4 bin yıllık bir tarih

Bu haftaki röportajımda arkeolojinin duayen ismi Prof.Dr. Hayat Erkanal ile Klozomenai/Limantepe kazıları hakkında gelinen son noktaya ilişkin sorular sordum. Tüm sorularımı detaylı şekilde yanıtlayan Prof.Dr. Hayat Erkanal, 1992'de başlayan kazıların tam sonuca ulaşması için nesillerin gerektiğini ifade etti.


  • Oluşturulma Tarihi : 10.08.2015 07:43
  • Güncelleme Tarihi : 10.08.2015 07:43
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
4 bin yıllık bir tarih haberinin görseli

ONURHAN ALPAGUT

Bize kendinizden bahseder misiniz?

Babamın subay olmasından dolayı tahsil durumum karmaşıktır. İlkokulu dört ayrı yerde okudum. Daha sonra Ankara'da okumaya devam ettim. Üniversiteyi orada bitirdim. Berlin Üniversitesi’nde 7 yıl doktora yaptım. Belli bir süre Berlin'de kaldıktan sonra Ankara Üniversitesi’nde çalışmalarımı sürdürdüm. Türkiye'de ve yurt dışında birçok kazı çalışmasında bulundum. Asıl uzmanlık alanım Mezopotamya uygarlıklarıdır. Bu bağlamda birçok dile muvaffak oldum. Ege'deki su altı kazısına sonradan katıldım.

Arkeoloji ile olan merakınız nasıl oldu?

Eğitime başladıktan sonra arkeolojiyi sevmeye başladım. Doğaya ve hayvanlara aşık bir insanım. Arkeolojide bunları kapsıyor. Bu anlamda Doğu ve Güneydoğu'da Anadolu'da birçok kamp kurdum. Bununla ilgili başıma pek çok olay geldi. Arkeolojinin doğa ile olan alakası beni cezbetti. Bunun dışında arkeoloji dediğiniz zaman Türkiye ve Dünya'da pek çok medeniyet hala toprağın altında. Şu anda sadece Dünya'da bu medeniyetlerin yüzde 5'i keşfedilmiş durumda. Daha yüzde 95'ini bilmiyoruz. Bu anlamda Ege'de klasik dönem iyi bilinirdi fakat gerisi bilinmeyendi. Biz de kendimizi işin içinde bulduk.

Bugüne kadar kaç kazının başkanlığını yürüttünüz?

Başkan olarak başında bulunduğum birçok kazı var. Tam sayısını bilemiyorum ancak 10 civarında olduğunu tahmin ediyorum. Sırf bu kazılar başkanlıklarını yürüttüklerim bunun dışında birçok kazıya da aktif olarak katılmışımdır. Birçok farklı ulustan arkeologla tanışarak kendime pek çok değer ve bilgi kattım. Size başıma gelen bir olayı anlatmak istiyorum: Mardin Nusaybin'de başında bulunduğum bir kazıda terör saldırısına maruz kaldık. Yapılan baskın sonucunda 2 çalışanımı kaybettim. Ben ise, yaralı olarak olay yerinden çıktım. Orası Mezopotamya uygarlıklarını kademe olarak yansıtan bir kazıydı. Umuyorum ki yakın bir sürede orada çalışılması tekrar mümkün olacaktır. Yaptığımız kazıda döneme ait yazılı belgeler bulduk. Bunların sayesinde coğrafyanın tarihi karşımıza çıktı. Belgelerin tümü çok önemlidir. Buluntularınız sonucu her saniye tarihe bir sayfa ekliyorsunuz. Yaptığınız bu ilaveler sizi o kadar heyecanlandırıyor ki trilyon alsanız o hissiyatı yaşayamazsınız. Neticede insanlık için ortaya bir hizmet koyuyorsunuz.

Klozomenai kazısına gelecek olursak bize neler söyleyebilirsiniz?

Nusaybin'deki yaşadığım olaydan sonra bir süre kazı yapmak istemedim. Ancak o dönemde gerek Kültür ve Turizm Bakanlığı olsun gerekse de genel müdürümüz işe devam etmemi istedi. Klozomenai'den bahsedecek olursak, burası aslında klasik bir kent ve kazı devam ediyordu. Daha önceki dönemlerde burada çalışmalarım olmuştu. Klozomenai/Limantepe ilginç bir kazı yeridir. Genç kültürleri bir ekip çalışır. Eski kültürleri bizler çalışırız. Klozomenai'nin hem yeryüzünde hem de su altında kalan kısımları var. Limantepe kazısının bir kısmı su altında gerçekleşmekte.1992'den beri kazı çalışmaları devam etmekte. Sadece bu kazıyla da kalmıyoruz yaptığımız çalışmalar sonucu çevrede bir takım yeni merkezler bulduk. Hatta bunların bazılarında öğrencilerim çalışıyor. Klozomenai şehri M.Ö. 7. Y.Y.’da neolitik dönemde insanın ilk yerleşime geçtiği döneme tekabül ediyor. Neolitik dönemden Roma dönemine kadar ki kısımda 6 bin yıllık bir tarihe tanıklık etmiştir. Bunlar tabi saffa saffa ortaya çıkıyor. Ancak işin daha başındayız. Çalışmalarımız denizaltında sürüyor. Denizaltında çalışmak zor ve ağır bir iş. Bu kazılarda uzman bir kişi en fazla su altında kalabiliyor. Daha çok  uzun sürelere ihtiyacımız var. Hatta nesiller gerekiyor. Çalışmalarımız sonucu şehrin yüzde 3'nü ortaya çıkarmış durumdayız.

Şu an çalışmalar ne konumda, gelinen son nokta nedir?

Dediğim gibi şu an daha çalışmaların başındayız. Geldiğimiz noktada; buradaki tarihi birikimi tespit ettik ve yaşayan kültürleri keşfettik. Su altında çalışmalar devam ediyor. Su altında kalan kültürleri tespit etmeye çalışıyoruz. Daha çok senelere ihtiyaç var. Birçok nesil burada çalışacaktır.

Peki, projedeki amacınız nedir? Tezinizde Uygarlığın Anadolu'dan Yunanistan’a geçtiğini iddia etmiştiniz. Israrınız hala sürüyor mu?

Bu tezden daha çok bir gerçekti. Herkes bu durumu kabul etti. Burada bizden önce tarihi dönemlere ait kazılar yapıldı. Kazılar sonucu Yunan kültüründen önce daha köklü uygarlıkların olduğu tespit edildi. Bu durumu Yunanlı meslektaşlarımda kabul ediyor. Yapılan kazıda öğrenciler ve benim haricimde Yunanlı dört meslektaşım daha çalışıyor. Tezim kabul görmedi zaten var olan bir gerçekti. Yunan medeniyeti ile Anadolu'yu karşılaştırın. Yunanistan'da ekilecek toprak dahi yok. Anadolu'ya baktığınızda ise her şey mevcut. Anadolu'da bulunan maden yatakları, ekime elverişli araziden tutunda dünyanın merkezinde olması zaten medeniyetin beşiği olduğunun bir göstergesidir. Bu bağlamda birikimin ortaya çıkması gerekiyor. Daha da ortaya çıkacaktır. Bu bir gerçekti ve geçen zaman içerisinde de kanıtlanıyor.

Klozomenai ismi nereden gelmekte?

Bu konuda birçok çalışma gerçekleşti. Henüz nereden geldiği bilinmiyor. Ancak Anadolu kökenli olduğu ve bir isim olduğu tahmin ediliyor. Kesin olarak etimolojisi yapılamadı.

Kazı çalışmaları sonucunda neler elde ettiniz?

Çalışmalar sonucu elde ettiğimiz en önemli eserler arasında maden eserlerinin çok erken dönemde ortaya çıkmış olduğudur. Dünya üzerinde Yunanistan da dahil olmak üzere en erken altın örnekleri bu kazılarda ortaya çıktı. Bulduğumuz eserlerin tarihe 4 binli yıllara dayanıyor. Bu da bize o dönemlerde altının değerlendirildiğini gösteriyor. Ayrıca bölgenin zengin olduğunu belirtiyor. Ayrıca tarih öncesi dönemlere ait halkalar bulduk. Bu halkalar kurşun halkalardır. Halkalar belli ağırlıkta olmakla beraber para yerine geçmekteydi. Tüm bu göstergeler çok güçlü bir ekonominin varlığının kanıtıdır. Bunun ötesinde daha bulacağımız çok şey mevcut.

Bundan 6 yıl önce Antik gemiyle yaptığınız Fransa yolculuğundan bize bahseder misiniz?

Fransa'dan önce 3 bin 500 yıllık Uluburun Gemisi’nin replikasıyla yaptığımız Doğu Akdeniz seyahati var. Arkaik döneme ait çok ilginç bir olay vardır. Burayı M.Ö. 6. Y.Y. sonlarında Persler işgal ediyor. Bulunan medeniyetlerden bazıları bulundukları toprakları terk ediyor. Foça'da bulunan Phokailer Marsilya'ya bir koloni merkezi kuruyorlar. Bu koloni merkezinden yola çıkarak Malaga, Nice, Moroccu'yu kuruyorlar. Benim yolculuğu yaptığım sene'de Fransa'da Türk yılıydı. Bizde buna katkıda bulunmak istedik. Bu bağlamda seyahat düzenledik. Yapılan seyahat aynı zamanda bir deneysel projeydi. Proje'de Arkaik döneme ait bir tekne yapıldı. 360 Derece Grubu’yla güçlerimizi birleştirerek seyahatimizi organize ettik. O günün teknesi ve şartlarıyla yapıldı bu seyahat. Günümüze ait hiç bir şey teknede bulunmuyordu. Hatta tuvaletler bile günün şartlarına uygun olarak yapıldı. Gerçekleşen seyahat başarılı bir şekilde sonuçlandı. Bir ay olarak hesapladığımız seyahat iki ayımızı aldı. Seyahat boyunca bir takım zorlu şartlarla karşılaştık. Yaptığımız seyahat ile tüm dünyaya o günün şartlarıyla bu zamanda bile yolculuk yapılabileceğini ispat ettik. Yolculuğu gerçekleştirdiğimiz tekne hala daha Urla Limanı’nda bağlı bir biçimde duruyor.

Kazının maliyetleri kimler tarafından, nasıl karşılanıyor?  

Tüm bu kazıların maliyetleri Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı tarafından karşılanıyor. Fakat bu kazı normalin ötesinde Deniz Arkeolojisi Araştırma Merkezi haline döndü. Burası Ankara Üniversitesine bağlı bir biçimde. Üniversite buraya büyük yatırımlar yaptı. Çeşmealtın'da kazıları yürütmek üzere kampüs oluşturuldu. Tüm bunlar Mustafa V.Koç ve vakıf aracılığıyla oldu. Bunun dışında bir arkeopark oluşturulmak üzere çalışmalar sürmekte. Yine bu proje'de Mustafa V.Koç ve Vakıf aracılığıyla finanse edilecektir. Bölgede 2 tane Roma limanı var. Bir tanesinin kazılarına seneye başlanacak. O limanın aynısı Çeşmealtına turistik amaç ile yapılacak. Ayrıca proje anlamında etüt çalışmaları başladı.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mıdır?

Burada denizaltı çalışmalarının sürmesi önemli bir olay. Türkiye'de arzu ediyoruz ki bu tür çalışmalar devam edecek. Tüm liman kentlere baktığınızda bir kısmı suyun altında. Karada kalan kısımlar yarısına tekabül eder. Böyle bir yerde kazı çalışmaları yaptığınız zaman elde edilen sonuçlar yüzde 50 değer taşıyor. Denizin altı bu anlamda büyük önem taşıyor. Şahsi bağlamda ben bu tür çalışmaların artmasını temenni ediyorum.

Prof.Dr. Hayat Erkanal (d. 10 Kasım 1940, İzmir), Türk arkeolog.1959 yılında DTCF Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi bölümünde başladığı üniversite eğitimini, 1964 yılında “Babil Silindir Mühürlerinde Tanrı Ea" adli teziyle tamamladı. 1966-73 yılları arasında Almanya'da doktora yaptı. İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde uzmanlık ve Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde asistanlık yaptıktan sonra, öğretim üyesi olduğu DTCF Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi bölümünden 2006 yılında emekli oldu.1992'de başladığı Urla Limantepe kazılarını halen sürdürmektedir. Yerleşimin bir kısmının su altında olduğunun fark edilmesiyle sualtı arkeolojisi konusunda çalışmalara başlamıştır. Kendisi gibi arkeolog olan Prof.Dr. Armağan Erkanal ile evlidir.