Sayfa Yükleniyor...
Türkiyenin birçok şehrinde otostop kültürü yaşatılıyor. Büyük şehirlerde daha sık rastlanan otostop, İzmirde de gençlerin ulaşım tercihleri arasında. Ege ve Dokuz Eylül Üniversitesinde okuyan gençler otostopu anlattı
SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL RÖPORTAJ
Mardindeki Suriyeli çocuklar için Oyuncak Toplama Kampanyası düzenleyen ve oyuncakları otostopla onlara ulaştıran Bülent Eren, Türkiyenin birçok yerini otostopla gezerek fotoğraf çekimleri yapan ve ödüller alan Fırat Kıztanrı, otostop çeken kadınların yaşadığı zorlukları anlatan Merve Aktepe. Ege ve Dokuz Eylül Üniversitesinde okuyan bu arkadaşlarımız yaşayış biçimi haline getirdikleri otostopu anlattı.
Otostopun kendi için de kuralları var mı?
Fırat Kıztanrı: Öyle bir kural yok, olamazda. Çünkü insan orada sadece kendisiyle beraberdir. İçinde yaşadığın yalnızlık hissiyle, bir yerlere gitme isteği adeta birleşip kendi hikayesini oluşturuyor. Mesela; yeri geliyor hiç tanımadığın bir insanla bir yerlere yetişmeye çalışıyor olabilirsin; fakat bu sana aynı zamanda hayatını hiç idare edememiş bir insanın, hayat sınavını bir araç kullanarak geçirdiğini gözlemleme fırsatını veriyor. Sohbetin sınırlarını sen koyabilirsin. Keyif aldığın bir konuyu konuşulabilirsin ama şu da vardır beyninin bir köşesin de. Şoför her şeyden vazgeçip aracı bir uçuruma sürükleyebilir. Bu kadar ince bir çizgide kurallardan bahsedemezsin.
KAFA NEREYE ONLAR ORAYA
Otostop sizin için bir ihtiyaç mıdır yoksa eğlence unsuru mu?
Fırat Kıztanrı: Bir yerden başka bir yere otostopla ulaşabilme asla ihtiyaç olamaz. Paran yoksa otostopla ulaşabilirsin, o zaman ihtiyaç diyebiliriz fakat bunun hikayesi vardır. Paran ve vaktin varsa kendini bir uçuruma sürükleyemezsin, risk almak elbette güzeldir ama böylesine bir uçuruma gitmek istemezsin. Senin koyduğun o hikaye için asla ama asla yol bir araç olamaz. Sadece amacına ulaşmak için geçmen gereken bir bağdır. Otostop hayat kurtarabilir, hayat verebilir. Bu müziği farklı insanlarla yolculuk yapmaktır. Senin gibi düşünmeyen, yaşayışı farklı birçok insanla yolculuk yapmak bazen tahammül edilemez de olabiliyor. Otostop aslında tahammülün kendisidir. Bu sebepten benim için ihtiyaç değil, bir yaşam biçimi.
Merve Aktepe: Kesinlikle ihtiyaç değil. Bizim için bir eğlence. Örneğin, canımız şırdan mı istedi Adanaya şırdan için gidiyoruz, künefe mi çekti Hataya da künefe için.
Bülent Eren: 500den fazla araca bindim. Avukatından polisine, polisinden hırsızına kadar hepsinin aracına binip birçok hikayeye tanıklık ettim. Bu yüzden benimde yaşamımın bir parçası oldu.
Sizce otostop bir kültür ve yaşayış tarzı mı?
Fırat Kıztanrı: Kesinlikle öyle. Bir kaçış ya da bir şeylere ulaşabilmenin, her ikisinin de hızlı olması hali. Bunun bir tarz olabilmesi için kuralları ya da sınırları olmak zorunda ama benim o asfaltta hiç sınırlarım olmadı. İstediğin halde yapamıyorsun. Çünkü birilerinin seninle yolculuğunu paylaşmak istemesi bile onun senden aldığı enerjiye bağlı ya da o anki ruh haline. O yüzden bu dönemeç tamamen doğaçlama yaşanan bir şey.
Merve Aktepe: Elbette bir kültür ve yaşayış tarzıdır. Kültür olmasa bile biz öyle bir kültür oluşturmak için uğraşıyoruz. Düşünsenize en üst tabakadan insanı da görüyorsunuz en alt kesimi de dibine kadar tanıyorsunuz. Onların hikayesine ortak oluyorsunuz. Önümüze bir harita koyuyoruz ve gitmek istediğimiz şehri işaretleyip parmağımızı kaldırıyoruz. Bazen gideceğimiz yerden kopup o an araç nereye gidiyorsa o şehre misafir oluyoruz.
Asya ve Avrupadaki otostopun diğerlerinden bir farkı var mı?
Fırat Kıztanrı: İstanbulda köprüyü geçmek bile Asya veya Avrupaya adım atmak demektir. Yani cevap basit. Bir hikayen varsa hiçbirinin birbirinden farkı yok.
OTOSTOPLA TÜRKİYEYİ FOTOĞRAFLADI
Fotoğraf ve otostop ilişkisini kısaca anlatır mısın?
Fırat Kıztanrı: Yaşadığım hiçbir otostopu unutamıyorum. Hepsi ayrı bir iz. Şunu belirteyim ki, hiç rahatsız edici bir durumla karşılaşmadım. İnsanlar zaten sırtımda çantamı, boynumda fotoğraf makinesini görünce duruyor. İmajda önemli tabi. Dalgasını dahi geçiyoruz. Hayalini kurduğun aracı seç diye. Range Rover arkadaşın hayaliymiş. Range Rover gelene kadar bekledik. Araç sahiplerinin isteği üzerine fotoğrafını çektiklerim de oluyordu. Sonra mail yoluyla kendilerine atıyordum. Fark ettiyseniz iletişim otostop bitince de devam edebiliyor. Otostop aracılığıyla Türkiyenin neredeyse her yerine gittim. Antalyadan tutun Rizeye kadar. Çektiğim bu fotoğraflarla yarışmalara katıldım. Geçen hafta mesela Baküye çağrıldım. Otostopla Boluya gidip Yedi Göllerin fotoğrafını çekmiştim. Bu fotoğrafıma Mansiyon Ödülü verildi.
Araç seçimi yapıyor musunuz?
Merve Aktepe: Araç seçimi önemli bizim için. Bindiğimiz araçtaki sohbet sarmıyorsa iniyoruz. Yavaş giden araçlara binmiyoruz. Çünkü sohbet yine monotonlaşıyor. Özellikle de tırlara binmiyoruz çünkü tır sahibi çok konuşuyor. Yavaş gittiği için de zamanımızdan çalıyor ve zaman bizim için çok önemli.
Bülent Eren: Merve arkadaşıma katılmıyorum. Yanımda bir kadın olmadığı sürece tırı tercih ediyorum. Tırcıların sohbeti çok uç noktalarda oluyor. Her yeri gezdikleri için tecrübelerini anlatıyorlar. Kimisi kan davasından dolayı atmış kendini yollara kimisi İstanbuldan kaçıp gelmiş. Tırcılar bence toplumdan saklanan insanlardır. Hatta kimi üniversite mezunu oluyor. Öyle bir konuşuyorlar ki kendimden utanıyorum. Araç tercihi yapıyorum. Kişi sayımız fazlaysa eğer gruplara ayrılıp farklı araçlarla yarış yapıyoruz. Haberleşme de çok önemli. Kim en son gelirse bir şey ısmarlamak zorunda kalıyor.
YANIMDA BİBER GAZI TAŞIYORUM
Karşılıklı güveni nasıl sağlıyorsunuz?
Fırat Kıztanrı: Tamamen doğaçlama hatta şansa gelişen bir şey. Bunun tarifi yok. El kaldıran da kötü biri olabilir el kaldıranı aracına alanda. O çizgi kişilerin içindeki kötü niyetin ciddiyet boyutuyla başlıyor bence.
Merve Aktepe: Karşılıklı bir şey bu iki tarafta birbirini tanımıyor. Türkiyede otostop zor iş. Bir kadın olarak bu yüzden tek başıma asla yapmıyorum. İki kız birlikte de çıkmıyoruz. Yanımızda
Muhakkak bir erkek arkadaş bulunduruyoruz. Birde aracın plakasını falan birbirimize iletiyoruz. Hangi güzergahta gittiğimizi de aynı şekilde bildiriyoruz. Yanımda muhakkak biber gazı, çakı bulunduruyorum.
Ailenizin bu duruma bakış açısı nedir?
Merve Aktepe: Aile faktörü önemli. Benim annem biliyor. Muhakkak aileden birinin bilmesi gerekiyor. Türkiye şartlarında bu durumu kabul ettirmek çok zaman aldı. Benim yıllarım bunu anneme anlatmakla ve kabul ettirmekle geçti.
Bir üniversite öğrencisi otostop yaparken kaçırılıp tecavüze uğruyor. Bunun gibi kadınlara yönelik daha birçok olay seni ürkütmüyor mu?
Merve Aktepe: Dünyayı otostopla dolaşan bir kadın fotoğrafçı Türkiyeye geldiği zaman tecavüze uğruyor. Metro turizmin muavini yolcuya taciz ediyor. Özgecan Aslan dolmuşta evine giderken saldırıya uğruyor. Bunlardan korkup tedbir alırsak evimize kapanmaktan başka bir yol bulamayız. Böyle şeyler yaşanıyor ve yaşanmaya devam ediyor ama ben ne olursa olsun korkup özgürlüğümden ödün vermeyeceğim. Hayatımı bu şekilde dolu dolu yaşayacağım.
Sosyal medya üzerinden otostop etkinliği yapıyor musunuz?
Bülent Eren: Bizim zaten Facebook üzerinde oluşturduğumuz bir grubumuz var. Kamp ve otostop üzerine kurulu bir grup. 200 bine yakın üyesi var. Bir yere gidilecekse yeri, zamanı ve saati belirlenir, herkes orada toplanır. Diyelim ben tek başıma bir yere gideceğim gruptan bunu bildiriyorum. Gelecek olan, yol arkadaşlığı yapmak isteyen varsa mesaj atıp bildiriyor. Hatta bu topluluklar aracılığıyla toplanıp bazı projeleri de otostopla gerçekleştiriyoruz. Örneğin, Mardindeki çocuklar için oyuncak toplayıp otostopla oraya götürmek gibi.
OYUNCAK AŞKINA
Projeden biraz bahsedebilir misiniz?
Bülent Eren: Ağustos ayında mülteci çocuklar ile gönüllü olarak çalışmak adına Mardine gittim. Bir hafta boyunca onlarla oyunlar oynayıp sanatsal faaliyetlerde bulundum. Bir gün öğle arasında bahçede top oynamaya davet ettiler. Bahçeye çıktığımda patlak bir topun peşinde oynamaya çabalayan onlarca güleç yüzlü çocuk gördüm. Dillerini bilmediğim savaş yorgunu bu çocuklarla bende oynadım. O anda tüm dünyanın patlak olmayan toplarını hak ettiklerini düşündüm ve aynı gün internet üzerinden bir oyuncak kampanyası başlattım. Zaman içinde iki oda dolusu oyuncak Türkiyenin dört bir tarafından tanımadığım dostlar aracılığıyla yollandı. Oyuncakların sayısı o kadar çoğaldı ki yaşadığım evin her yanını kapladılar. İzmir Alsancakta gezginleri ağırladığım oda tamamen doldu. Evime gelen gezgin sanatçı arkadaşım Onur Kaya ile oyuncakları nasıl götüreceğimiz konusunda sohbet ederken, bu kadar adamız alır sırt çantalarımıza koyar götürürüz dedi. Oyuncakrail fikri o anda doğdu. Bizler otostop ile gezmeyi seven, paylaşıma açık özgür insanlarız. İnternet üzerinden İnterail Türkiye ve Yardımrail grupları üzerinden duyurular yaptık ve oradaki arkadaşlar projeyi sahiplenip destek oldular. Türkiyenin birçok şehrinden otostopçu gezginler topladıkları oyuncakları sırt çantalarına koyarak yollara çıktı. Etkinliğin en önemli kuralı paranın hiçbir şekilde geçmemesiydi. Yol boyunca ulaşım yardımsever insanların araçları ile yapılacak ve konaklama da gönüllü olarak evlerini açıp bizleri misafir edecek yardım severler tarafından sağlanacaktı. Oyuncakların büyük bir bölümü İzmirde olduğundan ekipler İzmirden yola başladı. İş bölümü yaparak Mardin Merkez, Kızıltepe ve Kabala Köyünde yaşayan mülteci çocuklara oyunlar ve şarkılar eşliğinde dağıtımı yaptık. Mülteci çocukların mutluluğu tarif edilemezdi. Ayakları yalın, kıyafetleri ince, yüzleri kirli çocuklara dikenli teller ardında hayaller kurdurmayı başaran bu proje Türkiye ve Dünya tarihinde Otostop ve Couchluk sistemi ile yapılmış en anlamlı proje oldu. Ülkenin her karış toprağını maddi bir kaygı olmadan dolaşıp sahiplenen bu gezginler sayesinde din, dil, ırk ayrımı olmadan insanların bir araya gelip umudu büyütebileceği ve başka insanlara ilham olabileceği binlerce kişiye gösterildi.
Haber Merkezi