Sanatçının işi sanat olmalı

Sahne Ayna Oyuncuları Tiyatrosu Kurucusu Necdet Erdeniz, kurumsallık kazanan bir tiyatronun başarısız olmasının daha zor olduğunu belirterek, “Sanatçının işi tiyatrosunun işletmeciliğini yapmak olmamalı” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 09.08.2017 07:59
  • Güncelleme Tarihi : 09.08.2017 07:59
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Sanatçının işi sanat olmalı

NİLGÜN TAZE / ÖZEL HABER

 

2004 yılının Ocak Ayında Balçova Gençlik Tiyatrosu’nu kuran Necdet Erdeniz, o dönemlerde henüz bir lise öğrencisidir. Okul yıllarında Haldun Taner’in ‘Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım’ oyunun da rol alan Erdeniz, o oyundan sonra tiyatroya aşık olarak hayattaki gerçek işinin tiyatro olduğuna karar verir.

Tiyatro arkadaş kurucusu ve usta tiyatro oyuncularından Halil Kırkayak ile birlikte 2 yıl boyunca çok güzel çalışmalar yaptıklarını açıklayan Sahne Ayna Oyuncuları Tiyatrosu Kurucusu Necdet Erdeniz, “Tiyatro kurmak için çareler aradığım o dönemde ne yapalım, ne edelim derken, sınıf arkadaşım Burcu Dostlar ile okuldan kaçıp Balçova’daki liselere tiyatro kuruyoruz diye el ilanları dağıttık. O dönemde Balçova Termal Kültür ve Dayanışma Derneği isimli bir derneğimiz vardı ve derneğin başkanı da dedem İsmail Dikmendi. Derneğin bahçesinde tiyatro yapmak isteyen gençleri topladık. Bir baktık 85 genç geldi toplantıya. Tabi biz hoca bulmayı unutmuşuz bu arkadaşlara. O dönem hocamız Halil Kırkayak ile tanıştık. Sağ olsun, 2 yıl boyunca çok güzel çalışmalar yaptık birlikte. Bize hem hocalık hem abilik etti o dönem, hepimize tiyatro sevgisini bir kez daha aşıladı” dedi.

İLK TİYATRO

2004 yılında oluşturdukları ekip ile birbirinden güzel oyunlar sahnelediklerini ve dikkatleri üzerlerine çekerek o dönem belediye başkanı olan Mehmet Ali Çalkaya’nın kendilerini ziyaret ettiğini söyleyen Erdeniz, “Sayın başkanımız ziyaretinde bize ‘Bu ilçenin tarihinde hiç tiyatro yok. Siz ikiniz güzel işler çıkarıyorsunuz, gelin Belediye Tiyatrosu olun’ teklifinde bulundu. Tabi biz acayip mutlu olduk. Çöplerden atılmış malzemeleri toplayarak dekor yapan bir tiyatrodan kısa bir süre sonra Belediye Tiyatrosu’na evrilmek bizim için müthiş bir şeydi. 2006 yılında maalesef Halil hocamız tiyatromuzdan ayrıldı. Ben de o dönem Ege Üniversitesinde Radyo Televizyon Sinema Bölümü’nde okurken ekibe yönetmenlik yapmaya başladım. O gün bugün devam ediyoruz” açıklamasını yaptı.

TİYATRO SAHNE

2011 yılında da Özel Tiyatro Sahne Ayna Oyuncuları’nı kurduklarını belirten Erdeniz şunları söyledi: “Tiyatro benim için yaşamı ifade ediyor. Ve bizler yaşamı ifade ettiğini düşündüğüm en büyük hobimizi iş olarak yapan şanslı insanlarız. Tiyatroya ilgim dediğim gibi lise yıllarında başladı.Türkiye’de ve İzmir’de tiyatroya olan ilgiyi çok iç açıcı buluyorum dersem elbette yalan olur. Ancak iş tiyatroculuk değildir. Bu iş çocuklukta başlar. Eğitim sistemimiz çocukları ne kadar sanata ve bilime yönlendiren bir yapıda? Ne kadar sorgulayan bireyler yetiştirmeye çalışıyoruz? Kilit nokta burada. Sadece seyirci havuzu mu bu eğitim sisteminin yetiştirdiği bireyler? Elbette hayır. Sanatçılarımız, tiyatrocularımız da bu sistemin bir ürünü, parçası. O yüzden ne denli özgün işler yapılıyor, ne denli kurumsallaşabilmiş, çizgisi olan, kendi ürününü yazıp oynayabilen tiyatro var? bunu sorgulamak gerekir. Bence açık konuşmak gerekirse pek yok.”

ÖZGÜN OYUNCU

Seyirciden, sahne üzerindeki oyuncuya kadar tüm insanların eğitim sisteminin yüklediği değerlerden oluştuğunu ve özgünlüğe yer olmadığını vurgulayan Erdeniz, “O yüzden sanata, tiyatroya olan ilgi belirli seviyede. Tiyatronun gelişebilmesi için önce tiyatroların kendini geliştirmeleri gerekiyor. Mesela bu ülkede daha fazla oyun yazılmalı. Her tiyatro kendi ürününü yaratabilecek seviyede ve düzeyde olmalı. Ondan sonra oynayacaksa klasik ve başka yazarların oyunları oynansın. O onun tercihi. Kurumsallaşmayı başaramamış hiç bir kurumun ayakta kalamadığı sert bir ekonomik dönemden geçiyoruz. Ben bir tiyatroyum, sanat yönetmenim var mı? Dramaturgum, teknik ekibim, yazar kadrom var mı? Ayrıca sanatçının işi tiyatrosunun işletmeciliğini yapmak olmamalı. Zaten sanatçı işletmecilikden pek anlayan bir canlı değildir. Ben bir tiyatroyum, peki halkla ilişkiler personelim, işletmecim var mı? İşte bu kurumsallığı kazanan bir tiyatronun başarısız olması daha zor” şeklinde konuştu.

YARATICI KİŞİLİK

Erdeniz, oyunlarında en çok hangi temaları işlediklerini ve seyircilerden ne tür tepkiler aldıklarını açıklayarak, “Oyunlarımızda güncel, politik ve bugünkü hayatın içinden temalar işlemeye özen gösteriyoruz. İnsanların tepkisi de bununla paralel. Bize ya çok kızıyorlar ya da çok seviyorlar bizi. Çünkü sahnede kendilerini görüyorlar. Anne babalar çocuklarına tiyatro sevgisi kazandırabilmek için bence küçük yaşlarda onları çocuk oyunlarına götürmeleri çok önemli. Çocukların o atmosferi koklayarak büyümesi onların daha kaliteli ve iç görü sahibi bireyler olmalarına olanak sağlayacaktır. Bir de yaratıcı drama çalışmaları çocukların gelişimi açısından çok mühim. Bu disiplin hem tiyatronun rol oynama ve doğaçlama unsurlarından yararlanıyor hem de ezberden uzak çocukların eğlenerek kendilerini geliştirmelerini hedefliyor” ifadelerini kullandı.

“HER ROLÜ SEVİYORUM”

Sanat açısından bakıldığında hem estetik hem de izleyici potansiyeli açısından geride bulunduklarını açıklayan Erdeniz şu açıklamaları yaptı: “Bunun nedenleri eğitim sistemimiz ile bağdaşır. En sevdiğim tiyatro oyuncuları arasında Salih Osman Kahya geliyor. İyi çocuk ve iyi oyuncudur. O da beni sever. Yani sevgimiz karşılıklıdır. Karşılıksız olarak da Altan Erkekli’yi söyleyebilirim. Gerçi tanısa o da beni sever ancak henüz fırsatım olmadı. Bir de tabi en önemsediğim ve yolundan yürüdüğüm Ferhan Şensoy hocam var. Salih Osman’ın ve Altan Erkekli’nin oyunculuğunun yanı sıra, Ferhan Usta’nın tiyatro adamlığını eklemek gerek buraya. En çok hangi rolü daha çok seviyorsunuz? Sorunuza bizim öyle bir lüksümüz yok şeklinde cevap verebilirim çünkü oynadığımız her rolü sevmek durumundayız. Sevmezsek bi şeyleri eksik yapmış oluruz.”

AHMED ARİF’İN HAYATI

Oynamak istediği ancak henüz oynayamadığı tiyatrolar arasında bir dans tiyatrosu olan ‘Toprak’ olduğunu açıklayan Erdeniz, “3 sene önce yazdığım bir oyun Toprak. İnsanlığın tarihini, topraktan kopup gökyüzüne bağlanışının hikayesini anlatıyor. 48 tane iyi dansçı bulunca onu da sahneleyeceğim. Diğer bir hedefim Ahmed Arif’in hayatı idi. Onu da yazdım ve geçen sezon oynadım. Bu sezon da oynamaya devam edeceğim. Tiyatronun geçmişine göz attığımızda ise ilk dönemlerinde bir edebiyatının olmadığını görüyoruz. Oyuncular ya ustalıklarına güvenerek bir tür doğaçlama oyun sergilerlerdi, ya da kendilerinin düzenledikleri oyunları oynarlardı. Piyes yazarlarının ortaya çıkışı, tiyatronun az çok düzenli hale gelişinden sonradır. Tiyatro, Eski Yunanistan’da uzun süre “agora” adı verilen meydanlarda oynanmıştır” dedi.

İLK TİYATROLAR

Eski çağlarda oyuncuların oyunlarını yerden yarım metre kadar yükseltilmiş bir set üzerinde gösterime sunduklarını ve seyircilerin onların çevresinde halka olarak toplandığı bilgisini veren Erdeniz, “Oyunlar rağbet kazanıp tiyatro yazan büyük şairler ortaya çıktıktan sonra “amphitheatron” denilen basamaklı yerler yapılır. Açık hava tiyatrosu olarak 20. yüzyılda yeniden ele alınan bu çeşit tiyatrolara bugün Batı ve Güneydoğu Anadolu’da rastlanır. Bu ilk tiyatrolar, genel olarak bir yamaçta kurulur ve 20 bine kadar seyirci alabilirdi. Bu tiyatrolarda dipte yer alan taş sahnenin önü koro için, yan ve arka kısımları oyuncular, dekorlar, kostümler için ayrılırdı. Seyirciler basamaklı yerlerde oturur hepsi sahneyi kolaylıkla görürdü. Bu yapılardaki akustik düzeni çok iyi ayarlanmıştı ve en arkadaki seyircilerin bile sahnedeki sesleri duyması mümkündü” ifadelerini kullandı.

NECDET ERDENİZ KİMDİR?

4 Mayıs 1986 İzmir doğumlu olan Necdet Erdeniz Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Sinema Bölümü mezunu. 2004 yılından bu yana tiyatro ile uğraşan Erdeniz, yine aynı yıl Balçova Belediyesi Balçova Gençlik Tiyatrosu’nun kurucuları arasında yer alarak, 2006 yılından bu yana bu tiyatronun Genel Sanat Yönetmeni olarak görev yapıyor. 2011 yılında Sahne Ayna Oyuncuları isimli özel tiyatroyu kuran Erdeniz, evli ve bir çocuk babası.

 Necdet Erdeniz’in bugüne kadar Zamazingo (Aziz Nesin), Deniz Diye Bir Delikanlı (Metin Balay), Sakıncalı Piyade (Uğur Umcu), Seyirili Seyir Defteri (Ferhan Şensoy), Parasız Yaşamak Pahalı (Ferhan Şensoy), Şahları da Vururlar (Ferhan Şensoy), Soyut Padişah (Ferhan Şensoy), Çok Tuhaf Bir Soruşturma (Ferhan Şensoy), Kahraman Bakkal Süper Markete Karşı (Ferhan Şensoy), Otogargara (Yılmaz Erdoğan), Kadınlık Bizde Kalsın (Yılmaz Erdoğan), Kırkından Sonra (Alfonso Paso), Ah Baba Vah Baba (Ray Cooney), Hangisi Karısı (Ray Cooney), Aşk Olsun (Kandemir Konduk), Hayal Dünyası (Engin Reka), Kahraman Korsanlar (Engin Reka) oyunlarının yönetmenliğini yaptı. Barış Ormanı, Yaramazı Affetmek, Gökkuşağı Ülkesi, Arka Mahalle, Bir Gece, Yönetmenin Oyunu, Vaziyetü’l Theatre, Kokpitistan, Deli ile Düz Adam, 2017 yılında Ahmed Arif’in hayatını konu alan “İki Parça Can” isimli oyunu yer alıyor. Sanatçının aynı zamanda Toprak isimli sahnelenmemiş bir dans tiyatrosu oyunu da bulunmaktadır. Necdet Erdeniz aynı zamanda Sahne Ayna Sanat Atölyeleri kapsamında çocuk gruplarıyla gerçekleştirilen Drama Atölyeleri’ne de liderlik yapmaktadır.

TİYATRO TARİHÇESİ

Tiyatro Eski Yunanistan’da doğmuştur. Hayatın, maddi manevi her davranışını bir masala, bir mitolojiye bağlayan bu insanlar zevk, eğlence, içki konusunda da, bir “tanrı kahraman” düşünmüşlerdi. Dionysos adını verdikleri bu tanrıya, hayatın çetin şartları ortasında, kendilerine, zaman zaman da olsa, saadet, neşe imkanı yarattığı için, minnetlerini, şükranlarını ödemek istediler. Yılda bir defa, belli günlerde “Dionysos Şenlikleri” düzenlediler. Bu eğlenceler sırasında içip keyiflenen bazı kimseler, bulundukları yerden ortaya fırlar, taklitler yapar, güldürücü hikayeler anlatırlardı. Önceleri rasgele kimselerin akıllarına estikçe yaptıkları bu oyunlar, zaman geçtikçe şenliklerin geleneği oldu. Daha sonra bazı kimseler, bu işi kendilerine meslek edindiler. Böylece, oyuncusu tek kişi olan ilk tiyatro doğmuştur. Bir süre böyle giden tiyatroda kişiler ikiye çıkarak, anlatmanın yerine “dialogos” (karşılıklı konuşma) geçince konu daha canlı, daha ilgi çekici bir seviyeye yükseldi. “Trialogos” adı verilen üçlü konuşmaların ardından da bu oyunlar bir meslek, bir sanat niteliğine ulaştı.

Modern tiyatroya damgasını vuran önemli isimlerden biri belki de Konstantin Stanislavski’dir. 19. yüzyıl’ın sonralarına doğru “sihirli eğer” diye bilinen oyunculuk kuramını geliştiren Stanislavski, gerçekçi akıma yön vermiştir. Bu kuramda, oyunculardan kendilerini, canlandırdıkları karakterlerin yerlerine koymalarını ve bu şekilde seyirciye söz konusu duyguları vermeleri beklenmektedir.

Haber Merkezi