İnsanlar “empati” kursun

Bu haftaki röportajımızı görme engelli üç tane genç pırıl pırıl, hayat dolu arkadaşla gerçekleştirdik. Soru sorarak onları belli kalıplara hapsetmeden istedikleri her şeyi söylemelerini istedik ve karşımıza çoğumuza ders olacak bir sohbet çıktı


  • Oluşturulma Tarihi : 22.03.2015 08:33
  • Güncelleme Tarihi : 22.03.2015 08:33
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
İnsanlar “empati” kursun

TANER UYANIKER

Engelliler İdaresi Başkanlığı'nca yapılan araştırmaya göre, Türkiye nüfusunun yüzde 12,29'unu engelliler oluşturuyor. Bu oranın yüzde 9.70'ini süreğen hastalığı olanlar, yüzde 2,58'ini ise ortopedik, görme, işitme, dil ve konuşma ile zihinsel engelliler oluşturuyor. Konuşma engellilerin sadece yüzde 3,1, bedensel engellilerin yüzde 3'ü, görme engellilerin yüzde 2,6'sı, işitme engellilerin yüzde 2,3'ü ve zihinsel engellilerin yüzde 1,8'i yaşadıkları bina, cadde, sokak ve yollarda engeline uygun olarak bir takım düzenlemelerin bulunduğunu ifade ediyor. Her 10 kişiden biri engelli durumda. Bu kadar büyük bir oran olmasına rağmen engelli bireyleri yeterince sokaklarda görebiliyor muyuz? Engelli vatandaşları evlere hapsetmeden hayatın içine dahil etme görevinin en büyük payı devlete düşse de biz sağlıklı bireylere de büyük görevler düşmekte. Bu veriler göz önüne alındığında engelli vatandaşların yaşadıkları zorlukları fark etmemek mümkün değil. Görme engelli olan Aydan Gün, Okan Tohumeker, Funda Yaman ile yaşadıkları zorlukları, yetkililerden istediklerini ve hayat hikayelerinikonuştuk. Bizler bu kez soru sormadık onların istedikleri her şeyi anlatmalarını istedik. Bu sohbette beni etkileyen ise Nietzsche’dan, Yaşar Kemal’den, Elif Şafak’tan bahsetmeleri oldu. Bu arkadaşların hepsi kitap okuyor ve kendilerini geliştiriyor. Dışarıda çoğu sağlıklı insandan daha kültürlü ve bilgili durumdalar. Sohbetimize ilk önce 21 yaşındaki Aydan Gün ile başladık. Biz sormadık o anlattı:

3 AY BOYUNCA EVDEN ÇIKMADIM

Aydan Gün: 22 Şubat 1994 yılında dünyaya geldim. 7 yaşındayken mahalle okuluna gittim ve orada tahtayı göremediğim için görme engelliler okuluna gönderildim. 7 aylıkken doğmuşum ve 2 ay boyunca kuvözde kalmışım. Doğum sırasında kordon dolanması olmuş ve bu göz hücrelerine zarar vermiş. Sol gözüm hiç görmüyordu. Sağ gözüm yüzde 25 oranında görüyordu. 3,5 yaşımdayken bu durum şaşılık nedeniyle fark ediliyor. Hiçbir doktor uyarmıyor kuvözden sonra kontrollerini yaptırın diye. O zamandan sonra kendimi bildim bileli doktor doktor gezerim. Çoğu akraba evliliği diyor. En son gittiğim doktorum göz hücrelerinin öldüğünü söyledi ve açılma ihtimalinin olmadığını belirtti. 8 yaşında yaşadığım trafik kazası nedeniyle azda olsa gören gözümü de kaybettim. Ağır psikolojik sorunlar yaşadım bu durumlardan. 3 ay boyunca evden çıkmadım. Çıktığımda ise görüyormuş gibi davrandım alışmam zor oldu ama lise döneminde buna alışma sürecim daha hızlandı. Arkadaşlarımın, öğretmenlerimin ve ailemin etkileri var bu konuda.

Sevdiğim şeylerden bahsedecek olursam kitap okumayı, müzik dinlemeyi, gezmeyi çok severim. En çok Ayşe Kulin ve Elif Şafak’ı severim. Beni en çok etkileyen kitap ise Ayşe Kulin’in Sevdalinka kitabıdır.

YOLLAR UYGUN DEĞİL

İnsanlar görme engelli görünce kaçma isteği duyuyorlar nedendir bilemiyorum. Bizde onlar gibiyiz. Daha fazla yardımcı olabilirler. Engelli birisi gördüklerinde arkasını dönüp gideceğine daha fazla ilgili olabilirler. Otobüslerin numaralarını göremediğimiz için vatandaşlara ihtiyacımız oluyor onlarda bize yardımcı olmayınca sorun yaşıyoruz. Bu nedenle otobüsleri kaçırıyoruz. Yolda yürürken insanlar bize yardım etmek isterken, kendileriyle karıştırdıklarından şuradan buradan diye elleriyle bize yol tarif ediyorlar.

İl kütüphanesinde eğitim görüyoruz, sarı çizgiler kütüphanemize kadar yok onu yapmalarını istiyoruz. Eski otobüslerde sesli sistem yok bu konulabilir. Sesli sitem olduğunda hangi durakta ineceğimizi bilebiliyoruz. En çok sıkıntıyı yollarda yaşıyoruz. Yollar ne yazık ki bize uygun değil. Engebe ve çukurlar çok fazla.

Eğitim konusuna gelecek olursak karışık eğitim kurumlarındaki, okullardaki öğretmenler daha önce görme engellileri okutmadıkları için sorun yaşayabiliyorlar. Daha önce görme engelli görmemiş gibi davranıyorlar. Sırada tek oturma zorunluluğunuz oluyor yanımıza kimse oturmak istemiyor. Ailelerle ilgili sorun yaşıyoruz. Ailelerimiz ilk önce bize acıyarak bakıyorlar. Sen yapamazsın edemezsin dedikleri için o çocuğu hayattan soyutlanmış oluyorlar. Benim ablam bastonu istemezdi zoruna giderdi. Göremediğimden, endişelendiklerinden dışarıya tek başıma çıkamazdım. Evdeki işleri ben yapamazdım. Bu durumu daha sonra yavaş yavaş aştık.

JUDOCU ENGELLİ

Okan Tohumeken: 26 yaşındayım. Aslen Diyarbakırlıyım. Özel sektörde çalışıyorum. Sporla uğraşıyorum. Judo, satranç, halter gibi branşlarda kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Kitap ve müzik dinlemeyi, gezmeyi ve eğlenmeyi seviyorum.

1994 yılında sağ gözümü kaybettim. Mahallede oynarken teneke parçası gözüme sıçradığı için göz bebeğim parçalanmış bu yüzden sağ gözümü kaybettim. 9 yaşında yaşadığım hastalık nedeniyle ise sol gözümü kaybettim. Tedaviye 15 yıl boyunca devam edildi ama sinir hücreleri öldüğü için bunun bir çaresinin artık olmadığı söylendi.

İŞ SORUNU YAŞANIYOR

Özel sektörde işe alımlarda büyük sorun yaşıyoruz. Bilgisayarı çok iyi kullandığımı söylüyorum ama ön yargıyla yaklaştıkları için bizi işe almıyorlar. Bizi tanımadan bizi yargılıyorlar. Neler yapabileceğimizi göstermek istiyoruz. Kendimizi gösterme şansı verilmiyor. Görme engellilerin iş imkanları çok kısıtlı bir durumda. Devlette yasa gereği yüzde dört engelli almak zorunda. 5 milyon memur varsa bunun yüzde dördü engelli olmalı. Bu da 200 bin kişi yapar. Buna rağmen devlet bu kontenjanı doldurmuyor. Bu kadrolar için devlet bir alımda bulunmuyor. Ancak seçimler olduğu zaman göstermelik alımlar yapılıyor. Öbür türlü devletin engellilere yönelik çalışmalarını yeterli bulmuyorum. Daha iyi çalışmalar yapılabileceğine inanıyorum. 2014’te yapılan KPSS sınavına 128 bin engelli vatandaş girdi. Devlet istese bunların hepsini kadrosuna alabilir ama bunu yapmıyor. Ya altyapısı yok ya da altyapısı var belli zamanlarda bu alımları yaparak göz boyamaya çalışıyorlar. Devlet bana göre tam vazifesini yapmıyor.

İNSANLAR DUYARSIZ

Eskiden metronun içinde güvenlik görevlileri vardı.  Belediye görevlileri Ankara’ya gidip orada güvenlik personeli olmadan engelliler metroya binebiliyor dediler ve buradaki güvenlik görevlilerin bir kısmı kaldırıldı. Biz bu konuda sıkıntı yaşıyoruz.  Ben kendi başıma metroya giriporadan çıkamıyorum. Kendi başıma İZBAN’a binemiyorum. Bir çalışma yapılırken insanlar kendi çıkarlarını ele alarak hareket ediyorlar. Hiç biri konunun asıl muhatabı olan engellileri düşünerek ve onların görüşlerini alarak hareket etmiyor. Bu güvenlikler kaldırılarak kendilerine zarar veriyorlar.

“EVLERİNE HAPSOLMUŞ DURUMDALAR”

Öncelikle ailem bana güveniyor ve destek veriyor. İnsanlarımız çok iyi, sevecen sıcakkanlı ama aynı zamanda duyarsızlardır. Bilgi zayıflığından dolayı insanlar bize nasıl davranacaklarını bilmiyorlar. “Sen neden evden tek başına çıkıyorsun”, “Yanında neden bir refakatçi yok” gibi sözler söylüyorlar. İnsanlar bizim tek başımıza bir birey olarak bir şeyler yapabileceğimize inanmıyorlar. Bizim tek başımıza bunları yapabilmemize rağmen bu imkanı sağlamaya çalışmıyorlar. Bazı görme engelli arkadaşlarımız insanların bu tür davranışlarından dolayı dışarıya çıkamıyor. Evlerine hapsolmuş durumdadırlar.  Bazıları gözlerini kaybetmişsin yazık diyerek bize acıyarak bakıyor. Ben böyle görmüyorum. Ben bunu eksik olarak değil artı olarak görüyorum. Bize acıyarak bakmalarını istemiyorum. Bizde onlar gibiyiz. Aklımızla, zihnimizle, beynimizle hareket ediyoruz. Belli şeyleri yapamayabiliyor olabiliriz ama çoğu şeyi başka birisine ihtiyaç duymadan gerçekleştirebiliyoruz. Acımaktan ziyade insanlar engellilere karşı empati duyarlarsa bizlere incitmeden nasıl davranabileceklerini bileceklerdir.

“İCRAAT BEKLİYORUZ”

Yetkililerden şunu istiyorum. Devlet alımları çok düşük tutuyor. İşsiz olan arkadaşlarımızın işe alınmasını istiyorum. Engelli arkadaşlarımızın evde tutularak çürütülmesini istemiyorum. Kendi bünyelerindeki alımlar artırılmalıdır. Bizler için neler yapılacağı düşünülerek ve doğru şekilde kararlaştırılmalıdır. Siyaset yaparak, edebi nutuklar atılarak sorunlar çözülmüyor. Biz laf değil icraat görmek istiyoruz. İcraatın konuşulmasını istiyorum. Eğer icraat konuşuluyorsa engelliler için bir şeyler yapılıyordur. Bir yerlere çıkıp engelliler için şunu yaptım şunu yapacağız diyenleri önemsemiyoruz bizim için bir şey yapanlara bakıyoruz. Engellilerle ilgili çalışma yaparken bizlerden bilgi alsınlar. Kendilerine göre hareket etmesinler. Böyle yapılırsa bize yarardan çok zarar veriyor. Bu hizmetleri yaparken bilindik kişilerden bilgi alsınlar ve yaptık oldu anlayışında olmasınlar.

İnsanlar hayatlarını kahvehane ya da telefonları başlarında harcıyorlar. Bunun yerine bizim için bir kitabı dillendirebilir ve ses kayıtlarını kütüphaneye bırakabilirlerse bizlere çok büyük bir iyilikte bulunmuş olurlar. Biz güncel kitapları bulmakta büyük sorun yaşıyoruz. İnsanlar bu konuda daha duyarlı olabilirler. İnsanlar empati kurarak hareket etmelidirler.

NİETZSCHE’DAN ÇOK ETKİLENDİM

Funda Yaman: 1990 yılında dünyaya geldim. Adalet Meslek Yüksek Okulu’nda okuyorum. 1,5 yıldır evliyim. Doğduktan sonra orta kulak iltihabı geçirmişim. Beyinde tümör oluşturması nedeni ile sinirlerim ölmüş. Şu anda yüzde 30 civarında görüyorum. Yurtdışında kök hücre çalışmaları var ama tam tedavisi bulunamadı. Onları zaman zaman takip etmeye çalışıyorum. Kitap dinlemeyi, doğada yürüyüş yapmayı seviyorum ancak kitaplar yetersiz durumda. Her kitaba ulaşamıyoruz. Öncelikle ders kitaplarımızı başkalarına okutuyoruz. Açık öğretim fakültesi bu kitapları bize sesli olarak gönderse çok iyi olur. Biz o kitapları alıyoruz birde okutabilmek için bekliyoruz. O yüzden zaman kaybımız oluyor. Yaşar Kemal, Halide Edip Adıvar, Orhan Veli’yi çok seviyorum. Bunun dışında Nietzsche’dan çok etkilendim. Adam Fawer’dan Olasılıksız ve Dan Brown’dan Melekler ve Şeytanlar beni çok etkilemişti.

Benim yaşadığım en büyük sorun sarı çizgilerdir. Belli yerlerde bulunmuyor. Kalitesi yetersiz oluyor yağışlı havalardan kayganlaşabiliyor. Birde insanların bize karşı davranışları sorun yaratabiliyor. O duraktaki otobüsler geldiği zaman durak otobüsü söyleyebilsin. Otobüsler konuşabiliyor duraklarda konuşsun. Karşıdan karşıya geçerken insanlar bastonuna çarpabiliyorlar. Bunun için özür dileyende var dilemeyende var. O hayat koşuşturmalarında engellilerinde olduğunu fark etsinler. Bize bakıyorlar ama görmüyorlar.

İzmir insanının çoğu yardımsever. Çoğu insan yardım etmek istiyor ama nasıl yardım edeceklerini bilmiyorlar. Bir görme engellinin koluna hızlıca girildiğinde irkilebiliyoruz. Sağdan git soldan git gibi komutlar verdiklerinde şaşırabiliyoruz. Komut verilmesi yanlış olarak düşünüyorum.

Devletin engelliye bağladığı bir maaş var o maaşla yetinmesini istiyorlar. Bin 300 lira gibi bir para alınıyor bu da 3 ayda bir veriliyor. Bu parayla engellilerin geçinmelerini bekliyorlar. Bu parayla hayatlarını ne kadar sürdürebilirler. Bunun cevabını kendilerine bir versinler. O parayla kendileri geçinebilirler miydi bir düşünsünler. Kendi başına kalan ailesiyle kalan arkadaşlarımız var.

SINAVLARDA SORUN YAŞIYORUZ

Sınavlarda büyük sorunlar yaşıyoruz. Devlet engelli sınava girdiği zaman okutman veriyor. Bunlar çoğu zaman lise mezunu oluyor. Nasıl okuyacaklarını bilmiyorlar bazısı okuyacağını bilmiyor. Biz mi okuyacağız siz mi okuyacaksınız diye soruyorlar. Terimleri okumakta telaffuz etmekte çok zorlanıyorlar. Bu arkadaşların bir eğitime tabi tutulmaları gerekmektedir. Belli bir puan alıyorsunuz o puanla herkes yerleşemiyor. Taban puanları düşürülmesi gerekiyor ya da alan seçimlerinde bize öncelik mi vermeleri gerekiyor bilemiyorum ama bu sistemin bir şekilde düzeltilmesi gerektiği aşikardır.

Ailem her zaman arkamda durdu. Beni hiçbir zaman engellemediler. Bana en büyük desteği annem gösterdi. Annem yeri geldi mutfağa soktu yeri geldi evi temizletti. İyi ki de yaptırmış. Beni rahatça tek başıma dışarıda saldı. Beni hayatın zorluklarına karşı hazırladı. Ailem her zaman destekçimdirler. Normal insanlar her zaman sağlıklı kalacaklarmış gibi yaşamasınlar. Bir gün onlarında engelli olabileceklerini akıllarının bir köşesinde tutsunlar ve engelli vatandaşlara daha iyi davransınlar.

Haber Merkezi