- Yaşam
- 15.04.2025 09:03
İzmirlilerin kendisini duvarlara hayat veren isim olarak bildiğini söyleyen Ressam Necdet Narlıdere resim sanatı için, Resim benim ilgi alanım. Resim yapmadığım günü yaşamadığım gün olarak düşünüyorum dedi
İzmir Ticaret Odasındaki sergisini gezdiğim Ressam Necdet Narlıdere ile güzel bir söyleşi gerçekleştirdik. Narlıderenin resim ile tanışması çocuklu yaşlara dayanıyor. Resim öğretmeninin verdiği sınavı yüksek bir derece ile tamamlayan Narlıdere, sonrasında kendini resim sanatına adıyor. 45 yıldır resim sanatı ile ilgili büyük başarılara imza atan Narlıdere'nin şu anda 3 bine yakın eseri yurtdışında sergileniyor.
Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?
İzmirliler beni daha çok duvarlara hayat veren insan olarak bilir. Bunu neden söylüyorum? Çünkü; yaptığım her eser duvarlarda hayat buluyor. Duvarları bir beton yığını olarak görmek istemiyorum. Resmi bulunmayan kafeterya ve restoranlara dahi girmek istemiyorum. Dolayısıyla duvarları beton olarak görmemek adına emeğimi, düşüncelerimi, tarzımı bu şekilde geliştirdim. Duvarlarda hiçbir şekilde badana, boya değil resim görmek istiyorum. Herkese de bunu bu şekilde görmesini tavsiye ediyorum. Bununla birlikte yıllarımı sadece resim sanatına, araştırmaya yönelik çalışmalara ayırdım. Resim sanatı, insanların ruhunu geliştiren, yaşam biçimini değiştiren, dünyaya pozitif yönde bakmanızı sağlayan en güzel etkinliktir. Resmin tamamı ile terapi olduğunu düşünüyorum. Sağlık problemleri olan kişilere bilakis resim ile uğraşmalarını tavsiye ediyorum. İnsanlara ilaç gibi yararlı gelen bu sanatın anlaşılması için çaba harcıyorum.
Peki günümüze gelecek olursak ne yapıyorsunuz?
Büyük bir projenin arifesindeyiz. Bunun dışında eğitimlerimiz ve kurslarımıza devam ediyoruz. Hedefimiz eğitim ağımızı genişletmek ve sanatın anlaşılmasını sağlamak.
Sanat ile alakanız nasıl gerçekleşti, hikayenizi bizimle paylaşır mısınız?
Tüm her şey 12 yaşında başladı. Ortaokulda resim hocamın bana yaptığı sınavı çok başarılı bir şekilde geçtim. Resim hocamın bana, çok iyi resim çiziyorsun demesinin ardından ben de işe koyuldum. Start 12 yaşında verildi ve hala devam ediyor. Bu işin hiçbir şekilde okul ve eğitimle alakalı olduğunu düşünmüyorum. Tamamen insanının içinden gelen, hayata baktığı pencereden görebilen gözlere sahip olması bu sanatı icra etmesi için yeterli. Sanat tarihini kitaplardan okuması önemli ama bu işi elbette her işte olduğu gibi eğitim gerekli ancak şart değil. Bir insan 8-9 üniversite dahi bitirse resim yapamadıktan sonra manası yok. Bu iş için bakış ve iyi bir el gerekli. Okulla bir alakası yok. Tamamen içinizden gelen bir şey ve yeteneklerinizi dışa yansıtmanızla alakalı. Beyin, göz ve elin bir arada çalışması ile meydana gelen ruh hali.
Buraya sizden eğitim almaya gelen sanatseverlerin resimlere yansıyan yorumlarını nasıl buluyorsunuz?
Çok güzel buluyorum. Resmi aslında kimse kimseye öğretemez. Resmi bizler eğitimci olarak öğretiyorsak, biz onların genel bilgilerine rehberlik ediyoruz. Göremedikleri yolda onlara sadece ışık tutuyoruz. Yürüyemeyen bir kişinin elinden alıp yürütmeye çalışıyoruz. Çünkü; resim dediğimiz sanatı özüne bakarsanız kimse kimseye öğretemez. Sadece teknik açısından senin bilgin ötekinden daha fazladır ya da azdır. Burada paylaşım başlar. Öğrencilerime hiç bir zaman hocalık taslamadım. Ben onlara sadece bildiklerim doğrultusunda rehberlik yapıyorum.
Şimdiye kadar kaç tablo çalışması yaptınız, kaç sergi açtınız ve uluslararası düzeyde bir başarınız var mı?
Yaklaşık 9 bine yakın resim yaptım. Bu rakam çocukluğumdan günümüze kadar olan bir değer. Uluslararası bir başarım yok. Fakat belki de ben istemedim ya da oradaki yarışmalara katılmayı düşünmedim. Çünkü; kendimi medyatik yapmaktan kaçındım. Bir sanatçı olarak medyadan uzak durmayı tercih ediyorum. Ancak insanlar benim yaptıklarımla ilgilensin istiyorum. Yapacaklarım ya da düşüncelerimle değil de yaptıklarımla anılmak istiyorum. Resim sanatını bir şov dünyası olarak algılamış olsaydım belki bugün burada değil Amerika'da olurdum. Sanat olarak işe baktığım için uluslararası düzeyde bir ödülüm hiçbir zaman olmadı. Amerikalılara 85-94 yılları arasında resim yaptım. Şu an bildiğim kadarıyla 3 bin resmim sadece Amerika'da sergileniyor. Bunun yanında birçok turistik yerde turistlere resim verdim. Ben değil ama eserlerim yurtdışına ulaştı. Sergi olarak; Aydın'da iki sergimiz, İzmir'de Sabancı Kültür Merkezinde, Tepekule'de, Bodrum Kalesi, Antalya Kemer'de açık hava sergileri, Dokuz Eylül Rektörlüğünde, İzmir Ticaret Odası'nda sergilerim oldu. Sayamadığım pek çok sergim oldu. Olmaya da devam edecek. Her 2-3 ayda bir İzmir'de sergilerimiz olacak.
Biliyorsunuz ressamlar başta olmak üzere yaşamlarında birçok önemli önemli eser vermelerine rağmen değerleri toplumca geç anlaşılıyor. Siz bu durum hakkında ne düşünüyorsunuz?
Toplum olarak öncelikle sergilere daha çok gitmemiz gerekiyor. Sergilerde ressamlar ve sanatçılarla bir araya gelmek yapmamız gerekenler arasında başı çekiyor. Ressamları anlayabilmek, onlarla konuşmak şart. Hiç ressam arkadaşımız var mı? Diye düşünmeliyiz. Onların bakış açılarını anlamak gerekiyor.
Daha çok ne üzerine çalışıyorsunuz? Tarzınız nedir?
Genel olarak bakarsanız figüratif resimler çiziyorum. Ancak tarz olarak bakarsanız fantastik resimler. Genelde ağırlığım bu şekilde.
Sanatın evrenselliği hakkındaki görüşünüz nedir?
Sanat bence dili, ırkı, mezhebi olmayan bir şey. Bütün insanlığın resim sanatında el ele verip, aynı noktada buluştukları bir çerçeve.
Türkiye'de sanata ve sanatçıya sizce yeterli değer veriliyor mu?
Gerekli değer verilmiyor. Bunu herkeste biliyor. Atatürk keşke çok daha uzun ömürlü olsaydı da sanat denilen şeyi daha iyi yerlere götürmeyi başarabilseydi. Ömrü vefa etmedi. Ondan sonrada Türkiye'de bence sanat yapılmadı, yapılmıyor da. Yapılması da ayrıca engelleniyor. Sanatçılara destek olunmalı, önleri açılmalı. Sanatçı özgür bırakılmalı. Sergiler için devletin ve belediyelerin önayak olması lazım. Belli noktalar oluşturulmalı. Sanatımızı sergilemek için doğru dürüst yer bulamıyoruz. Bu mudur sanatçıya verilen önem? Sanatçı sürekli kendiyle cebelleşiyor. 3 Kuruş alıyor 5 kuruş veriyor.
Sizce sanatçılar ekonomik olarak geçimini idam ettirebiliyor mu?
Hayır. Eğer sanatınız dışında başka bir aktiviteniz yoksa ekonomik olarak geçinemiyorsunuz. Eğer sanatınızı pazarlayabiliyorsanız ancak ekonomik olarak refaha erebilirsiniz. Ancak önünüz tıkalıysa para kazanamazsınız.
Kendinizi geliştirmek adına neler yapıyorsunuz?
Sürekli araştırıyorum. İnternet dediğimiz mecrada bazı sanatçıları takip ediyorum. Kişilerin yaptıklarını kendiminkilerle kıyaslıyorum. Ben neler yapabilirim diye düşünüyorum. Bu süreç böyle devam ediyor.
Kendinize kimleri örnek alıyorsunuz?
Fantastik resmi daha çok sevdiğimden dolayı bu tarz ressamları takip ediyorum. Fantastik ressam dediğiniz de ise söyleyebileceğim iki isim var. Bunlar; Boris Valejo, Luis Royo.
Kursiyerlerinizden bahsedecek olursak, daha çok kimler size geliyor?
Öğrencilerim arasında hem gençler hem de orta yaş kesimi var. Resim sanatını öğrenmek adına kurslara yazılıyorlar. Benimde resim kursuma gelenler var. Gelenlerin yüzde 80'i bayan ve ev hanımı. Okullulardan ziyade bu işi hobi olarak yapmak isteyen kişiler beni tercih edenler arasında.
Sizden ne talep ediyorlar?
Buraya gelenler resim yapmak istiyorum, ruhuma bir şeyler katmak istiyorum diyenler oluyor. Sanatı görmek, izlemek ve yapmak istiyorlar. Eğer yetenekleri varsa ben bu insanları kabul ediyorum. Yeteneklerini dışa çıkarmalarına yardım ediyorum.
Resim yaparken neler hissediyorsunuz?
Resim yaparken, bomboş tuval çizgilerle öyle hale geliyor ki inanamazsınız. Tuvale öyle bir konsantre oluyorum ki bazen kopup gidiyorum. Resme dalıyorum. Çok farklı düşünceler aklıma geliyor. Biz buna ilham diyoruz. Resimde yapamayacağım bir şey yok. Yeter ki ilham gelsin. Tuvalden çok güzel şeyler çıkıyor. Resim sanatına 45 senemi verdim. Bu süreç içerisinde resimden ne bir gün nefret ettim ne de sıkıldım. Beni resim farklı boyutlara götürdü. Resmi severek yapıyorum ve ölene kadar da devam edeceğim. Keşke öldüğüm zamanda dirilsem tekrar resim yapsam.
Renkler size neyi ifade ediyor?
Her rengi ayrı bir dili var. Mavinin, yeşilin, sarının bir araya gelmesiyle ortaya bambaşka bir şey çıkıyor. Kimi zaman bunlar zıtlıkları, kimi zamanda huşu içerisinde olmanızı sağlıyor. Renkleri yerinde ve düzgün kullanmak ve onları hissetmek gerekiyor. Asıl renklere bu şekilde ulaşabilirsiniz.
Ressam Necdet Narlıdere kimdir?
1955 Manisa doğumludur. İzmir'de yaşamaktadır. 40 yıldır güzel sanatlarla alakadardır. Resim ile ilgili olan düşüncesi şudur: Resim benim ilgi alanım resim yapmadığım günü yaşamadığımı düşünüyorum.