Sayfa Yükleniyor...
Yönetmenliğini Garth Davisin yaptığı, 6 dalda Oscar adaylığı kazanan Saroo Brierley'nin gerçek öyküsünden uyarlanan Lion, 30 Ağustos saat 21:00de Tarihi Havagazı Fabrikası Kültür Merkezinde gösterime girecek
NİLGÜN TAZE
Hindistanda yanlış trene bindiği için kaybolduktan sonra ailesini bir daha bulamayan sekiz yaşındaki Saroo (Sunny Pawar) evsiz kalınca yardımsever Avustralyalı çift Sue (Nicole Kidman) ve John Brierley (David Wenham) tarafından evlat edinilir. Peki bu çift Saroo sırf Hintli ve kahverengi derili olduğu için ona evlerini açmasalardı bu çocuğa ne olacaktı?
Avustralyalı televizyon yönetmeni Garth Davisin ilk uzun metraj eforunu temsil eden, olağanüstü gerçek bir hikayeden uyarlanmış olan Lion, sanki iki ayrı, fakat eşit oranda etkileyici filmi peş peşe izliyormuşuz izlenimini veriyor. Filmin ilk yarısı, genel sinema seyircisinin Selam Bombay veya Slumdog Millionaire gibi yapımlardan tanıyacağı, Hintli evsiz çocukların zor yaşamlarını betimleyen bir drama oluşturuyor. Lionın pazarlaması, tabi ki Nicole Kidman ve Dev Patel gibi yıldızlara odaklanıyor, fakat ilk yarı boyunca bu isimleri görmektense çocuk Saroonun hikayesini Hindistanın muazzam doğal manzaralarından tamamen avantajlanan bir sinematografi ve ünlü olmayan küçük oyuncuların doğal performanslarından haz alan bir biçimde sunuluyor.
KAYBOLUŞ HİKAYESİ
Davis, sırf Kidman ve Patele daha erken gelelim diye zaman içinde ileri geri zıplayan bir hikaye yaklaşımını tercih edebilirdi. Fakat sürenin neredeyse ilk bir saatini tamamen lineer bir biçimde anlatması yerinde bir seçim olmuş. Bu şekilde aralarında çocuk fahişe satıcıları da olmak üzere bin bir türlü tehlikeden kaçan Saroonun yanlızlık ve korku dolu hikayesini tamamıyla sübjektif bir biçimde yaşayabiliyoruz ve bu yaklaşım karaktere olan empatimizi güçlendiriyor. Bu sahneler sırasında Davis, Saroonun kocaman kalabalıklar arasında yalnız olduğunu gösterdiği uzun kadrajlarla Hindistandaki ve bir bakıma dünyadaki milyonlarca evsiz çocuğun hiçbir şekilde umursanmadığını sinemanın görsel dili ile ustalıkla aktarıyor.
GÖRSEL ANLATIMIN GÜCÜ
Yirmi yıl sonra yetişkin yaşına gelmiş Saroonun (Dev Patel) Hindistandaki ailesini bulmak için elinden geleni yapmasına odaklanan filmde ilk başta Saroo, Sue ve Johnu ebeveynleri olarak kabul etmiş, eski hayatıyla pek ilgilenmeyen biri gibi görünüyor. Fakat gittiği otelcilik okulunda tanıştığı Hintli öğrencilerle arkadaş olmaya başlayınca biyolojik ailesi hakkındaki anıları geri gelmeye başlıyor. Saroonun bir Hint tatlısı aracılığıyla anılarını canlandırdığı sahne, sinemada en basit görsel anlatımın bile ne kadar duygusal bir biçimde etkileyici olabileceğini bir kere daha kanıtlıyor.
SEVGİNİN GÜCÜ
Saroo, interneti kullanarak ailesinin yaşadığı kasabayı bulmaya çalışır. Luke Daviesin yazdığı senaryo, ikinci yarıda Saroonun ailesini bulmak için edindiği teknik yaklaşıma odaklanan kuru bir prosedürel yaratabilirdi, fakat bunun yerine Saroonun Avustralyalı ailesini yok saymaya başlaması yüzünden çektiği iç çatışmaya odaklanarak gerçek aile kavramının ne olduğunu karakter bazlı bir biçimde inceliyor. Nicole Kidmanın neden halen dünyanın en yetenekli aktrislerinden biri olduğunu tekrar gösteren bir monolog sırasında Sue, Sarooya kendi bakış açısıyla sevginin ve ailenin ne anlama geldiğini anlatıyor. Bu sahnenin hayata kapalı sınırlar ve korku dolu bir tribalizm ile bakan insanlar için uyarlandığı ise açık bir şekilde görünüyor.
Haber Merkezi