Sayfa Yükleniyor...
Geleneksel El Sanatları Sanatkarı Ayfer Güleç ile kaybolmaya yüz tutmuş el sanatlarından olan keçe sanatı üzerine konuştuk. Güleç, keçe sanatının insanın yaşamının her anına etki ettiğini belirterek, Ben Adan Zye kendi işimin hem patronu hem efendisi hem de marabasıyım dedi
ÖZKAN PEKÇALIŞKAN
Ayfer Güleç, Kültür ve Turizm Bakanlığının Geleneksel El Sanatları Sanatkarı olarak keçe sanatını Seferihisar Doğanbeyde kurmuş olduğu atölyesinde çalışmalarını büyük bir gayret ve özveri ile sürdürüyor. Güleç, 1991 yılından beri keçe sanatı ile ilgilendiğini ve keçeyi modern hayata adapte etmeye çalıştığını belirterek, Keçe göçer kültürün en önemli sanatıdır. Bu toprakların köklerinde olan bir sanattır. İnsanlık tarihi kadar eski olan bir tarihe sahip olan keçenin tüm dünyada koyunun yetiştiği yerde bilinirliği olan bir kültür ürünüdür. Keçenin geçmişi neolitik döneme kadar uzuyor, İzmirdeki geçmişi de Homerosun İlyeda destanına girecek kadar eskidir dedi.
İLK BALIKESİRDE TANIŞTIM
Güleç, 9 Eylül Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Ana Sanat Dalı mezunu olduğuna değinerek, Bir İstanbul Seyahati sırasında Balıkesir Savaştepeye uğradım. Burada ustam Muharrem Şengül ile tanıştım. Ustam o yıllarda yaptıkları üretimler ile ekonomik sıkıntı çekiyordu. Benimde İstanbulda iyi bir pozisyonum vardı. İstedimki ustama iyi bir proje geliştirerek, ürünün ARGE çalışmasını yaparak, farklı üretimler yapalım ve ustamın ekonomisinin katma değeri biraz daha fazla olsun. Kazancı farklı olsun istedim ama ustam 70li yaşlarındaydı ve ustam yapma tekniğinden vazgeçmedi diye konuştu.
ÖDÜLÜ FAZLA ÖNEMSEMEDİM
İlk yaptıkları ürünlerden İstanbul Giyim Sanayiciler Derneğinin genç stilistler dalında mansiyon ödülü aldığını belirten Güleç, Ama aslına bakarsanız ressamım ve tasarım mezunuyum. Aldığım ödülü çok fazla da önemsemedim. Bu keçe ile ilgili olarak aldığım ilk ödüldü. Yıllar içerisinde geliştirdiğim projeyi sergilerle ayakta tutmak istedim. Fakat sergilere gelen herkes ve medya çok ilgi gösterdi ama sonunda bunun ekonomik bir döngüsü olmadı. 2005 yılında yaptığım bir proje ileKAGİDERin 1500 projesi arasında ilk 5e girdim. Hem mentörlük hem de ticari eğitim aldıktan sonra kendi şirketimi kurdum. O gün bu gündür keçe üretiyorum ifadelerini kullandı.
KÜLTÜREL MİRAS TAŞIYICISI OLDUM
Güleç, keçe işini önceleri hobi olarak gördüğünü ve sanatsal üretim olarak baktığının altını çizerek, Keçe ile ilgili uğraşlarıma 2005 yılından sonra hız verdim. Bunu daha profesyonel olarak yapmaya başlamam ile birlikte kendi atölyemi kurdum. Seferihisar Doğanbey Köyünde atölyemi kurdum. Yaptığım iş, ile kırsalda kadına ekonomik getiri kazandırmak adına başarılı bir iş hem de kültür ürününü ayağa kaldırmak adına başarılı bir iştir. Ben bu süreçte yaptığım çalışmalar ile Kültür Bakanlığı Eğitim Dairesi tarafından somut olmayan kültürel miras taşıyıcısı ve Kültür Bakanlığı Sanatkarı unvanı aldım. Kültür Bakanlığına kayıtlı nadir ustalardanım. Bunun dönem dönem eğitimlerini veriyorum. Çünkü bu sanat dalı kaybetmeye yüz tutan el sanatlarının başında geliyor. Çoban kepeneği ya da yer yaygısı diye ihtiyaçtan kullanılan alt kültür ürünü olarak kabul edilen keçe dünyada çevrecilerin ve moda tasarımcılarının çok kıymet verdiği bir malzeme olarak kabul görüyor dedi.
DOĞAL VE ÇEVRECİ BİR MALZEME
Keçenin doğal ve çevreci bir malzeme olduğunu belirten Güleç,Keçenin en önemli özelliği teknoloji gerektirmemesi ve teknolojik atık bırakmamasıdır. Üretimi kişiye özeldir. Yaptığımız bir ürünün ikincisini yapma şansımız çok nadirdir. Çünkü hepsi el yapımıdır. Bunu yaparken hem koyunun üstündeki yünün koyun için ne ifade ettiğini düşünürüz keçede de aynı özelliklerini devam ettirir. Enerjisi yüksek bir üründür. Bir de buna üreticinin enerjisi ekleniyor. Bunların hepsinin yaşanılırlığı kullanıcıya geçiyor. Ben atölyemde sadece üretim yapmıyorum aynı zamanda gelen turistlere ve ziyaretçilere kreatifçalışmalar yaptırıyorum. Hem suya sabuna dokunarak bir üretimin hangi süreçlerden geçtiğini tadımlıyorlar hemde o anı yaptıkları bereket çanağı ya da şifa çemberi dediğimiz keçeden yapılmış objeye aktarıp yanlarında taşıyorlar. Onları isterlerse küçük bir tabloya dönüştürüyorlar. Saç tokası veya kolye başı da yapabiliyorlar. Bende böylelikle kendi kültürümüzü modern insanların hayatına ufak da olsa yavaş yavaş sokmaya onları kullanmaya yönlendirmeye çalışıyorum diye konuştu.
KULLANIM ALANI ÇOK FAZLA
Güleç, keçenin çok geniş bir kullanım yelpazesi olduğunu belirterek, Keçe, terlik ve patikten tutun da şapka, çanta, toka ve yüzüğe kadar geniş bir alanda kullanılmaktadır. Bir çerçi dükkanında bulabileceğiniz çeşit kadar, keçeden ürün yapma şansınız var. Çünkü çok oynak ve şekle giren bir malzemedir. Bu şekli isterseniz ipek inceliğinde, isterseniz bir kordon biçiminde nerede kullanmak isterseniz orada kullanabilirsiniz şeklinde konuştu.
11 YIL EĞİTİM ALDIM
Güleç, üç arkadaşının atölyede kendisiyle birlikte üretim yaptığına değinerek,Ben ustamdan 11 yıl eğitim aldım. Ustamın son çırağıyım. Ustamın kullandığı depme makinasını da ben ustamdan devir aldım. Atölyem biraz da yarı müze gibidir. Yarı sanat galerisi gibi bir yerdir. Atölyem hem üretim yapılabilen hem de mesleğin nereye gidebileceğini gösteren bir yerdir ifadelerini kullandı.
KEÇENİN SAĞLIĞA FAYDASI VAR
Keçenin çok farklı sağlık özellikleri olduğunun altını çizen Güleç, Vücuttaki statik elektriği dengeliyor. Çime basmış gibi kedi köpek sevmiş gibi hissedip kendinizi günün stresinden arınmış hissediyorsunuz. İkinci olarak keçenin eklem ağrılarına iyi geldiği biliniyor. Üçüncü olarak ter emme özelliği var. Bir kilo yün 2 litre su çekiyor. Keçe sıcak tutmaz sıcağı korur. Isıyı korur. Buz sararsanız buz kalıbını buz olarak korur. Keçenin termos etkisi vardır. İyi dövülmüş bir keçe su geçirmez derler. Keçenin üstünde yılan, çıyan, akrep gibi yaratıklar yürüyemez derler. İyi dövülmüş bir keçe ile yangına girdiğiniz zaman keçe alev almaz. Radyoaktif dalgaları kırdığı bilinir. Profesörler ve uzmanlar bilgisayar ve cep telefonlarınızı keçe kılıflarda saklayın derler. Bu kadar çok özelliği olan bir malzeme aslına bakarsanız sağlık materyalidir. Biz genelde tüketirken estetik yönüyle tüketiriz. Ben estetik arayan müşteriler geldiği zaman keçeyi onlara silk andkasmirein teknoloji görmemiş hali olarak tanımlıyorum dedi.
SLOW FASHİON YAPIYORUM
Güleç, SeferihisarınTürkiyedecittaslowun başkenti olarak bilindiğini belirterek, Benim yaptığım işi de slowfashion olarak nitelendirebiliriz. Natürel ve kültür ürünü olan bir malzemeyi günlük yaşama kazandırıyoruz. Seferihisarda ilgi çok büyük çünkü hem tek olmanın verdiği bir keyif hem de farklı üretimlerin tanınırlığının verdiği bir keyif var. Seferihisara gelip de beni ziyaret etmeden giden sayısı azdır. Bu çok onur verici bir durumdur. İlkleri yaşatmak ve ilk olmak çok zordur. 22 senedir keçe yapıyorum. Üç senedir ticareti ile uğraşıyorum diye konuştu.
ÜNİVERSİTELERDE KÜRSÜSÜ YOK
Güleç, keçenin dünyada belli bir ivme kazandıktan sonra bizde de belli bir yere gelmeye başladığını belirterek, 22 sene önce yaptığım tasarımlar şimdi tazeymiş gibi geliyor. Avrupada belli bir yere gelmiş üniversitelerde kürsüsü olan bir sanat dalı olarak tanınıyor. Bizde ise üniversitelerde bu sanat dalı olarak sayılmıyor. Lif sanatı olarak kitaplarda teorik olarak gösteriliyor. Fakat tam manasıyla bölüm olarak kabul edilmiyor dedi.
Güleç, İzmir için en acil olarak yapılması ve planlanması gereken bir şey olarak keçe sanatı ile ilgili olarak bir bölümün açılmasını isteyerek, Bir ürün niçin kaybolur? İnsanlara ulaşamadığı için kaybolur. Ya da günlük yaşama adapte olamadığı için kaybolur. Üniversitelerin hedefi nedir? Kaybolan bu değerleri ve kültürleri yaşatmaktır. Maalesef kaybolmaya yüz tutan el sanatları kendi ekonomik ihtiyaçlarını zor karşılayan ustalar tarafından hayatta tutulmaya çalışılıyor. Bu o kadar acı bir durum ki. Ustanın evine ekmek götürmesi gerekir ki mesleğini devam ettirebilsin. Yerel yönetimlerin ve ticaret odalarının bu tür mesleklere destek vermeleri gerekir şeklinde konuştu.
USTALARI ONURLANDIRMAYI UNUTTUK
Güleç, yurtdışındaki üniversitelerden davet aldıklarına değinerek, Oralara gidip kendimizi tanıtıyoruz. Ancak üniversitelere gidip orada insanlarla bir arada olmak bir bardak çaydan bir yudum almak gibidir. Başka hiçbir şey değildir. Oradaki gençlere meslek edindirecek heyecanı yaşatacak farklı bir sunum ve tadım yaptırmak gerekir. Bizde maalesef ustalar artık atölyesi olan arkadaşlar koşuyorlar. Bakın bunu böyle yüceltebiliriz diye fikir veriyorlar. Halbuki bu yaklaşım yanlıştır. Çünkü insanların ustaya gelmesi gerekir. Çünkü nadir olan odur. Az bulunan odur. Biz ustaları onurlandırmayı unutmuşuz. Ben kendime de usta demiyorum. Ben Adan Zye kendi işimin hem patronu hem efendisi hem de marabası olan kişi olarak tanımlıyorum dedi.
HAYATINIZIN HER ANINI KAPLAR
Keçeye başlamak isteyenlere tavsiyede bulunan Güleç, Eğer keçeye başlayacak olanın sabrı, sevgisi, sadakati ve saygısı yoksa hiç başlamasın. Ben buna 4S diyorum. Bu dört şey yoksa başlamanın da bir anlamı yoktur. Çünkü bir zaman sonra bu uğraş hayatınızın her alanını kaplıyor. O sizi yönlendirmeye başlıyor. Keçenin tasavvufi yönü de vardır. Keçecilere sufi de derler. Bunun sebebi de kaynaştıran birleştiren olarak görülmesinden dolayıdır diye konuştu.
Haber Merkezi