BTA’dan yeni bir oyun “Kazboğan”

BTA, Köy Enstitüleri’nin 76. kuruluş yıl dönümü anısına Hayrettin Filiz’in yazdığı ve yönettiği, “Kazboğan” adlı oyunla seyircisinin önüne çıktı


  • Oluşturulma Tarihi : 27.04.2016 06:47
  • Güncelleme Tarihi : 27.04.2016 06:47
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
BTA’dan yeni bir oyun “Kazboğan”

ONURHAN ALPAGUT

BTA (Bilimsel Tiyatro Atölyesi), Köy Enstitüleri'nin 76.kuruluş yıl dönümü anısına Hayrettin Filiz'in yazıp yönettiği “Kazboğan” adlı oyunla takipçilerinin karşısına çıktı. Çok sayıda izleyicinin yer aldığı gecede oyun beğeni gördü. Hayrettin Filiz'in yazdığı “Kazboğan” adlı oyun, kaçarak gittiği ve kısa süreliğine köyüne dönen bir enstitü çocuğunun, köyündeki bağnazlıklarla olan mücadelesini anlatıyor.

ALTI ENSTİTÜ OYUNUNDAN BİR TANESİ

Bilimsel Tiyatro Atölyesi'nin sahnelediği “Kazboğan” Türkiye’de yazılmış 6 adet köy enstitüsü oyunundan bir tanesi niteliğinde. Türkiye tarihinde yazılmış tüm enstitü oyunlarının yazarı olan Hayrettin Filiz, "Bu oyun, yazdığım Köy Enstitüleri serisinin 3 numaralı oyunu. Bu oyun içimi acıtıyor. Keşke bunlar hiç yaşanmasaydı da ben de bu oyunu yazmasaydım" diye konuştu.

UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ!

Geceye atfen bir bildiri okuyan Yazar-Yönetmen Hayrettin Filiz, “Bugün kuruluşumuzun 17.yılında 13.kez bir enstitü bildirisi okumanın heyecanı içindeyim. Aşkla ve eksilmeyen bir inançla, Köy Enstitülerinin saçtığı aydınlanma ışığından bir kere bile kuşku duymadım.Her yeni belgeyle, her yeni bilgiyle, enstitülere olan inancımız daha da sağlamlaştı. Bir eğitim mucizesi olan enstitüleri karalayanları asla unutmadık, unutturmayacağız" dedi.

BİR EĞİTİM MUCİZESİ KÖY ENSTİTÜLERİ

110 dakika süren oyun için BTA’lılar, “Oyun, sizi, bizi kısaca hepimizi anlatıyor” diyorlar. Hırsızlığın olağan, tecavüzün sıradan sayıldığı, sanal vahşetin tek tek hepimizi yuttuğu, toplumsal barışın hayale dönüştürülmeye çalışıldığı günümüzde; bir eğitim mucizesi olan Köy Enstitüleri’nin unutturulmak için çalışıldığını söyleyen BTA’lılar, hiç unutmadıklarını ve unutturmayacaklarını söylemek için bu oyunu sahnelediklerini belirtiyorlar.

Kazboğan oyunu hakkında kısa bilgi:

110 dakika süren oyun; 15 yaşında, evli ama çocuk doğuramamış bir kız olan Ayşe’nin, günün birinde Anadolu’da Kazboğan denen difteri hastalığına yakalanması ve hastalığı kurşun dökmekle, kazın ayağını Ayşe’nin boğazına sürmekle tedavi edeceğini sanan cehalete karşı, onu hastaneye götürmeye çalışan Remzi’nin savaşı üzerine kurulu. Ayşe'yi hastaneye götürme uğruna tüm köylünün tepkisini çeken Remzi’ye kimse yardım etmez. Üstüne üstlük, an bean ölüme yaklaşan Ayşe, sünnetçi, berber, çıkıkçı bir sahte şifacı olan Taki Efendi'nin ellerine bırakılır. Cehalet, difteri hastalığından ötürü nefes alamayan Ayşe'nin dişlerinin şiştiğini ve ancak çekilirse kurtulacağına karar verir. Cehaletin pençesinde ölüme giden Ayşe’yi kurtarmak için Remzi, bütün gücüyle karşı durur ama ailesi bile onu geleneğe karşı olan bir komünist olmakla suçlar. Oyun, enstitülü Remzi'nin bağnaz din sömürücüleri, cahil ve geleneğe boyun eğen komşuları karşısında eli kolu bağlanmış bir şekilde aydınlığa çağrı çığlığıyla açılıyor. Köyünün ihtiyaçlarını tespit etmek ve aldığı eğitimin hakkının vermek için geldiği köyünde Remzi’nin karşısına dikilen sadece gelenek değil, geleneğe direnemeyen can anası ve ata babasıdır. Baskılara direnemeyen ana babası da onun karşısında yer almıştır. Remzi, Kazboğan olmuş Ayşe kızı hastalığa karşı korumaya ve kurtarmaya çalışırken, aslında bütün bir köy ve köylüyle, anası ve babasıyla, gelenek ve gelenekten çıkar sağlayanlarla, din kisvesi adı altında bağnaz din tüccarlarıyla çatışır. Karanlık öyle büyüktür ki önce Ayşe kızı yutar, ardından Remzi'nin umutlarını… Ama Remzi yenilmez aydınlığın peşinden yürümeye devam eder…

Haber Merkezi