Sayfa Yükleniyor...
Az bilinen bir sanat dalı olan kaatı sanatının inceliklerini anlatan Haluk Kürkçüoğlu, kaatı sanatının Türkiyede unutulmaya yüz tutmuş sanat dalları arasında yer alırken günümüzde yeniden canlanmaya başlayan bir sanat olduğunu söyledi
NİLGÜN TAZE-ÖZEL HABER
2005 yılında 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi kağıt sanatlarının workshop çalışmasında kaatı sanatı ile tanışan Haluk Kürkçüoğlu, sabır ve incelik sanatı olan kaatı sanatını öğrenmeye başlar.
Birçok güzel sanatlar üniversitesinde seçmeli ders arasına bile giremeyen bu sanatın kendi kendisinin ayakları üzerinde duracak kadar tarih ve estetikle dolu olduğunu söyleyen Kürkçüoğlu, kaybolmaya yüz tutan bu sanatı ayakta tutmak için hiçbir çalışmanın yapılmadığını söyledi.
Kaatı sanatının geleneksel sanatlarımızın bir kolu olduğunu ve ana sanatın hat sanatı olduğu bilgisini veren Haluk Kürkçüoğlu, bu sanat dalının diğer sanat dalları ile iç içe bulunduğunu söyledi. Kürkçüoğlu, Bu sanatların herhangi biriyle uğraştığınızda diğerleriyle bir iletişim içinde olursunuz. Dolayısıyla bende hat, tezhip, minyatür ve ebru sanatlarıyla bir hayli ilgileniyorum. Bunların dışında ışıklandırma sistemleri (abajur, aplik), matbaa (cilt), marangozluktan inşaata kadar tasarımın söz konusu olduğu her türlü üretim süreci ile ilgilenebiliyorum. Sanatta kıyas yoktur ve sanat değer gördüğü yerde kıymetlidir. Dolayısıyla dünyanın diğer yerlerinde, ülkemiz dışında çok rağbet görse de işin ince yapıldığı ülke vatanımızdır. İsviçrede halk sanatı olarak kaatı yapılıyor. Almanyada görüntülerin şekli siluet olarak nakşediliyor. Ancak gerek tasarım gerek incelik olarak değer taşıyan eserler dünyanın birçok koleksiyonunda bulunan eserler gibi bizim topraklardan çıkmıştır dedi.
SABIR VE İNCELİK İŞİ
Kaatı sanatının birçok güzel sanatlar üniversitesinde seçmeli ders olmamasına rağmen bu sanatın kendi kendisinin ayakları üzerinde duracak kadar tarih ve estetik dolu olduğu bilgisini veren Kürkçüoğlu, şunları söyledi: Bu sanatımızı ayakta tutmak bir yana çalışmalar yapılmamakta ve işin kolayına kaçılarak tarihte yapılan eserleri örnek alınarak taklitleri yapılıp iş geliştirilmemektedir. Sabır, incelik ve tasarım isteyen kaatı sanatı deyince birçok şey söylenebilir ancak kağıt sanatı dendiğinde renginden gramajına ve asidinden aharına kadar birçok şey incelenmelidir. Kaatı sanatı ince işçilik isteyen bir sanattır. Birçok kağıt sanatının dışında, ince işçilik bu sanatın en belirleyici unsurudur. Üst üste yapıştırılan renkli kağıtlar veya katlanan kağıtlar bu sanatın teması değildir. Bir dantel gibi ince ince kesimlerle oluşturulan kağıttan danteldir kaatı.
KAATI SANATINA İLGİ AZ
Kaatı sanatına ilginin az olmasından dolayı yeni başlayacak meraklılara sadece sabırlı olmayı tavsiye edebildiğini ifade eden Kürkçüoğlu, Sadece işimi yaparak kesmeye ve oymaya devam ediyorum. Kendi atölyemde ebru çalışmaları yapmaya da devam ediyorum. Khalili Koleksiyonunda olduğu gibi veya Metropolitan Müzesinde sergilenen eserlerin yanına kendi eserlerimi de koymak istiyorum. İnsan yaptıklarını ve yapacaklarını konuştuğu zaman aklına takılmış oluyor. Takıntılı bir insan olmaktan kurtulmamız lazım. En güzeli bu bilinçle söyleyecek olursak kişi gönlünden ne geçiyorsa onu yapmalı. Katı sanatı Herattan Tebrize geçmiş, Akkoyunlu Türkmenlerin eliyle Osmanlı da benimsenmiştir. Çinden başlayıp Meksikaya kadar uzanan kağıt kesme sanatının her kültürde yeri azımsanmayacak kadar önemlidir. Bunun en önemli özelliği kağıt kesme-oyma sanatı günlük hayatla iç içe yaşatılmasıdır açıklamasını yaptı.
KEM ALETLE KEMALAT OLMAZ
Tarihi kaatı eserlerinin Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi arşivlerinde, Ankara Vakıf Eserleri Müzesi, ABD Metropolitan Müzesi ve Khalili Koleksiyonunda sergilenmekte olduğu bilgisini veren Kürkçüoğlu, bu yerlerde Türk katı eserlerine rastlansa da pek bilinmemekte olduğunu söyledi. Kürkçüoğlu, Deri oymacılığı özellikle İslam kitap kaplarında 14. yy.dan itibaren uygulanmıştır. Bu sanat kolunun kökleri ise 6.10. yy. arası kitap kapları ile 8.-9. yy. arası Uygur sanat kitaplarına dayanır. Oymacılık sanatının kâğıda yazı sanatına uygulanarak başlı başına bir sanat kolu haline gelişi ise 15. yy ortalarına rastlar. Kem aletle kemalat olmaz yani kötü aletle iyi iş yapamazsınız bilinen doğru bir gerçektir. Süreç ise şöyle başlar; ilk olarak eserin ilk sancısı insanın kalbine düşer oradan da tasarım süreci başlar. Yapılması düşünülen kaatıya uygun bir tasarım şekillenmeye başlar. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli konu tasarımın kaatı kompozisyonuna uygun olmasıdır. Tasarlanan her motif yazılan her yazı kesilmez. Süreç eserin çerçevelenmesine kadar bir bütünlük arz eder ifadelerini kullandı.
TABLO OLARAK KULLANILIYOR
Kaatı sanatının çok dikkat ve sabır isteyen bir çalışma gerektirdiğini ve bunun yanı sıra kullanılan kâğıdın kalitesi, bıçağı ve yapılan metalin sertliğinin de çok önemli olduğunu ifade eden Kürkçüoğlu, şunları söyledi: Bıçak bileme ustalığı ve çalıştığınız ortamdaki ışık miktarı yapılan eserin düzgün kesilmesini ve zarif bir eser olmasını son derece etkiler. Kitap sanatları olarak tanımlayabileceğimiz ana sanat dalları olan ebru, tezhip, minyatür, kaatı sanatlarımız geçmiş dönemlerde halk sanatı olarak kullanılmıştır. Gündelik hayatta okuduğumuz kitap ciltlerinde oyma veya ebru olarak, yine muhasebe defterlerinin sayfa alınlarında ebru olarak, tarihi olayları konu alan kitaplarda da minyatür olarak kullanılmıştır. Fakat üzgünüz ki günümüzde bu sanatlar çerçeve içine alınarak dekoratif amaçlı tablo olarak kullanılmaktadır.
USTA İSİM: MUHİTTİN TAMAY
Kürkçüoğlu, gün geçtikçe ilgilisi artan katı sanatının icracısının çoğalmakta olduğunu söyleyerek, Türkiye de katı eserlerinin inceliği, zarafeti ve teknik bakımdan başarısı göz önüne alındığında göze çarpan tek ismin Muhittin Tamay olduğunu söyledi. Kürkçüoğlu, Geçtiğimiz 300 yıldır bugünlere kadar varlığından bile haberimiz olmayan bu sanatı icra eden kimseye rastlayamamak üzücü bir durum. Sevindiricidir ki günümüzde katı sanatıyla birçok insan ilgilenmektedir. Kağıt oymacılığı günümüz geleneksel sanatlarımızın bir parçası olarak öğretilen ve öğrenilen bir konumdaysa da yaygın bir üretimi ve tüketimi olduğundan bahsetmek güçtür. Güzel sanatlar bölümlerinin çoğunda katı bir seçmeli ders olarak bile sunulmaz. Bu yüzden geleneksel sanatlarımızı layıkıyla yapan ustaları atölyelerinde ve projelerde bu sanatın tanıtılması ve öğretilmesi için emek verdiklerinde onlarla görüşmekte fayda vardır. Şüphesiz ki katı sanatına başlamak için bir kıvılcım olacaktır. Elbette bu ustalarında emek verdikleri eserleri değerlendirmek adına sanat koleksiyoncularının da bilgilendirilmesi gerekmektedir şeklinde konuştu.
HEM MASALSI HEM MİTOLOJİK
Eserlerinde çoğu zaman Türk-İslam geleneksel motiflerini tercih ettiğini ve motifleri alışılmışın dışında istiflemeye dikkat ettiğini ifade eden Kürkçüoğlu, şunları söyledi: Şu ana kadar hem masalsı hem mitolojik hem de grafik sanatlarının bir bütünü olan çalışmalar ortaya koydum, arayışım devam edecek ve bu sanata farklı boyutlar getirmek hedeflerimden biri olacaktır. İlham kaynağım ilk olarak sevgi, doğadaki eşsiz güzellikler, insan ruhunun sonsuzluğu ve son olarak da yine sevgidir. 1.5 yılda hazırladığım iki eserim İsviçrede dünyanın bu sanat dalındaki en önde gelen müzesinde sergilenmeye değer bulundu. Kılı kırk yararak hazırlanan bu eserler uzun araştırma ve tasarım sürecinden geçti. Ve bu kaatıları büyük bir zevkle çalıştım. Tuhaftır ki birini çok sevinçli ama uzun sürede kesmiştim diğerini ise kısa sürede ama sıkıntılı bir zamanda kesmiştim. Şimdi o iki eserim birlikte yurtdışında sergileniyor. Dikkat çekmek istediğim, eğer iyi bir iş ortaya çıkıyorsa değerini er ya da geç görecektir.
SANATÇILARA HAK ETTİKLERİ DEĞER VERİLMİYOR
Kaatı sanatıyla birlikte ebru sanatıyla da ilgilenen ve bu alanda da başarılı çalışmalara imza atan Kürkçüoğlu, ebru sanatı alanında yaptığı çalışmalardan bahsederek, 2000 yılında ebru sanatı ile tanıştım. Hocam Nuri Pınar Yıldırım ile çalışmalarımız halen sürmektedir. Ayrıca ebru malzemelerine yeni ürünler katmak amaçlı çalışmalarım da sürmektedir. Yurt içi ve yurt dışı sergilerim oldu. Ebru sanatımız gelenekli bir sanat olduğu için onun bir adım ötesine geçebilmek geliştirmek amacıyla çalışmalarımı deneysel bir şekilde sürdürüyorum. 2005 yılında ise İzmirdeki bir üniversitede workshop düzenlendi. Ben orada yardımcı idim. Kaatı sanatını orada görerek bir denemem oldu ve ondan sonra kendim gerekli malzemeleri alarak deneme yanılma yöntemiyle kağıt oymacılığı (kaatı) sanatına başladım. Sanat insanın dünyaya bakış açısını değiştirmekle kalmıyor aynı zamanda insanın olgunlaşmasını ve terbiye olmasını sağlıyor. Günümüz ortamında sanata ve sanatçıya verilen değer hak ettiği yerde değil dedi.
KUTU
KAATI SANATI NEDİR?
Kaatı sanatı kağıt ve deri üzerinde ince oyma sanatıdır. Güzel yazı ve motifleri oyarak başka bir kağıt veya madde üzerine yapıştırma diye de tanımlanabilir. Özellikle XIV. yüzyıldan beri uygulanan deri oymacılığının etkisiyle ortaya çıktığı ileri sürülür. Kaatı ayrı bir sanat kolu durumuna gelişi, XV. yüzyıl ortalarına rastlar. Osmanlı yazarlarından Mustafa Ali, Menakıb-ı Hünerveranın da ilk ve büyük sanatçının Abdullah Kaatı olduğunu ve Heratta yetiştiğini söyler. Topkapı Sarayı Kütüphanesinde bulunan, Şair Cami tarafından büyük sanat koruyucusu olarak tanınmış Akkoyunlulardan Sultan Yakupa yazılan methiyede Heratlı Abdullahın imzası vardır. Kaatı sanatı Hearttan Tebrize geçmiş, Akkoyunlu Türkmenlerin eliyle Osmanlılar tarafından da benimsenmiştir. Topkapı Sarayı Kütüphanesindeki Fatih Albümünde, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesindeki müzebbih ve hattat Gazneli Mahmudun hazırladığı (1685) Tuhfe-i Gaznevide birçok örneklerine rastlanır. Bu sanatı sürdüren Abdullah Kaatının oğlu Şeyh Muhammed Dost, onun öğrencileri de Bedahşlı Seng-i Ali, hattat Mir Alinin oğlu Mevlana Muhammed Bakırdır. Kağıt ince oyma sanatına Kanuni Sultan Süleyman Han döneminde büyük değer verilmiş, kaatı kitaplar hazırlanmıştır. XVII. yüzyıllarda yetişen Bursalı Mevlevi Fahrettin Dede ve XVIII. Yüzyıldaki diğer sanatçıların çalışmalarıyla geliştirilerek, yazı çekmecelerini süsleyen manzaralar da yapılmıştır. Kağıt oyma örnekleri arasında yazılar, süslemeler, çiçekler, vazolu çiçekler, çeşitli hayvanlar ve ağaçlardan oluşan üsluplaşmış doğa görünümleri en yaygın olanlarıdır. Bütün bu örnekler sanatçıların zengin düzenleme ve soyutlama gücünü ortaya koyar. Kaatı sanatında kağıt ve deri oymak için nevregen denilen ucu çok keskin eğri bir bıçak kullanılır. Oyulup, çıkarılarak başka yere yapıştırılan bölüme erkek oyma, oyulan bölüme ise dişi oyma denilir. Bazı örneklerde yazı veya motif erkek ve dişi olarak kesilmiş, fakat oyulduğu yere de aynı dikkat ve özen gösterilerek, ayrı bir eser ortaya çıkarılmıştır.
HALUK KÜRKÇÜOĞLU KİMDİR?
1978 doğumlu olan Haluk Kürkçüoğlu 2000 yılında ebru sanatı ile tanışmasının ardından İzmirde ebru kursuna katılmaya başlar. 2005 yılı içerisinde kağıt oymacılığı anlamına gelen kaatı sanatını icra etmeye başlayan Kürkçüoğlu çalışmalarını atölyesinde, açtığı kurslarda ve sergilerde tanıtmaya devam etmektedir. Bugüne kadar birçok sergide eserleri sergilenen sanatçının 2 Ekim İsviçre Charmey Müzesi (Kağıt Sanatı müzesi)nde Uluslararası 2011 Triennali (Kâtı sergisi)nde de eserleri sergilenecek.
Haber Merkezi