Bu yöntem iyileşme süresini hızlandırıyor!

Prof.Dr. Erkin Öztaş, erken dönem sindirim sistemi kanserlerinin ya da kanser öncüsü lezyonların endoskopik submukozal diseksiyon yöntemiyle alınabildiğini açıkladı

  • Oluşturulma Tarihi : 13.06.2022 05:33
  • Güncelleme Tarihi : 13.06.2022 05:33
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Bu yöntem iyileşme süresini hızlandırıyor! haberinin görseli

HÜSEYİN ÖZDEMİR/İSTANBUL

Yemek borusu, mide, on iki parmak bağırsağı ve kalın bağırsak tümörleri… Sindirim sistemi kanserleri dünyada ve ülkemizde en sık görülen kanser türleri arasında yer alıyor. Öyle ki Türkiye’de her yıl yaklaşık 175 bin kişide yeni kanser teşhis ediliyor. Tüm kanser türlerinin yüzde 20’sini de sindirim sistemi kanserleri oluşturuyor. Bu kanserler ayrıca ülkemizde kanser kaynaklı ölümlerin de önde gelen sorumluları arasında ilk sıralarda görülüyor. Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Erkin Öztaş, erken dönem sindirim sistemi kanserlerinin ya da kanser öncüsü lezyonların endoskopik submukozal diseksiyon (ESD) yöntemiyle alınabildiğine dikkat çekerek, açıklamalarda bulundu.

TÜMÖR VE POLİPLERE AMELİYATSIZ TEDAVİ

“Eskiden yemek borusu, mide, on iki parmak bağırsağı ve kalın bağırsak kanserlerinde ilk tedavi seçeneği genellikle ameliyat, yani cerrahi girişim oluyordu” diyen Prof.Dr. Erkin Öztaş, “Ancak ameliyatlar; yara iyileşmesinde sorunlar, yara yeri enfeksiyonu, karın içi enfeksiyonlar, bağlantı yerlerinden kaçaklar ve anesteziye bağlı riskler taşıyordu. Ayrıca hastanede uzun süre yatma riski de söz konusuydu. Diğer taraftan son 30 yıl içerisinde, ‘endoskop’ denilen aletlerle yapılan incelemeler çok gelişti. Günümüzde endoskopi yöntemi ile yemek borusu, mide ve kalın bağırsak gibi organların iç yapılarının değerlendirilmesinin yanı sıra ameliyatsız bir şekilde, uygun bulunan kanser ve kanserleşme riski yüksek lezyonlar, örneğin bazı polipler artık ameliyatsız olarak çıkarılabiliyor. Endoskopik yöntemler arasında da ESD de hastaya sağladığı önemli avantajlar nedeniyle dünyada ve ülkemizde daha sık uygulanıyor” dedi. Prof.Dr. Erkin Öztaş, sözlerine şöyle devam etti: “ESD, diğer endoskopik yöntemlere göre daha uzun süren, daha zor, daha çok tecrübe isteyen ve özel bıçakların kullanıldığı bir işlemdir. Uygun hasta seçimiyle ‘erken’ olarak değerlendirilen lezyonlar endoskopik submukozal diseksiyon yöntemiyle çıkarılıyor. Erken olmayan lezyonlarda ise cerrahi, kemoterapi, radyoterapi gibi tedavi yöntemleri açısından hastanın değerlendirilmesi gerekiyor. ESD oldukça yüz güldürücü bir tedavi yöntemi olmakla birlikte bu işlemi yapabilmek ciddi bir eğitim ve tecrübe gerektiriyor. Bu konuda eğitim almış gastroenterologlar tarafından, organ duvarında çok derine inmemiş ve etraf organlara yayılmamış olmak şartıyla, 20-30 cm, hatta daha büyük lezyonları çıkarabiliyorlar.”

ESD NASIL UYGULANIYOR?

Prof.Dr. Erkin Öztaş, EDS’nin nasıl uygulandığını şöyle anlattı: “ESD yönteminde, tümörün bulunduğu alana göre; yüksek çözünürlüklü görüntüye sahip endoskop sindirim sistemine doğru ilerletiliyor. Lezyon görüldükten sonra cihazda bulunan özel ışık sistemi veya çeşitli boyalar ile tümörün erken evrede olup olmadığı inceleniyor. Erken olarak nitelendirilen tümörün etrafı işaretleniyor. Çıkarılması istenen tümör ya da polibin taban kısmına, genellikle mavi renk veren ve indigokarmin adı verilen bir boya ile karıştırılmış sıvılar enjekte ediliyor. Bu özel boyalı sıvı sayesinde lezyon duvardan uzaklaştırılıyor. Ardından endoskopun kanalından geçirilen özel bıçaklarla yüksek frekanslı çeşitli elektrik akımları verilerek, kitlenin mavi sıvılı kenarları ve tabanı kesiliyor. Tümör serbest hale gelince çeşitli enstrümanlarla tutularak vücut dışına alınıyor ve işlem tamamlanıyor. Bazı durumlarda tümörün bulunduğu alan hemoklip denilen metallerle kapatılarak işlem sonlandırılıyor. Operasyondan sonra laboratuvara gönderilen doku patalojik incelemeye tabi tutuluyor. Mikroskop altında yapılan incelemeyle tümörün türü ve vücuttan tamamen çıkarılıp çıkarılmadığı gibi önemli konulara açıklık getiriliyor. Hastalar ESD işlemi sonrasında genellikle 1-2 gün sonra hastaneden taburcu olabiliyorlar.”