Sayfa Yükleniyor...
Gösteri sanatı dallarından biri olan pantomim ya da mim sanatını, aynı zamanda kukla sanatçılığı da yapan İlker Kılıçer ile konuştuk. Kılıçer, Sahneler üstün insanın, üstün mecralarıdır. Bir iktidar alanıdır diyerek sahnede olmayı reddediyor
E. ÇAĞLA GENİŞ
Sizi kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
-Aslen Vanlıyım, İzmirde yaşıyorum. Konak'ta eski bir Rum evinde yaşıyorum. Orayı aynı zamanda atölye olarak kullanıyorum; hem yaşam alanım, hem atölyem. Sokaklarda kendimi var ettiğimi düşünüyorum. En azından herkesin eşitlendiği, statülerin ve rütbelerin ortadan kalktığından kendimi sokakta ifade etme anlamında daha rahat hissediyorum.
Pantomim nedir, bilmeyen okurlarımız için biraz bilgi verebilir misiniz?
- To bağlayıcı anlamında, mim taklit etmek, pan da her şey demek. Birçok ortaya çıkış hikayesi bulunuyor. Ama Antik Yunan döneminde bir kralın konuşmaları yasakladığı süreçten itibaren doğan bir şey olduğuna dair bilinen bir gerçeklik var. Orada sadece tiyatro yapılıyor ve kral konuşmayı yasaklayınca insanlar kendilerini ifade edebilmenin yollarını arıyor. Biraz araştırınca pantomim sanatını buluyorlar. O zamandan günümüze kadar da gelişerek bugünkü halini alıyor.
VARLIĞIMI YOKLUK ÜZERİNDEN İNŞA EDİYORUM
Pantomim geçmişinizden bahseder misiniz?
-Her şeyin konuşulduğu ve her şeyin gösterildiği, modern dünyanın bizi görüntülere boğduğu bu dünyada bunun dışında ben de Antik Yunandaki tiyatrocular gibi başka olanaklar arama süreci içerisindeyken pantomimle tanıştım. Bir pantomim videosu izledim ve çok etkilendim. Konuşmadan da bir şeyleri anlatabileceğimi anladım. Küçük küçük yapmaya başladım; bunu müzikle doyurdum ve içine başka şeyler kattım. Güncel meselelere eğilerek bir dışavurum yapmaya başladım. Felsefik olarak da çok derin bir sanat. Tanrısal bir motif var çünkü içinde hiçbir şey yok. Yoktan var ediyorsun; dekor veya söyleyecek sözün yok. Bedenin var sadece. O yokluk beni çok etkiledi. Neyzen Tevfik, Yok olmadan var olmanın yolu yok der ya, varlığımı yokluk üzerinden inşa etmeye başladım bir süre sonra. Böyle de devam ediyorum.
Pantomim sizin için ne ifade ediyor?
-Dünyanın en gürültülü sesinin kendisi olduğunu ifade ediyor diyebiliriz. Bir karakter veya varlık değil ama felsefik içerik olarak bence büyük bir gürültü inşa ediyor. Bende eminim ki kulakları sağır edecek bir gürültü yarattığımı düşünüyorum bu sessizlikle.
Türkiyede pantomim sanatı çok bilinmiyor. Sizce bunun sebebi nedir?
-Fransa, İtalya, Japonya ve Hindistan gibi ülkelerde çok gelişmiş bir sanat. Bugün İranda, Hindistanda sanatın bu kadar ilerlemesi buna karşın Türkiyede iç çatışmaların ve sıkıntıların yaşandığı bir yerken pantomim biraz daha kendini ortaya koyabilmesi açısından dokunulması gereken bir şey. Biz kendi bedenimizle tanışık bir toplum değiliz. Bedenimizin işe yaradığı şeyler var, sadece onları kullanıyoruz. Biraz da bedensel bilgi eksikliğinden kaynaklı bence pantomim çok gelişmedi. Ben bunun eğitimini verirken de pantomim hareketlerini değil de çocuklara yönelik anatomik bilgi üzerinden yola çıkıyorum. Bedenin eklem bölgelerinden ki oynama noktalarından tutun da kaslarla birlikte nasıl hareket ettiğimizi de göstererek bunu yapıyorum. Pantomim bana kendi vücudumu tanıtan bir şey haline geldi. Aslında Türkiyede zaten herkes susuyor ve dolayısıyla pantomim yapıyor.
SESSİZ SANATA GÜRÜLTÜ CEZASI
Sokakta pantomim yaparken ne gibi tepkiler alıyorsun?
-Meraklı bakışlar oluyor acaba ne yapıyor bu diye. Ben genelde seyirciyi seyretme kaderinden uzaklaştırarak onları da dahil etmeye çalışıyorum oyunlarıma. Kullandığım müzikler de bir yerden yakalıyor insanları ve yaklaştırıyor. Zaten zor bir sanat ve yapılan bir sanat değil en yalın şekliyle anlatmaya çalışıyorum ve genelde anlaşılıyor. Genelde çok olumlu şeyler alıyorum. Müzik veya canlı heykellerden daha farklı bir şeyle karşılaşıyorlar. Bu anlamda tepkiler de çok olumlu oluyor tabi ki. Olumsuz şeyler de oluyor elbette. Mesela Uludereyi anlatırken saldırıya uğradım. Amfim tekmelendi. Ben biraz İsa gibiyim orada; sağ yanağıma gelen tokada sol yanağımı da çeviriyorum. Sanatın da böyle olması gerekiyor. Sanatın hayatın içinde dönüştürücü bir yanı var. Dünyayı değiştirebileceğimiz malzeme aslında sanat bende elimden geleni yapıyorum.
2012 yılında İzmirin Karşıyaka Çarşısında yaptığınız pantomim gösteriniz sonucu gürültü kirliliğine neden olduğunuz gerekçesiyle para cezası almıştınız. Bu konu hakkında neler düşünüyorsunuz?
-O meselenin trajik bir boyutu var. Lakin öncesinde de sonrasında da aldığım cezalar bin 112 TLyi buldu. Defalarca karakolluk oldum. Kabahatler Kanunu kapsamınca yargılandım hep. Çevre kirliliği, gürültü ve yer işgali cezaları yiyorum durmadan. Az önce sokağın hem bir zemin oluşundan bahsediyordum; fakat aynı zamanda sokağın hiçte özgür bir alan olmadığını vurgulamak istiyorum. Evet sokağa girerken adliye koridoruna girmiş gibi hissediyorum kendimi. MOBESE kameralarıyla, zabıtasıyla, polisiyle...
Haber Merkezi