- Yaşam
- 08.08.2025 14:00
EGEÇEP, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının 80. yıldönümü dolayısıyla, nükleer enerjinin savaşta ve barışta kullanımına tepki göstermek adına bir açıklama yayımladı
EGEÇEP “Nükleer Enerjiye Hayır, Nükleersiz Gelecek İçin Mücadele Edeceğiz” sloganıyla birlikte Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının 80. yıldönümünde bir açıklama gerçekleştirdi. Açıklamada Türkiye’deki nükleer santrallere de dikkat çeken EGEÇEP, Elektrik Mühendisleri Odası'nın açıklamalarına göre, Türkiye'nin enerji fazlalığı yaşadığı ve nükleer enerjiye ihtiyaç duyulmadığı vurgulandı. EGEÇEP, nükleer santrallerin gereksiz ve tehlikeli olduğunu belirterek, bu tehlikeli projelere karşı mücadelesini sürdüreceğini duyurdu.
Yaptığı açıklamada insanlığın Hiroşima’dan çıkarması gereken bir takım dersler olduğunu vurgulayan EGEÇEP, “Bu hafta, insanlık tarihinin en büyük trajedilerinden birinin yıl dönümünü anıyoruz. 6 Ağustos 1945’te, ABD’nin Hiroşima’ya attığı nükleer bombanın üzerinden tam 80 yıl geçti. Hiroşima'da 92 bin insanın ölümü ve sonrasındaki radyasyon etkisiyle 200 bin insanın daha hayatını kaybetmesi, tarihe kazındı. Üç gün sonra ise Nagazaki'ye atılan plütonyum bombası, nükleer felaketin boyutlarını daha da artırdı. Hiroşima, Nagazaki, Çernobil, Fukuşima gibi felaketler, nükleer enerji kullanımının yol açabileceği korkunç sonuçları gözler önüne serdi. Ancak, dünya genelinde bu dersler göz ardı edilerek nükleer santral teknolojilerine hızla yönelindi. Türkiye de bu tehlikeli yola adım atarak, Akkuyu ve Sinop’ta nükleer santral projeleri için hazırlık yapıyor” ifadelerini kullandı.
Nükleer tehlikenin Türkiye’yi de tehdit ettiğini belirten EGEÇEP, Akkuyu Nükleer Santralinin ve Gaziemir’deki nükleer atıkların oluşturduğu sorunlara vurgu yaparak, “Akkuyu Nükleer Santrali, yapım aşamasında bir dizi kazaya sahne oldu. Karstik boşluklar ve sıkça meydana gelen çatlamalar, santralin güvenliğini tehlikeye atıyor. Santralın tam anlamıyla güvenli olup olmayacağı konusunda kimse kesin bir garanti veremiyor. EGEÇEP, santralin patlama riski taşıdığı ve felakete yol açabileceği konusunda endişelerini dile getiriyor. Öte yandan Gaziemir’de ortaya çıkan Eu252 nükleer atıkları, yıllardır temizlenemiyor. EGEÇEP, yıllardır bu konuda şeffaflık talep ederken, yetkililerden herhangi bir güvenilir açıklama gelmediğini belirtiyor. Radyasyon bulaşan atıkların nereye taşındığı ve nasıl temizlendiği belirsizliğini koruyor. Bu durum hem çevreyi hem de bölgedeki insan sağlığını tehdit ediyor” dedi.
Manisa'nın Köprübaşı ilçesi ve Aydın’ın Kisir Köyü'nde, terkedilmiş uranyum madenlerinden yayılan yüksek radyasyon, bölge halkını kansere sürüklediğine dikkat çeken EGEÇEP, “Türkiye'nin birçok yerinde yeni uranyum aramaları başlatılmış durumda. EGEÇEP, yeni Kisir'lerin oluşmasından endişe ediyor. Ülkemizde elektrik enerjisinin yönetilememesi ve sık sık yaşanan elektrik kesintileri, nükleer enerjiye güveni sarsıyor. EGEÇEP, nükleer santrallerin güvenliği konusunda verilen güvencelerin yetersiz olduğunu ve bu projelerin ülkeyi büyük bir risk altına soktuğunu vurguluyor. Öte yandan deprem bölgeleri için Fukuşima’daki nükleer kazanın, deprem sonrası soğutma sistemindeki arızadan kaynaklandığı hatırlatılarak, Türkiye'nin deprem riski yüksek bir bölge olduğunu belirtiriz. Topraklarının yüzde 92’si deprem bölgesinde yer alan Türkiye’de, nükleer santrallerin tam güvenli olamayacağı ve sürekli bir risk taşıyacağı ifade ediliyor. Ülkemizin bulunduğu bölgedeki istikrarsızlık, nükleer santrallere yönelik endişeleri artırıyor. Ukrayna’daki Zaporijya Nükleer Santrali’ne yapılan saldırılar ve İran’daki tesislere yönelik saldırılar, Türkiye'nin de benzer tehditlerle karşı karşıya kalabileceğini gösteriyor” diye konuştu.
Kaynak : SULTAN GÜMÜŞ KAYA