Sanat buluşması

İzmir Mövenpick Hotel önceki gün gerçekleştirilen söyleşide şair ve yazar Ataol Behramoğlu ile ses sanatçısı Tuna Kiremitçiyi ağırladı. Şehir, kadın ve aşk konulu söyleşiye ilgi oldukça yoğundu


  • Oluşturulma Tarihi : 11.08.2017 07:15
  • Güncelleme Tarihi : 11.08.2017 07:15
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Sanat buluşması

SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER

Doktor Zeki Hozer tarafından projelendirilen söyleşi günlerinin ilki Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar ile Berna Kumaş Sipahi’nin katılımıyla ve İzmirlilerin yoğun ilgisiyle gerçekleşmişti. Mövenpick Hotel İzmir ve Medical Park işbirliğiyle, sanat dünyasından sevilen isimlerin ağırlandığı söyleşi günlerinin ikinci buluşması ise önceki gün saat 19.00’da gerçekleşti. Şiirin, müziğin ve usta-çırak ilişkisinin de konuşulduğu söyleşinin konukları Ataol Behramoğlu ve Tuna Kiremitçi oldu. Şehir, kadın ve aşk konulu söyleşinin moderatörlüğünü ise Gülşah Elikbank yaptı.

HAYATA DAİR

Sanata, müziğe, hayata ve aşka dair keyifli sohbetlerin yapıldığı, Yazar Gülşah Elikbank’ın neşeli moderatörlüğünde daha da renklenen, İzmir’in entelektüel hayatına hareket katmak için düzenlenen etkinlik ücretsiz ve herkese açık yapıldı. Katılımcılar, yaklaşık 1,5 saat süren sohbetin ardından, konuklara sorular sorarak kitaplarını imzalatma fırsatı da bulabildi.

ŞANSLI BİR ŞEHİR

Söyleşinin kendileri açısından çok önemli bir buluşma olduğunu belirten Ataol Behramoğlu, “İzmir şairler açısından çok şanslı bir şehir” diyerek İzmir’in öneminden bahsetti. Behramoğlu, “Şehir, kadın ve aşk kavramlarının şiire girmesi kaçınılmazdır. Çünkü yaşamımız onlardır aslında. Bir şehri severiz üzerine durmadan yazarız. Tıpkı Atilla İlhan’ın İzmir şiirleri gibi. Bir Atilla İlhan İzmir’i yaratması gibi. Kadını severiz mısralara dökeriz. Tıpkı Paris’te aşık olduğum ve siluetini dize dize şiire döktüğüm Polonyalı kadın gibi. Aşk kaçınılmazdır şiirde. Duyguları olmayan insan yazamaz zaten. Bu yüzden dedim ki, “Oysa insan olmak çoğalabilmektir başkalarıyla. İnsansın başkasının canı yanarken senin de canın yanıyorsa” diye konuştu.

Söyleşinin konularından biri olan şehir kavramının 19. Yüzyılda şiire girdiğini söyleyen Şair Behramoğlu, “Şehir kırsallıktan sonra bir sıkıntı demekti. Köyden kente gelen insanlar şehirleşme kavramıyla bir araya getirildi şiirle. Tam oturdu bir şeyler derken yeni kavramlar girdi şiire. Tıpkı şiirimde yer verdiğim gibi. “En güzel dizeyi buldum derken bozuyor klakson sesi. 1965 yılında ‘Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim” şiirini yazdım. Daha sonra kıymetli Tuna Kiremitçi gelip rica etti besteleyebilir miyim diye. Tereddütsüz evet dedim. Çünkü benim yazdığım şiirden daha güzel bir eser çıktı ortaya. Onun yorumuyla daha ümitvari bir ruh oldu şiirim. Bir gün Tuna ile kafede karşılaştık ve ona dedim ki Tuna benim şiirim çok ümitsiz bir şiirdi. Çekip giden, aşkı biten, ölümü yaşayan bir insanın şiiriydi. Ama senin yorumunla şiir hareketlenmiş. Keşke biraz daha slow yapsaydın. Hayır, ağabey dedi. Bu şiir hüzünlü bir şiir değil. Ümit var bu şiirde. Saniyelik bir sessizlik oluştu. Evet dedim haklısın. Bütünüyle hüzünlü bir şiir değil bu dedim. Tunacım bana bunu hatırlattı” dedi.

OZAN GELENEĞİYLE BÜYÜDÜM

Ataol Behramoğlu’nun seslendirdiği şiirler üzerine gitarıyla şarkılar söyleyen Tuna Kiremitçi ise, “Siyaset insanları bölmek için var, müzikse birleştirmek için” diyerek müziğin önemini vurguladı.  Ataol Behramoğlu’nun ‘Bu aşk burada biter’ şiirini besteleyen Kiremitçi, Behramoğlu’na minnet duyduğunu ve örnek bir kişilik olduğunu belirterek şunlara yer verdi: “Atol Behramoğlu benim için çok farklı bir yerde. Şiirini bestelemem için bana vermesi de ayrı bir önem. Bu birçok şeyin kapısını açıyor. Edebiyat ve bestenin buluşması gibi. Bu buluşmanın nasıl değerlendirildiği, işlendiği gibi. Ataol ağabey iyi bir yorum getirdiğimi söyleyerek beni tebrik ediyor her defasında. Bu o kadar muazzam ki. Gerçekten anlatılmaz. Ve şuan onunla birlikte aynı ortamdayız. Aynı sohbet içerisindeyiz. En güzeli de şuan o şiirini okurken benim aynı şiirin bestesini sizlere seslendirmem.” “Ozan geleneğiyle büyüdüm” diyen Kiremitçi, “Ozan şarkıcılık geleneğiyle büyüdük. Bülent Ortaçgil, Fikret Kızılok, Leonard Cohen, Bob Dylan dinleyerek. O yüzden çok fark olduğunu düşünmüyorum. Sadece değişen dünyanın, değişen stüdyo imkanlarının bana ve müziğe yansımaları var. Sesim farklı mesela, o zamanki kayıtlarda genç ve yumuşak bir ses vardır. Şimdi belki yaşımın etkisiyle daha bariton ve kırçıllı çıkıyor. Zamanın izi aslında” dedi.

“Kendi küçük bahçemi çapalıyorum” diye konuşan Kiremitçi konuklara verdiği söyleşide, “Öyle star olmak gibi bir hevesim de yok. Müzik emekçisi olarak görüyorum kendimi. Tanıdığım sanatçılarla dayanışma içinde olmaya çabalıyorum. Beraber müzik yapmak güzel ve doğal bir dayanışma biçimidir” diye konuştu.

MÜZİĞE İHTİYAÇ DUYDUĞUMUZ ZAMAN

Kiremitçi, “Müziğe en çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlardan geçtiğimize inanıyorum. Çünkü yaşama sevincini ayakta tutmak lazım. İnsanlar Yugoslavya Savaşı’nda müziği maneviyatlarını ayakta tutmak için dinlemişler. Kaldı ki bizim yaptığımız “eller havaya” müziği değil. İnsanların düşüncelerine ve duygularına  seslenmek isteyen şarkılar. Böyle müzikler bana insan olduğumu hatırlatıyor. Nefes aldırıyor. İsterim ki şarkılarım da insanlar için birer oksijen çadırı olsun. Şu zamanda insanlıklarına, kalplerine dair bir şey hissettirsin. Farklı ideolojilere de sahip olsak güzel bir şarkı bizi aynı şekilde etkiler, kalplerimizi birbirine bağlar. O yüzden bugün buradayız. İzmir’e ayrı bir ilgim var. Ataol ağabeyin de bahsettiği gibi bir Atilla İlhan İzmir’i yaratılmıştı. Onun şiirleriyle İzmir’e hayran kalmıştım. Gelip gördüğümde de hak verdim Atilla İlhan’a. Hayal kırıklığı yaşatmadı bana. Sanata olan ilginizden dolayı teşekkürler İzmir” şeklinde konuştu.

Haber Merkezi