- Tarihte Bugün
- 13.09.2025 23:32
Tarihte bugün neler yaşandı? Zaferler, felaketler, ünlü doğumlar ve ölümler… 14 Eylül’ün en çarpıcı olaylarını keşfedin!
Türkiye ve dünyada 14 Eylül tarihinde neler yaşandı, tarihte bugün kim doğdu, kim öldü, tarihte bugün yaşanan önemli olaylar neler gibi soruların cevaplarını sizler için derledik.
1460 yılında Fatih Sultan Mehmed, Trabzon İmparatorluğu'na son vermek için kuşatma başlattı.
1812 yılında Napolyon, büyük yangın altındaki Moskova’ya ordusuyla girdi.
1829 yılında Osmanlı ile Rusya arasında Edirne Antlaşması imzalandı.
1867 yılında Karl Marx’ın “Kapital” adlı eserinin ilk cildi yayımlandı.
1901 yılında ABD Başkanı William McKinley suikast sonucu öldü; yerine Theodore Roosevelt geçti.
1908 yılında Osmanlı Ahrar Fırkası kuruldu.
1919 yılında Sivas’ta “İrâde-i Milliye” gazetesi yayın hayatına başladı.
1922 yılında Karacabey ve Bergama ilçeleri düşman işgalinden kurtarıldı.
1923 yılında Lozan Antlaşması uyarınca Karaağaç Tren İstasyonu Yunanlardan teslim alındı.
1930 yılında Son Posta gazetesi sorumlu müdürü Selim Ragıp Emeç tutuklandı.
1933 yılında Türkiye ile Yunanistan arasında Dostluk Antlaşması imzalandı.
1936 yılında İlkokullarda okutulacak “Alfabe” kitabı Millî Eğitim Bakanlığı tarafından kabul edildi.
1940 yılında Macar askerleri Romanya’da Ip Katliamı’nı gerçekleştirdi.
1944 yılında Radyo istasyonlarının kurulması ve genişletilmesi yasası çıktı.
1954 yılında Fransa, Prof. Tevfik Remzi Kazancıgil’e Légion d'honneur nişanı verdi.
1956 yılında Akis dergisi toplatıldı.
1960 yılında OPEC (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) kuruldu.
1963 yılında Eski DP milletvekili Zeki Erataman hastaneden kaçtı, Yunanistan’a iltica etti.
1969 yılında Balkan Boks Şampiyonası’nda Seyfi Tatar ve Celal Sandal şampiyon oldu.
1970 yılında Filistinli gerillalar, Ürdün’ün İrbid kentini kontrol altına aldı.
1971 yılında Süleyman Ege, Lenin’in kitabı nedeniyle 7,5 yıl hapse mahkûm edildi.
1972 yılında Aşık Mahsuni, Başbakan’a hakaret iddiasıyla yargılandı.
1974 yılında Yılmaz Güney, Yumurtalık ilçesi yargıcını öldürdü.
1980 yılında Alparslan Türkeş teslim oldu, Uzunada’ya gönderildi.
1980 yılında DİSK ve MİSK yöneticilerinin teslim olması istendi.
1980 yılında Serdar Soyergin, Erdoğan Polat’ı öldürdü; çatışmada Yüzbaşı Bülent Angın hayatını kaybetti.
1980 yılında Uğur Mumcu, 12 Eylül Darbesi hakkında çarpıcı bir köşe yazısı kaleme aldı.
1994 yılında Akşam gazetesi, Mehmet Ali Ilıcak yönetiminde yeniden yayın hayatına başladı.
1997 yılında Van’da askeri helikopterin düşmesi sonucu 10 asker hayatını kaybetti.
1999 yılında YÖK, üniversite yerleşkelerinde başörtüsünü yasaklayan karar aldı.
2018 yılında İstanbul Yeni Havalimanı inşaatında kötü çalışma koşulları nedeniyle işçiler greve gitti.
2019 yılında Suudi Arabistan’daki petrol sahalarına drone saldırısı düzenlendi.
İclal Aydın, 14 Eylül 1971 tarihinde Nevşehir’de dünyaya geldi. Çerkes kökenli bir anne ve Kürt kökenli bir babanın çocuğu olan Aydın, memur bir ailenin kızı olarak küçük yaşta Ankara’ya taşındı. Eğitim hayatı boyunca yazıya ve sahne sanatlarına duyduğu ilgi, onun gelecekteki çok yönlü kariyerinin temelini oluşturdu.
Ortaokul yıllarından itibaren hem okudu hem çalıştı; tiyatroya olan tutkusu onu 1989 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’ne taşıdı. Ancak ikinci sınıfta eğitimini yarıda bırakıp Berlin’e yerleşti. Almanya’da altı yıl boyunca profesyonel tiyatro yaptı, sosyal projelere katıldı ve sahne deneyimini uluslararası düzeye taşıdı.
1996 yılında Türkiye’ye dönen İclal Aydın, 1997’de televizyon dünyasına adım attı. Ayna grubunun “Ölünce Sevemezsem Seni” klibinde rol aldıktan sonra “Sıcak Saatler” dizisiyle geniş kitlelerce tanındı. HBB’de “2’den 4’e” adlı kadınlara yönelik programı sundu; ardından Radyo D, Radyo Cumhuriyet, Radyo Kent ve BRT FM gibi birçok platformda programlar yaptı. 1999’da “Hayat Güzeldir” adlı programıyla BRT ekranlarında yer aldı ve bu program ona “En İyi Sabah Programı” ödülünü kazandırdı.
Yazarlık kariyeri de televizyon kadar etkileyici oldu. “Hayat Güzeldir” programı için kaleme aldığı metinleri bir araya getirerek ilk kitabını yayımladı. Ardından “Bitmiş Aşklar Emanetçisi”, “Yaz Bitmesin”, “Bir Cihan Kafes”, “Üç Kız Kardeş” gibi çok satan kitaplara imza attı. Özellikle “Üç Kız Kardeş” romanı, televizyona uyarlanarak büyük ilgi gördü ve Kanal D ekranlarında yayınlandı.
Oyunculuk kariyerinde “İki Aile”, “Veda”, “O Hayat Benim”, “Ege’nin Hamsisi” gibi dizilerde rol aldı. Sunuculukta ise 2016 yılında Show TV’de yayınlanan “İclal Aydın’la Yeniden” adlı programla ekranlara döndü.
Dört evlilik yapan Aydın’ın, Kemal Başbuğ’dan Zeynep Lal adında bir kızı vardır. Hayatının farklı dönemlerinde yaşadığı dönüşümler, eserlerine de yansımış; hem bireysel hem toplumsal temaları içtenlikle kaleme almıştır.
Hugo Ball, 22 Şubat 1886’da Almanya’nın Pirmasens kentinde, orta sınıf Katolik bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Yaşamı boyunca sanatın sınırlarını zorlayan, kelimelerin anlamını yeniden tanımlayan ve modern sanatın en radikal akımlarından biri olan Dadaizmin kurucularından biri olarak tarihe geçti.
Genç yaşta felsefe ve sosyolojiye ilgi duyan Ball, eğitimini Münih Ludwig Maximilian Üniversitesi ve Heidelberg Üniversitesi'nde tamamladı. 1910 yılında Berlin’e taşındı ve dönemin önemli tiyatro yönetmenlerinden Max Reinhardt ile çalışarak sahne sanatlarında deneyim kazandı. Bu dönem, onun performans ve ifade biçimlerine olan ilgisini derinleştirdi.
I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle Ball, gönüllü olarak orduya katıldı. Ancak savaşın yıkıcılığı ve anlamsızlığı, onun sanat anlayışını kökten etkiledi. Savaşın ortasında doğan bir tepki olarak, 1916 yılında İsviçre'nin Zürih kentinde Cabaret Voltaire adlı mekânda sanatçı arkadaşlarıyla birlikte Dada hareketini başlattı. Aynı yıl, hareketin temel metinlerinden biri olan Dada Manifestosunu kaleme aldı.
Ball’ın en bilinen şiiri olan “Karawane”, Dadaizm’in dilsel anarşisini ve sesin anlamdan bağımsız gücünü ortaya koyan bir yapıttır. Bu şiir, kelimelerin değil seslerin ön planda olduğu, anlamdan çok ritim ve duygunun aktarıldığı bir deneysel çalışmadır. Ball, bu şiiri okurken giydiği kübist kostümle sahnede adeta bir canlı heykel gibi performans sergileyerek sanatın teatral boyutunu da vurgulamıştır.
Sanat yaşamının ilerleyen yıllarında mistik Hristiyanlığa yönelen Hugo Ball, Dada’dan uzaklaşarak daha içsel ve metafizik bir arayışa girdi. Hayatının son dönemini İsviçre’de geçirdi ve 14 Eylül 1927’de mide kanseri nedeniyle hayata veda etti.
Kaynak : BÜLTEN