“Şiir, boşluklarımızı dolduran fazlalıklarımızı taşıran sağanaktır”

Şair Hasan Sertkaya ile şiir ve edebiyat üzerine konuştuk. Şairin ilk kitabı 1998 yılında “Yitik Sevdalar Mezarlığı” adıyla çıkarken, son kitabı “Gölgelerin Gözleri” yakın zaman önce okurlarla buluştu


  • Oluşturulma Tarihi : 13.08.2020 06:32
  • Güncelleme Tarihi : 13.08.2020 06:32
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
“Şiir, boşluklarımızı dolduran fazlalıklarımızı taşıran sağanaktır”

ONURHAN ALPAGUT-RÖPORTAJ
Şair Hasan Sertkaya’nın kitaplarla tanışması Teksas, Tommiks ile olmuş. İlerleyen yıllarda farklı türlerde kitaplar okuyarak bu eylemini devam ettiren şair sonrasında akrostiş şiirler yazmaya başlamış.  Bu dönemin kendi için yazı ile tanışmanın başlangıcı olarak nitelendiren Sertkaya, 1998 yılında ilk kitabı “Yitik Sevdalar Mezarlığını” yayınladı. Sırasıyla “Anların Güncesi” “Gümüşuyku”, “Kör Kilit Yüklü Bulut”, “Mavi Boşluk”  son olarak “ Gölgelerin Gözleri” adlı kitapları okurlar ile buluşturdu. “Gölgelerin Gözleri” için şu ifadeleri kullanan Sertkaya, “Düzyazı şiir olarak yazılmıştır. 90’lı yılların son yarısı ve 2000’li yılların başında yazılan düzyazı şiirlerden oluşmaktadır. Bu kitapta şiirlerimi yazarken sinema, tiyatro, öykü gibi sanatsal alanların olanaklarından yararlanmaya çalıştım” dedi.
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
1 Mayıs 1957’de Eskişehir’de doğmuşum. Çocukluğumun bir kısmı burada geçti. Eskişehir o yıllarda ağırlıklı olarak muhacirler, Çerkesler, Tatarlar ve Romanlardan oluşuyordu. Çok sonra bu renkliliğin yaşamıma çok şey kattığının farkına vardım. Babamın işi gereği Kütahya, Polatlı, sonrasında Ankara’ya yerleşildi. İlkokul 3. sınıftan beri Ankara’dayım. Eğitim yaşamım da Ankara’da geçti. A.Ü.  D.T.C.F. Kütüphanecilik Bölümü’nü (Belge Bilgi Yönetim) bitirdim. ODTÜ kütüphanesinde kütüphaneci olarak çalışıp emekli oldum.
Şiirle tanışmanız nasıl oldu?
İlkokulda Teksas, Tommiks ile başlayan okuma süreci,  ortaokul sıralarında halk hikayeleri, roman, öykü ve şiirle sürdü. Farkında olmadan besleniyorsunuz tabii ki. O yıllarda bizim çevremizde platonik aşklar yoğundu; arkadaşlarım sevdalandıkları kızlar için akrostiş şiirler, aşk mektupları yazdırırlardı bana. Yazma serüvenimin başlangıcı denilebilir belki de o döneme.
NAZIM HİKMET’E HAYRAN OLDUM
Birçok yazım türü varken kendinizi ifade etme konusunda şiiri seçmenizin sebebi neydi?
Lise birdeyken aynı zamanda Nazım Hikmet’in “Memleketimden İnsan Manzaraları” ile Necip Fazıl’ın “Çile”sini okumuş, Nazım Hikmet’e hayran olmuş Necip Fazıl’ın ilk dönem şiirlerini beğenmiştim. Muzaffer Gürses edebiyat derslerimize giriyordu. Melih Cevdet Anday’ın çevirdiği Edgar Allan Poe’nin “Annabel Lee” şiirini çok güzel okudu. O şiiri çok sevmiş defalarca okumuştum. Şiirimsi şeyler yazıyordum o yıllarda. Okuduğum şiirler beni şiir dünyasının içine çekti. Yazma sürecim kesintisiz sürdü. Devrimci hareketin yoğun olduğu ve yükseldiği o yıllarda yazdığım şeyler de toplumsal içerik kazanmaya başlamıştı. O yıllardan kalma üç defter hala dolapların dibinde durur. Şiir olmasalar da duyarlılığımın o yıllara ait tanıklarıdır. Kültür gibi şiirin de yüzlerce tanımı var. Benim için şiir; boşluklarımızı dolduran, fazlalıklarımızı taşıran bir sağanaktır. Şiire uzun bir aradan sonra 1986 yılında başlayıp yoğun bir okuma ve yazma süreciyle günümüze kadar geldim. Dergilerde yayınlanan şiirlerin yanı sıra altı kitabım yayımlandı.
Son çıkan kitabınız “Gölgelerin Gözleri” başta olmak üzere şu ana kadar kaleme aldığınız kitaplardan kısaca söz eder misiniz?
İlk yayınlanan kitabım; “ Yitik Sevdalar Mezarlığı” Toplumsal Dönüşüm Yay. 1998. / Sırasıyla “Anların Güncesi” Kendi Yay. 2000. / “Gümüşuyku” Kendi Yay. 2000. 2.Bs. Favori Yay. 2020. / “Kör Kilit Yüklü Bulut” Favori Yay. 2013. / “Mavi Boşluk” Favori Yay. 2014. /  “ Gölgelerin Gözleri” Favori Yay. 2019. Gölgelerin Gözleri diğer kitaplardan ayrılır. Düzyazı şiir olarak yazılmıştır. 90’lı yılların son yarısı ve 2000’li yılların başında yazılan düzyazı şiirlerden oluşmaktadır. Bu kitapta şiirlerimi oluştururken sinema, tiyatro, öykü gibi sanatsal alanların olanaklarından yararlanmaya çalıştım.
Eserlerinize ne kadar kendinizi yansıtıyorsunuz?
Cemal Süreya, şairin hayatı şiire dahildir, demiştir. Doğrudur da fakat yazılan her şiir birebir gerçek yaşamdan çıkmaz. Kör Kilit Yüklü Bulut’ta “şiir / ey şiir / acı ilacım / sancılı yurdum benim.” demiştim. Şiiri yurt belleyen bir şairin yaşamından izler vardır mutlaka şiirlerinde. Bir şairin şiirleri yaşadıklarından, okuduklarından, gözlemlerinden, düş ve düşüncelerinin damıtılmasından çıkar. Dolayısıyla her şiirde şairinden izler vardır mutlaka.
Yakın zamanda yeni bir kitap yayınlamayı düşünüyor musunuz?
Çok fazla üzerinde çalışılması gereken ürün var.  Okumalar yapıp, yarım kalmış ve tamamlamam gereken şiirler var. Dosya haline gelmesi zaman alacaktır.
Türk edebiyatında en büyük sorunu ne olarak görüyorsunuz?
Yazın dünyasına katılanların dil ve anlatım kullanımındaki özensizlik ve bilgisizlik temel sorun denilebilir. Okumadan yazanların, edebi değeri olmayan kitapların yayımlanmasının, kendini erk olarak gören kişi ve grupların edebiyatta tarafsız olmamasının yarattığı kirlilik.
kututuututt
BİRÇOK TEMAYI KULLANIYORUM
Şiirlerinizde ağırlıklı olarak hangi temaları kullanıyorsunuz?
Şiirlerimde birçok temayı kullanıyorum. Savaş karşıtı tema olduğu gibi aşk temalı şiirlerim de var. Toplumsal kaygıları olan bir şiirim var diyebilirim. Doğaya ait şiirler olduğu gibi insan psikolojisi üzerine de şiirler yazılmıştır. Örneğin: 99 büyük depreminden sonra çok şair “Sesimi duyan var mı?” ünlemesinin de kullandığı şiirler yazmışlardır. Ben on yıl sonra “Deprem” adlı şiirimde depremin kendisini konuşturarak bir şiir yazmıştım. İnsana ve doğaya ait birçok tema yer almaktadır şiirimde.

Haber Merkezi