Filiz, "Bu oyun, yazdığım Köy Enstitüleri serisinin 3 numaralı oyunu. Bu oyun içimi acıtıyor. Keşke bunlar hiç yaşanmasaydı da ben de bu oyunu yazmasaydım" diye konuştu.
UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ!
Geceye atfen bir bildiri okuyan Yazar-Yönetmen Hayrettin Filiz, Bugün kuruluşumuzun 17.yılında 13.kez bir enstitü bildirisi okumanın heyecanı içindeyim. Aşkla ve eksilmeyen bir inançla, Köy Enstitülerinin saçtığı aydınlanma ışığından bir kere bile kuşku duymadım.Her yeni belgeyle, her yeni bilgiyle, enstitülere olan inancımız daha da sağlamlaştı. Bir eğitim mucizesi olan enstitüleri karalayanları asla unutmadık, unutturmayacağız" dedi.
BİR EĞİTİM MUCİZESİ KÖY ENSTİTÜLERİ
110 dakika süren oyun için BTAlılar, Oyun, sizi, bizi kısaca hepimizi anlatıyor diyorlar. Hırsızlığın olağan, tecavüzün sıradan sayıldığı, sanal vahşetin tek tek hepimizi yuttuğu, toplumsal barışın hayale dönüştürülmeye çalışıldığı günümüzde; bir eğitim mucizesi olan Köy Enstitülerinin unutturulmak için çalışıldığını söyleyen BTAlılar, hiç unutmadıklarını ve unutturmayacaklarını söylemek için bu oyunu sahnelediklerini belirtiyorlar.
Kazboğan oyunu hakkında kısa bilgi:
110 dakika süren oyun; 15 yaşında, evli ama çocuk doğuramamış bir kız olan Ayşenin, günün birinde Anadoluda Kazboğan denen difteri hastalığına yakalanması ve hastalığı kurşun dökmekle, kazın ayağını Ayşenin boğazına sürmekle tedavi edeceğini sanan cehalete karşı, onu hastaneye götürmeye çalışan Remzinin savaşı üzerine kurulu. Ayşe'yi hastaneye götürme uğruna tüm köylünün tepkisini çeken Remziye kimse yardım etmez. Üstüne üstlük, an bean ölüme yaklaşan Ayşe, sünnetçi, berber, çıkıkçı bir sahte şifacı olan Taki Efendi'nin ellerine bırakılır. Cehalet, difteri hastalığından ötürü nefes alamayan Ayşe'nin dişlerinin şiştiğini ve ancak çekilirse kurtulacağına karar verir. Cehaletin pençesinde ölüme giden Ayşeyi kurtarmak için Remzi, bütün gücüyle karşı durur ama ailesi bile onu geleneğe karşı olan bir komünist olmakla suçlar. Oyun, enstitülü Remzi'nin bağnaz din sömürücüleri, cahil ve geleneğe boyun eğen komşuları karşısında eli kolu bağlanmış bir şekilde aydınlığa çağrı çığlığıyla açılıyor. Köyünün ihtiyaçlarını tespit etmek ve aldığı eğitimin hakkının vermek için geldiği köyünde Remzinin karşısına dikilen sadece gelenek değil, geleneğe direnemeyen can anası ve ata babasıdır. Baskılara direnemeyen ana babası da onun karşısında yer almıştır. Remzi, Kazboğan olmuş Ayşe kızı hastalığa karşı korumaya ve kurtarmaya çalışırken, aslında bütün bir köy ve köylüyle, anası ve babasıyla, gelenek ve gelenekten çıkar sağlayanlarla, din kisvesi adı altında bağnaz din tüccarlarıyla çatışır. Karanlık öyle büyüktür ki önce Ayşe kızı yutar, ardından Remzi'nin umutlarını Ama Remzi yenilmez aydınlığın peşinden yürümeye devam eder
Haber Merkezi