Sayfa Yükleniyor...
Türkiye yine komplo teorileriyle çalkalanıyor. Kimileri IŞİD tarafından rehin alınanların silah karşılığında serbest bırakıldığını söylüyor, ne de olsa, IŞİD ölü bedenler üzerinden bile pazarlık yapıyor ve Türkiye Kürtleri yok etmek için elinden geleni yapıyor. Diğer teori ise tam da Türkiyenin Suriye sınırları içerisinde bir tampon bölge oluşturmak istediği günlerde IŞİDin sınır boyunca sağladığı şaşırtıcı ilerlemeye dair. Fazla tesadüf değil mi? diye soruluyor. Türkiye ve IŞİD, Suriye Kürdistanını kontrol etmek için işbirliği içinde olmasın
GÜNÜN SÖZÜ
Kalbinizin ısınmadığı insanlardan uzak durun. Hz. Ömer
GÜNÜN GAZETECİSİ
Gazeteci dediğin soru sorar
Türkiye yine komplo teorileriyle çalkalanıyor. Kimileri IŞİD tarafından rehin alınanların silah karşılığında serbest bırakıldığını söylüyor, ne de olsa, IŞİD ölü bedenler üzerinden bile pazarlık yapıyor ve Türkiye Kürtleri yok etmek için elinden geleni yapıyor. Diğer teori ise tam da Türkiyenin Suriye sınırları içerisinde bir tampon bölge oluşturmak istediği günlerde IŞİDin sınır boyunca sağladığı şaşırtıcı ilerlemeye dair. Fazla tesadüf değil mi? diye soruluyor. Türkiye ve IŞİD, Suriye Kürdistanını kontrol etmek için işbirliği içinde olmasın
TEORİ ÜRETMEK YERİNE SORU SORMAK LAZIM
Komplo teorilerine karşıyımdır. Ama onlara kulak vermeyi seviyorum çünkü insanı düşünmeye sevk ediyorlar. Ama yine de kuşkuyla yaklaşırım hepsine. Neden mi? Çünkü komplo teorileri herhangi bir ispat sunmaz ve hiçbir bilgi, onlara inananların gözünde bu teorileri çürütemez. Hiçbir komplo teorisyeni de yeni bilgiler ışığında, Ah durun bakalım. Bu bilgi bu teoriyi çökertti deyip teorisini çöpe atmaz. Her argüman, her yeni bilgi aksine, teoriyi ayakta tutmaya yarayacaktır. Ben soru sormayı ve bu sorulara mümkünse kanıt da içeren yanıtlara kulak vermeyi tercih ederim. Bu şekilde bir yapboz gibi parçaları tek tek toparlayıp birbirine eklerim. Buna gazetecilik diyebilirsiniz. İşte sorularım: 1- IŞİD vahşi, gaddar bir örgüt. Ama 49 rehinenin durumu gayet iyiydi. Bu onların diplomatik statüleriyle açıklanabilir mi? 2- IŞİD bu rehineleri niye serbest bıraktı? Bu rehineler sayesinde Türkiyenin ellerini kollarını bağlamıştı, oysa şimdi Türkiye IŞİDe karşı koalisyona katılmak için eli daha rahat. IŞİDin bu rehineleri serbest bırakmakta çıkarı neydi? 3- IŞİD rehineleri serbest bırakmakla ne kazandı? Ünlerine bakılırsa, rehineleri insanlık adına serbest bırakmadıkları kesin. 4- Hükümete göre daha önceden bir takım çabalara girişildi. IŞİD bunları nasıl oldu karşılıksız bıraktı? 5- Güvenilir bir kaynak bana, Musuldaki konsolosun Türk hükümetini Musulun artık Türk diplomatlar için güvenli bir yer olmadığına dair uyardığını söyledi. Ama o sırada dışişleri bakanı koltuğundaki Ahmet Davutoğlu, Musulun tehlikeli olmadığını söyleyip konsolosluğu kapatmamış. Davutoğlu sahadaki insanların uyarılarını neden ciddiye almadı? 6- Tam tersini savunanlar da var: Musuldaki konsolos Ankaranın bölgeyi terk etme uyarılarını dinlemedi ve kendi personeli dahil tüm rehinelerin kaçırılmasına neden oldu. Davutoğlunun konsolosu orayı terk etmelerine dair uyardığının ve konsolosun dinlemediğinin herhangi bir ispatı var mı? Eğer öyleyse Türk diplomatların emirlere uymaması normal mi? 7-- Rehinelerin bırakılmasında CIAnin rolü neydi? Acaba CIA Türkiyeye IŞİDe karşı koalisyonda daha aktif davranması için baskı yapabilmek için mi işi hızlandırdı? 8- Türkiye neden Rojavadaki zavallı mültecilere sınırlarını açmak için bu kadar bekledi? Bunun rehinelerin salıverilmesiyle bir ilgisi var mı? 9- Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş 24 saat içerisinde Rojavadan 66 bin mültecinin sınırdan geçtiğini söylüyor. Bunun kanıtı var mı? Eğer yoksa bu rakam nereden çıktı? 10- Sınırdaki gazeteciler sınırdan 10 bin ile 20 bin arasında insan geçtiğini söylüyorlar. Görgü tanıkları ile hükümetin söylemleri arasındaki fark nereden kaynaklanıyor? 11- Türk yetkilileri Rojavadan sınırı geçenlerin sayısını abartarak ne elde etmek istiyor olabilirler? Daha çok uluslararası yardım mı? YPG/PKK koalisyonunun işe yaramadığını ispatlamak mı? Türkiyenin Kürtlerin dostu olduğunu göstermek mi? 12- Türkiye BM ile Suriyenin sınırları içinde bir tampon bölge oluşturmak için anlaşmak istiyor. Suriye-Türkiye sınırının bir kısmı PYD/YPGnin kontrolündeki Kürt topraklarına ait. Acaba Türkiye bu şekilde Kürt bölgesi üzerinde hakimiyet kurup, IŞİDden daha büyük tehdit olarak gördüğü Suriyedeki YPG/PKK koalisyonunu mu zayıflatmak istiyor? 13 Eğer Türkiye Rojavadaki kantonları tampon bölge oluşturarak kontrol etme peşinde değilse, Türk hükümeti ile Salih Müslimin PYDsi arasında tampon bölge için temaslar oldu mu? Eğer olduysa, Türkiye PYD ve YPG, dolayısıyla da PKK ile işbirliği mi yapacak? 14 IŞİD büyük bir hızla Kürt bölgesinde ilerlediği için artık bu rehinelere ihtiyacı kalmamış mıydı? Türkiye Rojava kantonlarının yok olacağına mı inanıyor? Eğer böyleyse, Türkiye amaçlarından birine ulaşmış mı olacak?
TARİHİN AKIŞINI İZLEMEKTEN BAŞKA ÇARE YOK
Hükümetten hiçbir zaman ciddi bir yanıt alamayacağımızdan, Türk basını derin bir araştırmacı gazetecilik örneği gösteremeyeceğinden ya da gizli evraklar su yüzüne çıkamayacağından, oturup tarihin akışını izlemekten başka bir çaremiz yok. Hükümetin şeffaflık yoksunu tutumu etrafta dolaşan komplo teorilerinin beslenmesine neden oluyor. Ama dediğim gibi ben komplo teorileriyle işim olmaz. Ben sadece soru sormayı seviyorum. Sorular beni gece uyanık tutuyor. (Frederike Geerdink )
GÜNÜN DEVRİMİ
Tıpta Türk devrimi!..
Elektronik burun diye nitelendirilen Tek Kullanımlık Nefes Analiz Sensörü" projesiyle, akciğer kanseri ve diyabetin tanısı insanın nefesiyle konulabilecek. İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) Fen Fakültesi Kimya Bölümü'nce gerçekleştirilen ve Elektronik burun" diye nitelendirilen Tek Kullanımlık Nefes Analiz Sensörü" projesiyle, akciğer kanseri ve diyabetin tanısı insanın nefesiyle konulabilecek. Maske içerisine yerleştirilen özel sensörler aracılığıyla insanın nefesindeki bileşenlerden akciğer kanseri ve diyabet tanısı konulmasına olanak sağlayacak cihazın yapım projesini, İstanbul Kalkınma Ajansı'nın 1,2 milyon liralık desteğiyle İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi birlikte gerçekleştirecek. Projenin üstlenicisi İYTE Fen Fakültesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ümit Hakan Yıldız, Türkiye'de hem akciğer kanseri hem de diyabet hastalığının her geçen yıl arttığını, bu rahatsızlıkların tanısının hastalığın geç evresinde konulması, tedavi süreçlerinin de maliyetinin yüksek olması nedeniyle Tek Kullanımlık Nefes Analiz Sensörü" projesini hayata geçirmeye karar verdiklerini anlattı. Projenin, İstanbul Kalkınma Ajansı'ndan 1,2 milyon liralık kaynakla desteklendiğini, üniversitesiyle birlikte İTÜ ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi'nin de desteğiyle cihazı yapacaklarını ifade eden Yıldız, prototipin birkaç ay içerisinde ortaya çıkacağını, ilk etapta 25 adet üreteceklerini dile getirdi.
ELEKTRONİK BURUN
Akciğer kanseri ve diyabetin ön tanısını sağlayacak cihazı, Elektronik burun" olarak nitelendiren Yıldız, şöyle konuştu: Her şeyiyle tamamen yerli üretim olan cihaz toz maskesi şeklinde olacak. Sistemin toz maskesi kısmında sensör bulunacak. Bu bir elektronik devre. Sensörün tepesinde de gaz sensörü membranı var. Onun üzerinde seçici katman olacak. Bu sadece toluen ve asetonu seçecek, her türlü gazı seçmeyecek. Cihazdaki iletken yüzeye gaz molekülleri yapışıyor ve iletkenlikte değişme oluyor, sinyal oluşturuyor. Kişi maskesini alıp ağzına takacak normal nefes alacak. Nefesten çıkan organik bileşikler sensör ara yüzüne yapışacak. Arkasında elektronik devre yapışan molekülleri değişimi sinyalleyerek işleyecek ve bunu küçük üniteye iletecek. Elektronik devrenin ucunda belki bir USB ya da bluetooth sayesinde veriler hastaneye gitmeye bile gerek kalmadan doktora iletilecek. Bu sayede hasta olmadan doktora gitmeyiz' anlayışı da ortadan kalkacak. Çünkü bu cihaz sayesinde hasta olmayan kişinin bile takibi rahatlıkla yapılacak. Hastalıklara erken teşhisle müdahale edilebilecek.
NEFESTEN ÇIKAN BİLEŞENLER HASTALIK HAKKINDA İPUCU VERECEK
İlk etapta 25 adet üretecekleri cihazın Cerrahpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ndeki deneme safhasından sonra seri üretimine geçilebileceğini ve Türkiye genelinde rahatlıkla eczanelerden ya da aile hekimlerinden temin edilebileceğini anlatan Yıldız, şöyle devam etti: İnsan nefesi birçok bileşenden oluşuyor. Bizim bildiğimiz su buharı ve karbondioksittir. Ama bunun içinde birçok uçucu organik bileşikler vardır. Cihaz, nefesten uçucu organik bileşiklerin tayinini sağlayacak. Organik bileşiklerin bir kısmının konsantrasyonunun belli seviyeyi aşması durumunda bunun bazı hastalıkların belirteçleri olduğu düşünülüyor. Biz de şunu düşündük. Akciğer kanseri ve diyabet birçok uçucu organik bileşiklerle ilişkili. Akciğer kanseri toluenle, diyabet asetonla ilgili. Nefesteki toluenin artması akciğer kanseri riski olanlarda, asetonun artması diyabet riski olan kişilerde görülür. Bütün her şeyi yerli olacak tek kullanımlık maskedeki sensörler nefesteki bu iki bileşiğin değerlerini tespit ederek akciğer kanseri ve diyabetin ön tanısını sağlayacak. Bu bilgiler sayesinde de hastalığa yakalanmadan müdahalede bulunulabilecek. (Sondevir)
GÜNÜN MÜJDESİ
207 yeni cezaevi yolda
Bozdağ, 207 yeni ceza infaz kurumu yapımının planlandığını bildirdi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, önümüzdeki 5 yılı kapsayan planlama uyarınca 207 yeni ceza infaz kurumu yapımının planlandığını bildirdi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu'nun soru önergesini yanıtlayan Adalet Bakanı, ülkede bulunan ceza infaz kurumu ve tutukevleriyle ilgili işletim maliyetlerinin düşürülmesi, çağdaş infaz anlayışı doğrultusunda yenilerinin yapılması amacıyla kapatma çalışmalarının devam ettiğini söyledi. Adalet Bakanı, bu kapsamda uluslararası normlara uymayan ve fizikî şartları ve kapasiteleri itibarıyla eğitim ve iyileştirmenin kısıtlı yapıldığı ya da hiç yapılamadığı küçük ilçe ceza infaz kurumlarının bir kısmının kapatıldığını, kapatılan ceza infaz kurumlarının yerine sağlıklı, güvenlikli, mekanik, elektronik donanımlı ve rehabilitasyon işlemlerine daha elverişli, çağdaş infaz anlayışına uygun yeni ceza infaz kurumlarının yapılmasının zorunluluk arz ettiğini, bu nedenle önümüzdeki 5 yılı kapsayan planlama uyarınca 207 yeni ceza infaz kurumu yapımının planlandığını kaydetti.
VİDEO KAYDI
Adalet Bakanı, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) Pilot Projesi kapsamında ceza mahkemeleri ve savcılıklar ile ceza ve infaz kurumlarında sorgu, ifade veya savunma alma; mağdur, şikâyetçi, katılan, tanık ve bilirkişi gibi ilgili kişileri dinleme; duruşma ve gerekli görülen sair soruşturma ve kovuşturma işlemlerini yerine getirirken video kaydı alınmasının ve bu işlemlerin yapılmasında video konferans yönteminin kullanılmasının hedeflendiğini ifade etti.
DURUŞMA SALONUNA 700 ADET, CEZA VE İNFAZ KURUMLARINA 443 ADET SİSTEM KURULDU
2012 yılında bazı ceza mahkemeleriyle ceza ve infaz kurumlarına SEGBİS kurulması için hazırlanan projenin, Kalkınma Bakanlığınca kabul edilerek 2012 yılı Yatırım Programına alındığını belirten Adalet Bakanı, projenin hayata geçirilebilmesi bakımından 9 Ağustos 2012 tarihinde ihale yapıldığını ve 12 Eylül 2012 tarihinde yüklenici firma ile sözleşme imzalandığını; proje kapsamında ceza mahkemeleri duruşma salonuna 700 adet, ceza ve infaz kurumlarına 443 adet sistem kurulduğunu açıkladı. (Gerçek Gündem)
GÜNÜN FIKRASI
Öğretmen utansın
Kırıklarla dolu bir karneyle eve gelen oğluna babası çıkışıyordu: -Şu okuldan aldığın karneye bak. Hepsi zayıf içinde bir tek iyi not yok utanmıyor musun? Çocuk kısaca cevapladı: -Neden utanayım baba, onları ben yazmadım ki, öğretmen yazdı.
TARİHTE BUGÜN
1925 - İstanbul'da, tulumbacı teşkilâtının yerine, modern motorlu itfaiye teşkilâtı kuruldu.
1960 - Yassıada'da tutuklu bulunan eski Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, kemeriyle intihar girişiminde bulundu. Bayar, nöbetçi teğmen tarafından kurtarıldı.
1993 - Karun Hazinesi Türkiye'ye geldi.
2001 - Tekel'in Küba ile ortak kurduğu TEKA Puro Fabrikası İstanbul'da açıldı.
Haber Merkezi