BİR OTEL KATİBİ

Hayata tutunamayan yorgun bedenlerin günlük 10 liraya kaldığı bir otelde, az gören gözleriyle gelmeyen müşterileri bekleyen bir otel katibi Mehmet Başar. Eski, renksiz, kimsesiz… Tıpkı, Edip Cansever’in dizeleri gibi


  • Oluşturulma Tarihi : 05.10.2018 08:02
  • Güncelleme Tarihi : 05.10.2018 08:02
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
BİR OTEL KATİBİ

E. ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
“Anlamadığım şu
Ben neden bir otel katibiyim
Eskiyim, renksizim, kimsesizim
Bilirim kötünün kötüsü bir oteldir burası
Odalarında hamam böcekleri, sinekler
Pis yataklar, lekeler, sararmış çatlak lavabolar
Peki bir insan nedir
Sorarım - ki otel katipleri sorar -
Bir gün gittikçe ufalıyordum
Düş müydü, gerçek miydi, iyi bilemem
Oturmuş bir küvete kuruyup kayboluyordum.”
Basmane’nin ara sokaklarında çift katlı, yüksek tavanlı görünümüyle eski İzmir konaklarını hatırlatan Ergün Otel, başımızı çevirip geçtiğimiz yerlerdeki hayatları nasıl ıskaladığımızın bir kanıtı gibi. Hayata tutunamayanların bir araya gelip yaşamak için bir amaç buldukları otelde, günlük 10 liraya yorgun bedenler kalıyor. Otelin giriş katı otel katibine, bekar odaları ise kimsesizlere ev sahipliği yapıyor. Odalarında sinekler, lekeli yataklar, sararmış çatlak lavabolar… Kötünün kötüsü bir yerde az gören gözleriyle gelmeyen müşterileri bekleyen bir otel katibi Mehmet Başar. Eski, renksiz, kimsesiz… Tıpkı, Edip Cansever’in ‘Bir Otel Katibi’ şiirinin dizeleri gibi.
FİLMLERDE FİGÜRANLIK YAPTI
Mehmet Başar, 70 yıl önce Menderes’in Çile Köyü’nde dünyaya geldi. Annesi, onu ve iki kardeşini terk ettiğinde henüz 9 yaşındaydı. Babasından gördüğü şiddete dayanamayarak 17 yaşında evden kaçarak İstanbul’a gitti. Aslında hem çalışıp para kazanmak hem de bir yandan eğitimini sürdürmek istiyordu. Ama olmadı. Kendi deyimiyle, ‘çok yakışıklıydı’ o zamanlar. Bir gün Hereke’de otururken yanına biri geldi. “Evlat, sana ufak bir rol versem oynayabilir misin” diye sordu. Oyuncu Muammer Karaca’ymış meğer… “Bir deneyeyim” diyerek 1966 yılında sinemaya adım attığını anlatan Başar, “Takma bıyık taktılar, şapkayı yan çevirdiler, birkaç sahnede oynadım. Filmin başrolünde Muammer Karaca, Sevda Ferdağ ve Cüneyt Arkın gibi isimler oynuyordu. ‘Cibali Karakolu’ filmiyle oyunculuğa adım attım. Devamında birçok film geldi. Yaklaşık 70 filmde oynadım. Fatma Girik’le Vurun Kahpeye, Fatma Girik, Cüneyt Arkın, Öztürk Serengil, Seda Alkor, Hulusi Kentmen, Kemal Sunal, Yılmaz Güney, Nebahat Çehre ile çeşitli filmlerde oynadım. Susuz Yaz filminde Erol Taş ve Hülya Koçyiğit ile oynadım. Erol Abi, bizim tarlanın suyunu kesip kendine çevirecek ben de ona kazma ile saldırmaya çalışacaktım. O beni dövdü, komaya soktu. Atıf Yılmaz, ‘Seni yetiştireyim’ dedi. Elimden tutmaya çalıştılar ama ben durmadım İzmir’e geri döndüm” dedi.
ALO DEYİNCE HEYECANDAN BAYILDIM
Askerliğini yapıp İstanbul’a döndükten sonra aşık olup evlenmeye karar verdi. 1968 yılında eşiyle beraber İzmir’e döndü. Başar, İzmir’e döndükten sonra yaşadıklarını şöyle anlattı: “1972 yılında Faik adında bir oğlumuz oldu, başlarda mutluyduk. Daha sonra beni aldattı. Yaşadıklarım ağır geldi, evi terk ettim. Basmane’ye geldim. Otellerde yaşamaya başladım. Boşandığımızda oğlum 7 yaşındaydı. 34 yıl boyunca oğlumu görmedim. Bir gün ilginç bir tesadüf yaşadım. Evliyken oturduğumuz mahallede, oğlumun yaşıtı Nedim diye bir çocuk vardı. Oteller Sokağı’nda dolaşırken onu gördüm. Aradan geçen yıllara rağmen tanıdım. TIR şoförü olduğunu söyledi. Biraz sohbet ettik başımdan geçenleri anlattım. O zamanlar Yeşilçam Palas Otel’de kalıyordum. 15 gün sonra otele bir telefon geldi. Arayan oğlumdu. 34 sene sonra... Nedim, İstanbul’a mal götürdüğünde tesadüfen benim oğlanın dükkanına girmiş. Tanımışlar birbirlerini. Sohbet ederlerken laf lafı açmış, ‘Ben babamı arıyorum’ demiş. Nedim de kaldığım oteli bildiği için numarayı vermiş. Aradı, ‘Alo’ dedi. Sesini duyar duymaz heyecandan bayıldım.”
KOKUSUNDAN TANIRIM
34 yıl aradan sonra oğluna kavuştuğu günü hala dün gibi hatırlayan Başar, “Arkadaşları oğluma sürpriz yapmak için bana otobüs bileti yolladılar. Hemen o gece otobüse atladım İstanbul’a gittim, garajdan beni aldılar. ‘Tanıyabilir misin oğlunu’ diye sordular, ‘Kokusundan tanırım’ dedim. Dükkana gittik, oğlumu beklemeye başladık. İçeri girdi, biraz bakındı ama tanımadı beni. ‘Faik’ diye seslenince, ‘Baba’ diye karşılık verdi. Evi terk ettiğim için bana çok sitem etti. ‘Her şeyin sebebini annene sor’ dedim. Bulanık görmeye başladı. Doktora gidecektim ama param yoktu. Oğlumu arayıp para istedim. Beni oyalayınca çok kırıldım. Bir daha da aramadım. O da beni aramadı. 34 sene sonra beni buldu ama 2 sene önce terk etti. 2 yıldır konuşmuyoruz. Belki bir gün gönlümü almaya gelir. Eskiyi unutmaya çalışıyorum ama oğlumu unutamıyorum. Madem terk edecektin neden beni buldun” ifadelerini kullandı.
KİMSESİZLER OTELİ
Basmane’deki Ergün Otel’de 4 yıldır katiplik yapan Başar, otelde konaklayanların ortak kaderinin yoksulluk olduğunu ve bu kişileri tarihi handa sembolik ücretlerle ağırladıklarını söyleyerek bekar odalarında kalanları, kalanların yaşamlarını ise şöyle anlattı: “Katiplikten önce büyük kayıklarla balığa giderek harçlığımı çıkarıyordum. Burası çok eski bir otel. Sahibi Kemal Abi, beni çok iyi tanırdı. Ondan sonra otelin işletmesini oğlu devraldı. ‘Yat, kalk, ye, iç… Otele göz kulak ol’ dedi. 2014’ten beri burada katiplik yapıyorum. İki katlı bir otel ama bakımsız olduğu için üst katı iptal ettik. Toplamda 8 oda var. Giriş katında ben kalıyorum. Aynı zamanda müşterilerle ilgileniyorum. Temizlik işini herkes kendi yapıyor. Konaklayanların çoğu 15-20 senedir burada kalıyor. Hepsi gariban insanlar. Günlüğü 10 lira. Hiçbir otel 10 liraya adam yatırmaz. Bana zararı dokunacak insanı almıyorum buraya. Sarhoş olduğunu anladığım insanlara oda vermiyorum. Batakhane buralar hep.”
YARI AÇIK CEZAEVİ GİBİ
Önceleri kitap okumayı çok sevdiğini ve elinden düşürmediğini fakat şimdilerde gözleri az gördüğü için dışarıya bile çıkamadığını dile getiren Başar, “Sabahları erken kalkıyorum, kahvaltımı yapıyorum. Akşama doğru müşteriler otele dönmeye başlıyor. Hep birlikte televizyon izliyoruz. Günlerim böyle geçiyor. Yarı açık cezaevi gibi bir şey. Bu yaştan sonra ne yapabilirsin, nereye gidebilirsin? Ben yatakta bile hanımıma roman okurdum. Okumayı çok severdim. Özellikle polisiye romanları… Bu yaştan sonra bu gözlerle okuyamam. Şimdi tek arkadaşım bu televizyon ve radyo. Boşandıktan sonra bana evlenme teklif eden kadınlar oldu ama sütten ağzım yandı bir kere; kabul etmedim. Yıllar sonra kardeşim beni aradı. Köyde babamdan kalma taş bir binamız vardı. Satalım orayı dedi. Benden imza aldı ve sattı. Ama o para da gelmedi bana, yediler. Ondan sonra insanlara güvenim kalmadı zaten. Ailemden kimseyle görüşmüyorum. Ömrüm otellerde geçti ama hiçbir zaman ipin ucunu kaçırmadım. Berduş olmadım” dedi.

Haber Merkezi