Ezoterik bir yaşam biçimi

Balina ve köpekbalıkları ile yüzebilen, Dünya'nın 60 ülkesini ve sayısız şehrini gezebilecek kadar çılgın bir yapıya sahip olan Cansu ve Hüseyin Ertaş çifti sosyal paylaşım ağlarında kendilerini izleyenlere ilham oluyor. 9 Eylül, San Diego ve Boston üniversitelerinde psikoloji eğitimi alan Cansu Ertaş ezoterik bir yaşama biçiminin arayışında olduklarını belirterek, insanın kendisine ve etrafına zarar veren davranışlarını, ancak farkında olduğu düzeyde elemine edebileceğini söyledi


  • Oluşturulma Tarihi : 17.07.2015 09:14
  • Güncelleme Tarihi : 21.08.2023 21:08
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Ezoterik bir yaşam biçimi

Kendini anlatır mısın? Seni bu kadar neşeli kılan hayata bakış biçimini neler yaparak elde ediyorsun?

Ocak 91’de İstanbul’da küçük şirin bir evde dünyaya gelmişim, babam ile annem çocukluktan arkadaşlar ve oldukça genç evlenmişler. Ben bu “çocuk ruhlu” çiftin ilk çocukları değilim. Gitmeseymiş bir erkek kardeşim olacakmış, onunla güzel bir ikili olabilirdik. Annem ve babam benim içinde çok korkmuşlar gidecek diye ama, bir şekilde tutunmuşum hayata bir yerinden. Ailemin tek çocuğuyum. Geçen yaz bir erkek kardeşim olmuştu, onu da kaybettik, üzücü. Ailem bu durumlarda bile psikolojik olarak kendilerini her olasılığa hazırladığı için çok fazla etkilenmiyor. Bu üzücü olayı psikolojik bir yıkıntı olmadan atlattık. Biz her anlamda güçlü bir aileyiz; buda bize, bu aile bireylerine çok şey katıyor. Disiplinli ve pozitif olma üzerine kurulu bir ailenin içinde büyüdüğüm için bunu ailemin yanından ayrıldığım zaman da bocalamadan hayatıma uygulamayı bildim. Bebeklik dönemlerimi hatırlıyorum, biraz şımartıldığım doğru, tek çocuk ne de olsa. İlkokulda 3- 4 ve 5. sınıflarda, sınıflar arası yapılan koşu yarışmasında birinci olmuştum. Sporu çok seviyorum. Ortaokulda yapılan satranç yarışmasında da birinci olmuştum. Hala iyi oynuyorum diyebilirim. Eşimi hiç yenemedim satrançta, bu içimde ukdedir :) Hayata pozitif bakmak çok önemli, bardağın dolu tarafını görmek ve ona anlam vermek. Hayatımın değerini biliyorum ve buna göre yaşıyorum. Benim hayata bu denli pozitif bakmamı sağlayan ailemdir, annemdir, babamdır, büyükbabamdır. Hep doğruyla, sevgiyle, iyilikle büyüttüler beni, bunları aşıladılar. Ben onlardan bayrağı erken aldım diyebilirim ama hayata da hazırdım. Lise yıllarım biraz bulanık, ergenlikten olması gerektiğinden fazla etkilenen bir genç olarak psikolojimin iyi olmadığını söyleyebilirim o dönemler. Yani durgundum, sosyal hayatım bir apartman dairesine sıkışmış gibiydi. O beton duvarlar arasında spor olsun diye ip atlayıp, derslerine çalışan ve kitap okuyan bir genç düşünün. İstanbul’u hiç sevemedim, yazları ve bir dönem ortaokul, lise dönemlerimi İzmir’de geçirmiştim. İzmir’i çok seviyorum, bu yüzden üniversite tercihimi İstanbul’da değil de İzmir’de yaptım. İzmir’e yerleştim ve İstanbul’dan ayrılırken ‘sana sadece tatile geleceğim İstanbul’ dediğimi hatırlıyorum. İzmir’e taşındıktan sonra hayatım bir geminin büyük okyanusa açılması gibi özgürlüğe doğru yol aldı. İstanbul sanki beni sıkıyormuş gibi hissetmeye de başlamıştım, evet ben öyle hissediyorum. İstanbul’a asla yerleşmem. Denize, suya kıyısı olmayan şehirde yaşamam. Bunlar beni neşeli kılan, huzurlu olmamı sağlayan, hayata pozitif bakmayı öğreten etkenler. İstediğimi yapmak ve meyvelerini toplamak çok eğlenceli.

İnsanların edindikleri kendilerine ve etraflarına zarar veren hislerini düzenli bir çalışma sonucu faydalı olanlara dönüştürebileceğine inanıyorum, psikoloji okumuş biri olarak bu teknikler hakkında bilgilerini paylaşır mısın?

İnsan kendinde beğenmediği yönlerini, kendisine ve etrafına zarar verdiğini gözlemlediği davranışlarını, ancak farkında olduğu düzeyde elemine edebilir, kendinden uzaklaştırabilir ve onları yenebilir. Farkındaysa kişi bu davranış ve hislerini aza indirgemek için profesyonel anlamda bir psikologdan yardım alabilir veya bir yakını ile dertleşebilir. Negatif paylaştıkça azalır, pozitif paylaştıkça çoğalır. Önce enerji gerekli. İsteyebilirsin. Kurtulmak için çabalaman gerekir. Bu gerekli olan enerjidir. Bu isteğinin etrafındaki harekete geçme enerjilerinin yerine, o sandalyeye oturtmuş olduğun zararlı, gereksiz, negatif enerjilerin farkına varmalı, onları oradan kaldırmalı, kaldıramıyorsan kaldırmak için yardım almalısın. Ateşleme enerjisi olmadan motor çalışmaz. Genel bir açıdan bakmak daha uygun diye düşündüm. Bunu böyle anlatmak mümkün. Biz psikologlar farkında olmayı sağlamak ile yükümlüyüz ve kişiliğe göre çözüm üretmek ile. Enerjisi olmayan bir bireye farkında olduğu negatif hislerinden kurtulması için çözüm bulamayız. Bana gelen birçok hasta bu kısır döngüde, çaresizlik içinde çözüm bulmamı bekliyor. Ben onlara önce enerjilerini tamamlamaları gereken teknikler öneriyorum. Bu süreçten sonra yanıma pozitif geldiklerini görüyorum ve çözüm üretmeye başlıyoruz. Doğru bir seçim yaptıklarını gördüklerinde daha istekli oluyorlar. Artık negatif kısır döngüden pozitif kısır döngüye giriyorlar. Onun içinde hareket ediyorlar. Hayat böyle, farkında ol ve yaşa.

Ertaş ile tanışman ve evlilik sürecin nasıl gerçekleşti? Birçok ilişkiden farklı sevgi bağınızın altında nasıl hisler barınıyor?

Eşimle tanışmam İzmir’de oldu. İkimizde sporu çok seviyoruz. Göztepe’de bir spor salonunda tanıştık. Güzel günler :) Ben ilk görüşte demeyeceğim ama onunla zaman geçirdikçe duygularımın değişmeye başladığını hissettim. Yani daha önceki ilişkilerime nazaran duygularıma dokunduğunun farkına vardım. Bende öyle çarpılma gibi bir durum söz konusu değildi ama düşündürüyordu kendisini. Etkileyici bir kişiliği var, yakışıklı (yani öyle diyorlar), davranış bilimi üzerine birçok kitap okumuş, nerede nasıl davranması gerektiğini iyi biliyor. Karizmatik ve korkusuz, onun gözlerine baktığım zaman bunları görüyor, hissediyordum. Beni etkilemeyi başardı. İkimizde gezmeyi çok sevdiğimizden ileride bir Tur Şirketi kurabileceğimizi hayal ediyorduk. Yani ekonomik alanda da bağlarımızın olmasını istiyordum ben, birlikte yapalım sevdiğimiz işi diye. Ansızın evlenmeye karar verdik ve bir uçakla kendimizi San Diego’da bulduk. Önceden Balboa Park’ı nikah için hazırlamış, benim haberim yok. Bütün arkadaşlarımız, annem, babam oradaydı. Herkesi ayarlamış ve büyükbabamın ‘seni seviyorum bebeğim’ yazısının üzerinde fotoğrafı olan büyük bir pankart açtırmıştı. Bu yaşattığı heyecan verici duygularla imzalarımızı attık biz. Benim ayaklarım yere basmıyordu. O gece inanılmaz bir geceydi, hiç hiç unutamıyorum. Mutlu olarak ağlamanın nasıl bir his olduğunu o gece öğrenmiştim. İstemsiz ağlıyordum, içimden geliyordu ağlamak, duygu boşalması deniyor buna -ki ağlamayı sevmem.

Öncelikle biz birbirimizi iyi tanıyoruz, güveniyoruz. Eski kadim insanların yaşam şekillerini araştırıyoruz, nasıl mutlu oluyorlardı, neyi arıyorlardı, ne yapıyorlardı diye. Biz eskilerde yaşıyoruz onunla. Biz 2015’de değiliz. Biz 10 bin yıl öncesindeyiz. Öyle yaşıyoruz, hayatımızda teknoloji elbette var ama gerçek doğanın içindeyiz ve onunla didişiyoruz, sevişiyoruz biz. 10 bin yıl önce yaşayan insanlar; avcı toplayıcı kabileler halinde şehir düzeni olmadan göçebe yaşıyorlarken, belirli nüfusları ile çok fazla çalışmaya gereksinim duymadan o gün yiyecekleri gıdayı temin edip diğer zamanlarını ailesel aktivite ve etrafı gezerek öğrenme peşinde harcıyorlardı. Bizde bunu uyguluyoruz, doğru olanda bu. Benim kendi işim var, istediğim kadar çalışırım. Zorlama yok, beni zorlayan bir sebep yok, özgürlük bu işte. Ben, onun beni nasıl sevdiğini biliyorum, çünkü; hissettiriyor. O, benim onu nasıl sevdiğimi biliyor, çünkü hissettiriyorum. Ne kadar sevdiğimiz değil, çünkü; insan olduğu kadardır, okyanus -dan kabı kadar su alır, kirpi yavrusunu pamuğum diye sever. Biz evlenmeden önce kendisinden “nefret” edecek kadar büyük bir ‘oyun’ oynayarak benden ayrılmıştı, yani bir oyun kurmuş bana, 2 hafta sonra, beni çağırarak oyun olduğunu söyledi ve ekledi; şimdi “sevginin” ne olduğunu öğrendin demişti, yaşattı çünkü. Nefret sevginin karşıtıdır. Kaybetme korkusunu yenebilme yetisini kazandırmış oldu bana. Kaybettiğin her ne ise onun değerini daha iyi bilirsin, eskisinden daha çok sahiplenirsin. Duygularımızı birlikte yaşıyoruz, hissettiriyoruz, birbirimize dokunuyoruz. Onunla yaşamak çok eğlenceli, bir defa çok özgür ve çılgın; benim gibi. Birbirimizi tamamlıyoruz biz. Bir bütün oluyoruz birlikte. Hayata birlikte kafa tutuyoruz. Ne dediysem arkasında ne dediyse arkasındayım. İkimizde birbirimizi yüceltiyoruz, boş anlamda değil, bazen sözle, bazen yaptıklarımızla. Her anın değerini biliyoruz biz. Ben eşimle her zaman söylüyorum; Ezoterik bir evlilik yaptım, yani kadim bir evlilik, eski bir evlilik, doğru bir evlilik. Biz 10 bin yıl öncesinden bağlıyız, birbirimizi o dille anlıyoruz, o dille seviyoruz, o dille birbirimize güveniyoruz. O, mitolojide Tanrı’nın Erkek Yüzü, bende Dişi Yüzüyüm 

Annenle aynı zaman diliminde bebekleriniz olmuştu yanlış hatırlamıyorsam... nasıl bir aileye sahipsin?

Dediğim gibi kardeşimi kaybettik, onun yanımda olmasını isterdim. Kardeş duygusunu çok az bir zaman diliminde yaşayabildim. Sadece kendim için değil onunda bu hayatın içinde olmasını ve yaşamın tadına varmasını çok isterdim, diğer benden önce doğmuş olan kardeşimin de elbette, bunun için üzgünüm. Ailem dünya tatlısıdır. Çok genç evlenen iki çocuk ruhlu anne babaya sahibim. Biz birlikte büyüdük :) Hep annem ve babamın evlilikleri gibi olmasını istedim evliliğimin. Eşimin babama benzemesini istedim, annemi örnek aldım. Kendi kuracağım aile yapımı bu düzene göre hazırlayabileceğim hayaller kurdum. Hep güzel düşler hayal ettim kafamda. İkisi de üniversite mezunu, iki dil biliyorlar ve bazı ülke vatandaşlıklarına sahipler, bu da bana büyük olanaklar sağladı diyebilirim. Onlarda benim gibi çocuk yetiştirme üzerine çok eğilmişler, uzmanlardan yardım alamamışlar ama bu konuyla ilgili çok kitap tozu yutmuşlar. İyi bir birey yetiştirdiklerine inanıyorlar, öyle söylüyorlar yani :) Bende onları örnek alıyorum, çocuk yetiştirme üzerine birçok kitap okudum ve uzmanlardan yardım alıyorum. Ben doğduğum aile ile doğurduğum aileyi birleştirdim; biz büyük bir aileyiz :)

Haber Merkezi