Sayfa Yükleniyor...
Tiyatroda 18 yılını doldurmuş, Bilimsel Tiyatro Atölyesi Yönetmeni Hayrettin Filiz ile bir tiyatroya dair bir röportaj gerçekleştirdik. Röportajımızda tiyatronun günümüzdeki sorunlarına değindik
ONURHAN ALPAGUT-ÖZEL RÖPORTAJ
Tiyatroda 18 yılını doldurmuş ve bunu yaparken de tek bir kuruş destek dahi almamış Bilimsel Tiyatro Atölyesi (BTA) Kurucu Yönetmeni Hayrettin Filiz ile tiyatroya dair bir röportaj gerçekleştirdik.
Bugüne kadar sahnelerinde 1 milyonu aşkın seyirciyi konuk ettiklerini dile getiren Filiz, aynı zamanda atölyelerinden 25-30 bin adet öğrenci yetiştirdiklerini söyledi. Can çekişen Türk tiyatrosunun en büyük sorununun, tiyatronun başındaki korkak kişiler olduğunu ifade eden Filiz, Bu kişilerin işbirliği halinde olmaları ve üç kuruş hibe alacağım diye olmayan bir kaynaktan para beklemeleri, dillerini yemeleridir. Bugün korkak insanlar yüzünden Türkiye tiyatrosu bu haldedir dedi.
BTA kavramından bize kısaca söz eder misiniz?
18. sezonunu sürdürdüğümüz Bilimsel Tiyatro Atölyesi (BTA), 22 Mayıs 2000 tarihinde Gyula Hayın At oyunu ile seyircilerine resmi olarak merhaba dedi. Daha öncesinde 3 yıl süren bir kuramsal hazırlık dönemi geçirmiştir. Kuramsal hazırlık Türkiye'de çok popüler ya da başvurulan bir kaynak değildir. Ancak bizim inancımıza göre; felsefesi olmayan bir sanat hareketin yarınla ilgili bir fikri de olamaz. Neye inandığını, neyi ret ettiğini bilmeyen bir sanat hareketi hem ömürsüz hem de hedefsizdir. Aktüelin belirlediği bir repertuar ile tiyatro yapmak çok tehlikelidir. Şu an aktüel, arzu ettiğimiz ideal kurallardan uzak diye buna alet olmak bize göre ihanettir. Sanatın öncü kimliğinin tarihi işaretlediğini sadece anın keyfi ile sınırlı kalınamayacağını düşünüyoruz. Sanat öğretmendir. Bir yandan kuşkusuz ki eğlendiricidir de ancak kuşkucu tarafını da bir köşeye itmemek gerekir. Totaliter sistemlerin tamamı sanata uygun değildir. Onların himayesi bize göre sanatın gerilemesine neden olur. Bu anlamda BTA, ilan ettiği manifestosunda şöyle bir ibare vardır: Çocuğun doğal hareketinin sanat ile şekillendirilip, yarınki hayata hazır hale getirilmesi için kullanılacak, bir örgütlenme aracıdır tiyatro. Asla bir amaç değildir. Sağlıklı toplumların kurulması için sanat bir dayanışmadır. Aktüel ve teknolojik tuzaklara yakalanmadan ilerleyen bilimden yararlanmayı becermeliyiz. Bugün toplum olarak çöp yaratıklara dönüştürülmeye çalışıyoruz. Doğru olmanın çaresizliği içerisindeyiz. Doğru olduğumuza inanmamızın tek nedeni bilimsel verilerdir. Tarihe şöyle bir göz attığınızda ilerici hamlelerin nasıl engellendiğini görürsünüz. Biz BTA olarak, geçtiğimiz 17 yılı güle oynaya geçirmedik. Hala mücadelemizi sürdürüyoruz. 18. sezon, BTA'nın kurulduğu günden bu zamana geçireceği en zor sezon olacak. Çünkü cehaletin karşısında bazen tek bir sözcük dahi kuramıyoruz. Ne diyeceğimizi bilemiyoruz. Dikkat o kadar dağılmış ve ihanet o kadar yasallaşmış ve biz sanattan söz etmeye çalışıyoruz. Kimsenin ilgisini çekmiyor. Oysaki bir büyük alışveriş firmasının indirimi bizden daha çok dikkat çekiyor. Sanat süreci eksiksiz işletilmesi gereken bir yapı. Bizler en azından bir ilham kaynağı olarak doğru yerde durduğumuzu düşünüyoruz. Bugüne kadar 25-30 bin öğrenci yetiştirdik. Bu yerde 1 milyondan fazla seyirciye ulaştık.
İLK GÖSTERİ 28 EKİMDE
Birçok oyun yazıp yönettiniz, peki bu sene BTA'lıları neler bekliyor?
28 Ekimde gösteri sezonunu açmaya niyetliyiz. Olağanüstü bir sorun yaşamazsak seyircimize Paule du Bouchet'in Getto' isimli oyunla merhaba diyeceğiz. Benim oyunlaştırdığım bir çalışma. Genelde seyircilerimiz repertuarımızı merak ederler. Her oyunumuzun bir nedeni vardır. Elbette ki bu sezona Getto' ile başlamamızın da bir sebebi var. Direniş hikayelerini oynamak zorundayız. Karanlığın her türü her an pusudadır. Biz bu durumun ortadan kaldırılacağına inanmıyoruz. Çünkü; toplumların sağlıklı işlemesi gerek. Ortada bir suç varsa kimse ben suçsuzum diyemez. Bu durum ret ediyoruz. Getto' oyunundaki direniş hareketi; 2. Dünya Savaşı ve dünya savaşları tarihindeki ilk ayaklanmadır. 19 Nisan 1943 yılında başlayan bu ayaklanmanın gerçek görüntülerini bulmak için binlerce kare izledim, yüzlerce müzik dinledim. Oyunun içerisine 7 parça gerçek film karesi koyduk. Geleneksel Türk tiyatrosu tekniklerinden kabul edilen gölge tekniğini kullandık. Yaklaşık 110 dakikalık bir oyun. Direnmeyi bir çocuğun gözüyle anlatır. Oyun başında çocuk apolitiktir. Babası Polonyalıdır, annesi Yahudidir. 1930 Nazi işgali sırasında Nazilerin kasaba halkını, kendi kendini nasıl öldürdüğünü anlatır. 'Getto' da 350 bin civarında ölü vakası yaşanacaktır. Ancak bunun 300 bin kadarını Naziler öldürmemiştir. Nazilerin kasabayı duvarın içerisine sıkıştırması sonucu, insanlar sağlıksız koşullar sebebiyle can vermiştir. Naziler tifüs salgını var diyerek, kasaba halkına duvarı kendileri ördürtmüştür. Halbuki böyle bir durum yoktur. Duvarın örülmesi ile salgın başlamıştır. Tamamen olmamış bir durumu olmuş gibi göstermişlerdir. Türkiye'de böyle bir vaka var mıdır? Bilmiyorum. Ancak Türkiye'de de olmayan bir durumu yaratıp, onun polemiği ile başka şeylerin gündemini değiştirme yoluna giden siyasetçiler olabilir. Bu anlamda bizim bu oyunumuz, emsal-temsil göndermesidir. Biz bunu anlatalım. İnsanlar ne demek istediğimizi kendileri anlasınlar.
TİYATRO, SONSUZ BİR ÖĞRETİM KAYNAĞIDIR"
Tiyatro nedir? İnsanlar üzerinde ne gibi bir etkisi vardır?
Tiyatro adına yapılan tüm tanımlara karşıyım. Tiyatroyu da tanımlamayı kabul etmiyorum. Biz, yaptığımız eylemin sınırsızlığı hakkında ürkütücü bir gerçekliğe inanıyoruz. Tiyatroda ben oldum tabirini kullanan bize göre çoktan ölmüştür. Tiyatro, sonsuz bir öğretim kaynağıdır. Biliyoruz ki Bergama Krallığı 35 bin kişilik, ancak o dönemde bulunan Arkeolojik kanıtlara göre; krallığın nüfusu 25 bindi. Bu ne demek oluyor? Birbirine komşu polis devletleri birbirlerine tiyatro izlemeye gidiyordu. Bu durum pek çok polis devletinde var. Antik Çağ kültürlerinin tamamı sanatı bir buluşma noktası olarak kullandı. Sanatın ilerici yönüne inandılar. Şimdi, bin seneler sonra bir tiyatro yapısını 1942 yılında Hasan Oğlan Köy Enstitüsünde, köylü çocuklar yaptı. Şimdi kullanım dışı. Yerel yönetimlerin bazı tiyatro girişimleri var. Evet, burada 5-6 yıl önce 2nci kata bir tiyatro yaptılar. 2nci kata tiyatro yapılır mı? Oraya ekipmanı nasıl ulaştıracaksınız. Ulaşması, girilmesi zor yerlere tiyatro mu yapılır? İstanbul'da gündüz gözüyle tiyatroyu dualar eşliğinde yıkan bir zihniyet. Yerine bir tiyatro koydu. Tiyatroya girmek için, arabayla gidip, arabayla inmek ondan sonra da 20 dakika yürümeniz gerekiyor. Tiyatroya gelme diyorlar. Yaptın mı? Evet yaptım. Yürüyüş bandındaki taşların hepsi bozuk. Bunların bilinmesi gerekiyor. Tiyatro artık bir lüks ihtiyaç. Tiyatro yapan insanlara başka evrenden gelmiş gözüyle bakılıyor. Buradan meslektaşımız bazı kişilere de seslenmek gerekiyor. Tiyatro yapmayı, başkalaşma sanan bir zihniyet tiyatroyu başka yerlere götürür. Tiyatro, hayatın içinde...
KORKAK İNSANLAR TİYATROYU YÖNETİYOR
Günümüzde tiyatrosunun en büyük sorunu nedir? Siz ne gibi sıkıntılarla karşılaşıyorsunuz?
Tiyatronun en küçük sorunu yok ki Hepsi birbirinden büyük. Ama öncelik sırasıyla seç dersen, tiyatronun ne zaman, ne mekan ne de seyirciyle bir sorunu yok. Çünkü bugün, drama denen bir zırvalık ortalığı sarmış durumda. Tiyatronun bir parçası ve eğitim yöntemiyken, bizim mesleğimizin parçası olmasına rağmen farklı bir hava estirilmekte. Tiyatro ve drama farklıymış gibi gösterilmekte. Tuhaf bir yere gidiyoruz. Jimnastik, dans tiyatrosu, doğaçlama festivali gibi adını ilk kez duyduğumuz tek kişilik stand-up dediğimiz bir tür olduğu iddia ediliyor. Bunun bedelini tarih karşısında ödeyemeyecek. Bugün insanlar para kazanabilir, zengin olabilir. Bizler servet düşmanı değiliz. Ancak olmayan bir türü, maskeleyerek insanlara söylemek sahtekarlıktır. Bunu yapanlar yalancı. Tiyatronun en büyük sorunu, korkak insanların can çekişen tiyatronun başında olması ve bu kişilerin işbirliği halinde olmalarıdır. Üç kuruş hibe alacağım diye olmayan bir kaynaktan para beklemeleri, dillerini yemesidir. Bugün korkak insanlar yüzünden Türkiye tiyatrosu bu haldedir. İdeolojinin baskın ayakları, gizli ve açık, sansür tiyatronun özerk yapısını bozar. Diğer tüm sorunlar aşılabilir.
BİRİLERİ HER DÖNEM BİR ŞEYLER YAPAR ANCAK KENDİ İÇERİSİNDE KALIR"
Yerel tiyatro bazında ne gibi sorunlarımız var?
Tiyatro sanatı ile uğraşan insanlarımız var. Çok dallı budaklı bir sanat. Özellikle yaşadığımız şehirde tiyatro adına iyi niyetle bir şeyler yapmak isteyen insanlarımız var. Birliktelik kurmak adına çaba harcıyorlar. Birlikler kuruyorlar. Devlet tiyatrosunun geçtiğimiz yıllarda bir uygulaması oldu. Uygulama dahilinde bölge tiyatroları, bir çatı altında toplanılmak istendi. Bu çatı kuruldu da... Yaklaşık 19 tiyatro topluluğu yapılan davetlere icabet etti. Ama biz nedense, ilan edilen telefon numaralarına ulaşamadık. Ne kadar aktif hizmet ürettikleri hakkında, ne basında ne de yaptıkları uygulamadan haberdar değiliz. Şu an popüler olan belediye tiyatroları vardır. Karşıyaka, Bornova Belediyelerine ait tiyatrolar varken, 5 büyük ilçe belediyesinin tiyatrosu yok. Birileri her dönem bir şeyler yapar ancak kendi içerisinde kalır.
Haber Merkezi