Sayfa Yükleniyor...
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte yok olmaya başlayan el işçiliği mesleklerinden ahşap oymacılığı, Muşlu 35 yıllık ahşap oyma ustası Aşir Güler tarafından İzmirde yaşatılmaya devam ediyor
E. ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
Geçmişi Orta Asyaya kadar uzanan ahşap oymacılığı, bugün varlığını sürdürmeye çalışan geleneksel el sanatlarından biri. Ağaç oymacılığının zor ve sabır isteyen bir meslek olduğunu belirten 35 yıllık ahşap oyma ustası Aşir Güler, 7 yaşında başladığı el sanatını İzmirde yaşatmaya devam ediyor.
Güler, unutulmaya yüz tutmuş ahşap oymacılığı mesleğini günümüzde tekrar modernleştirerek evlere dekoratif ürünler ve aynı zamanda istekler doğrultusunda gravür çalışmaları ile hizmet veriyor. Müşterilerinin talepleri doğrultusunda ahşap imalatı yaptığını söyleyen Güler, kurs açarak bu mesleği gelecek kuşaklara aktarmayı planlıyor.
AHŞAP OYMACILIĞI BİR RUH
Ahşap oymacılığının günümüzde yok olmanın eşiğinde olduğuna dikkat çeken Güler, 8-10 yıl kadar antika restorasyon işleri yaptım. Restorasyon işini yaparken yüzyıllardır gelen köklü kültürü bir yerinden yakaladım aslında. Ustalıkları, incelikleri, detayları Bugün genelde böyle bir anlayış yok, sanattan çok uzaklaştı bu iş. Türkiyede ahşap oyma işinde çok kimse yok. Yapanlar var ama sanatsal değeri yok ve estetikten uzak işler yapıyorlar. Gerek geçmişin birikiminden gerek bugünü biraz yansıtan bir vizyon yok. Selçuklu, Osmanlı, Ermeni ve Rum kültüründe çok değerli bir iş Bugün neredeyse yok olma eşiğinde. Ahşap oymacılığı bir ruh, bu ruhu yakalamadan hiçbir şey yapamazsınız ifadelerini kullandı.
ÖĞRENMEK UZUN YILLAR ALIYOR
Ahşap oymacılığından önce yaptığı antika restorasyon işinde Rum tarzlarını, figürleri, motifleri ve hareketleri öğrendiğini ve bunları sanatına yansıttığını belirten Güler, Normalde kendi kendinize öğrenmeniz çok uzun yıllar alıyor. Estetik oranlar var, onların oturması uzun zaman alıyor. Ama biri yapıyor diğeri gelip onda ufak hatayı buluyor, üzerine ekliyor derken en son çok iyi bir iş ortaya çıkıyor. Birikim oluyor. Genelde Cumhuriyet öncesi dönemin işlerini yaptım, onlar da muhteşem işçilikler vardı. İzmir, liman şehri olduğu için burada Ruslar, Hollandalılar, İtalyanlar gibi her yerden pek çok mobilya getirilmiş. O mobilyaları biz restore ettik. Bunları yaparken ufkunuz genişliyor, bunu bir üniversitede öğrenme şansınız asla yok dedi.
BU İŞİN USTASI ERMENİLER VE RUMLARDI
Oymacılığın iki türü olduğunu ifade eden Güler, Bir geleneksel oyma tarzları vardır bir de modern diyebileceğimiz tarzları var. Anadoluda esas bu işin ustası Ermeniler ve Rumlardı. Dolayısıyla Ermeniler ve Rumlar bu topraklardan gidince oymacılığın bu topraklarla bağı kesildi. Halbuki kültürel anlamda ahşap oymacılığıyla beraber bu topraklar çok geniş bir medeniyete sahip. Dolayısıyla Osmanlı döneminde de bu iş çok gelişmiş. Ama daha sonra birçok politik siyasi meselelerden dolayı bu halklar bu toprakları terk etmiş. Ve bu gelenek devam edememiş. Edenler o geleneğin devamı değil. Kötü bir kopyası, taklidi dedi.
KURS AÇMAYI PLANLIYOR
Güler, kurs açarak bu mesleği başkalarına aktarmayı planladığını söyleyerek, Çocukluğumdan beri bu işin içindeyim, ilkokuldan beri. Abim bu işi yapıyordu, onun yanında öğrendim. Şu an sadece bu işi yapıyorum. Bir dönem mobilya dekorasyon ve antika restorasyon işi yaptım. Bir süredir tamamen bu işi yapıyorum. Kurs açarak bu işi başkalarına aktarma planım var. Bu işi bir şekilde insanlara sunarsanız eminim talep olacaktır. Talepler var ama bir düzen oluşturmak lazım. Sadece emekliler gelsin vakit geçirsinler değil de birileri canla, aşkla bu işe sahip çıksın istiyorum. Bu işte o kadar çok detay var ki çok uzun yıllar anca öğrenebiliyorsunuz. Benimki de biraz öyle oldu. Ustalarımın bile bilmediği birçok şey vardı. Çünkü yüzyıllık bağdan kopuktu onlar da. O birikimi aktarmak önemli diye konuştu.
HER AĞACIN KENDİ HAS KARAKTERİ VAR
Oymacılığın sabır gerektiren bir sanat olduğunu anlatan Güler, şunları söyledi: Sabır gerektiren bir iş. Onun dışında ağacı iyi tanımanız gerekiyor, her ağacın kendine has bir karakteri var. İnsanın huyu gibi ağacın da suyu var. Her ağacın sertlik derecesi, suyu ve ince dokusu farklıdır. Cevizin karakteri bambaşka, ona emek verdikçe karşılığını verir. Güzel oydukça, zımpara yaptıkça ve cila sürdükçe gittikçe güzelleşir. Ihlamur ağacı nereden oyarsan oy bir şey demez, mülayim arkadaşlara benzetirim ben onu. Kimi ağaçlar vardır meşe gibi Oyamazsın kolay kolay, kırılır karşılık verir sana. Ağaçlarla aranızda bir bağ kurmanız gerekir yoksa istediğiniz sonucu alamazsınız. Sert ve yumuşak ağaç türlerini bilmeniz gerekir. Aynı insanlar gibi Ağaçlarla uğraşa uğraşa, insanlarla geçinmeyi ve iletişim kurmayı öğrendim. Ağaçlar insanı terbiye ediyor. Her ağaca her desen yakışmaz. Çam ağacı çok daha geniş damarlıdır ve yaptığınız desen kaybolur. Ama ıhlamur dümdüz bir yüzeydir, ne yaparsanız görünür. Ağaçları yerinde ve doğru kullanmalısınız yoksa esas neticeyi alamazsınız. Diyelim ki ceviz kullanmanız gereken yerde ıhlamur kullandığınız yüzde 50 verim alırsınız. Bir de altın oran önemlidir. Bu konuda alt yapınız ve çiziminiz sağlamsa onu yakalayabilirsiniz.
YAPTIĞI İŞLER YURTDIŞINA GİDİYOR
Güler, müşterilerinin genelde bu işlere meraklı, ahşabı, işçiliği ve sanatı seven insanlar olduğunu ifade ederek, Biraz da tabi ki hali vakti yerinde olan insanlar. Bir maaşla zar zor geçinenler bu işe bir bütçe ayıramıyor ama buna gücü olup, biraz da ahşabı seven insanlar ilgi gösteriyor. Şimdiye kadar çok farklı şeyler yaptım, heykellerden dekorasyon işlerine kadar çok farklı şeyler Son dönemde ağırlıklı olarak kanun sazı göbekleri için motifler üzerine çalışıyorum. Yaptığım kanun göbeklerinin çoğu yurtdışına gidiyor. Yunanistan, İsrail ve Arap ülkelerine çok iş yapıyorum diye konuştu.
BU GELENEĞE SAHİP ÇIKILMALI
Oymacılık sanatının yaşatılması için çağrı yapan Güler, Birilerini suçlamaktan ziyade biraz da kendimizle alakalı bir şey. Bunun varlığını güzelliğini ortaya koyarsak, sergilerle birilerine ulaşırsak, insanlar da bunu talep eder. Devletin de bu yüzyıllık geleneğe sahip çıkması bu kültürün yaşaması için destekleyici olur. Destekler yeni yeni başladı. Gerek merkezi hükümette gerek yerel yönetimlerde işi ehline vermeleri gerekiyor. Kültür ve Sanat Bakanlığına gerçekten bu işlerden anlayan birileri getirilmeli ki gelip bizi bulsunlar. Desinler ki, imkanlarımız var ve gelin bunu yaşatalım. Bunu öğrenmek isteyenler bir an evvel öğrenme çabasını göstersinler. Değerli bir iş ve yok olmak üzere. Zor gibi görünüyor bu yüzden herkes ilk etapta çok usta işler olmayabilir ama özel yeteneğiniz sizi farklı kılıyor ve sanatçı yapıyor. Ama stres atmak için kendine bir şeyler katmak için ahşapla irtibat kurmak için insanlar bunu yapabilir. Ve terapi gibi olur. Bu yüzden insanlar bu sanata ilgi duyabilir dedi.
Haber Merkezi