- Yaşam
- 08.06.2025 10:39
Psikolojik ve ekonomik zorlukların tütün bağımlılığını arttırdığını dile getiren Gizem Rana Kuş, nörokimyasal bir döngü olan bu bağın partnerler arasında gerilimlere neden olabileceğini söyledi.
Dünya Sağlık Örgütü üyesi ülkeler tarafından her yıl 31 Mayıs tarihinde kutlanan Dünya Tütünsüz Günü’nde uzmanlar tütün ve tütün bağımlılığının yol açtığı zararlara karşı insanları uyarmaya devam ediyor. Tütün bağımlılığının ekonomik ve hastalık boyunun yanı sıra bağımlılığın oluşmasında ve sürdürülmesinde psikolojik süreçlerin de büyük etkisi olurken; Psikolog Gizem Rana Kuş, paylaştığı bilgiler ile tütün bağımlılığının bireyde ve çevresinde açtığı sorunlara dikkat çekti. Kişinin olumsuz duygulara karşı tütünü bir rahatlama aracı olarak kullandığını dile getiren Kuş, bu kısa vadeli rahatlamanın uzun vadede kötü sonuçlara yol açtığını söyledi. Tütün bağımlılığının oluşmasında ebeveynlerin de etkisinin bulunabildiğine dikkat çeken Kuş, partnerler arası ilişkide ise nörokimyasal bir döngü olan bağımlılığın aşkın gücünü bile sorgulatabileceğini dile getirdi.
Kişinin yaşadığı kaygılar ile baş etmek için sigarayı bir rahatlama aracı olarak kullandığını belirten Kuş, özellikle pandemiyle birlikte sigara kullanımında bir artış olduğunu dile getirdi. Ekonomik zorluklar ve gelecek kaygısı gibi faktörlerin de tütün kullanımını arttırdığını dile getiren Kuş, “Tütün kullanımına başlama genellikle bireyin yaşamındaki biyolojik, psikolojik ve sosyal etkenlerin birleşimiyle ortaya çıkar. Ergenlik ve genç yetişkinlik dönemlerinde tütün, bireyin kimlik arayışında bir araç haline gelebilir. Kişi yaşadığı kaygı, öfke, yalnızlık ya da yetersizlik duygularıyla baş edebilmek için sigarayı bir tür ‘rahatlama aracı’ olarak kullanır. Ancak bu kısa vadeli rahatlama, uzun vadede daha derin bir bağımlılığın gelişmesine neden olur. Ülkemizin koşullarına baktığımızda, toplumsal olarak sigaraya karşı hâlâ yeterince net bir tavır geliştirilemediğini söyleyebiliriz. Bazı çevrelerde sigara kullanımı hâlâ sosyalleşmenin bir parçası gibi görülüyor. Ayrıca ekonomik zorluklar, işsizlik, gelecek kaygısı gibi bireyin ruhsal sağlığını olumsuz etkileyen durumlar, tütün kullanımını artırıcı faktörler arasında yer alıyor. Özellikle pandemi sonrası tütün kullanımına bağlı şikayetlerde bir artış gözlemliyorum. Bırakmış kişiler pandemiyle birlikte tekrar başladı. Ayrıca son yıllarda elektronik sigara ürünlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte, özellikle genç danışanlar arasında yeni bir bağımlılık profili oluşmaya başladı. Daha az zararlı algısı oluşturularak pazarlanan bu ürünler, bireylerin daha rahat bir şekilde bağımlılığa yönelmesine neden oluyor” diye konuştu.
Tütün bağımlılığının oluşmasında ve bu bağımlılık ile mücadelede ailenin rolüne dikkat çeken Kuş, ebeveynlerin çocuklarına rol model olduğunu söyledi. Sigara içen ebeveynlerin çocuklarının sigara içme olasılığının daha yüksek olduğunu belirten Kuş, “Çocuklar, özellikle erken yaşlardan itibaren ebeveynlerini birincil rol model olarak görürler. Bu nedenle ebeveynlerin sigara kullanımı, çocukların bu davranışı normalleştirmesine ve ilerleyen yaşlarda taklit etmesine zemin hazırlayabilir. Yapılan araştırmalar, ebeveynlerinden en az biri sigara içen çocukların, sigara içmeyen ebeveynlere sahip çocuklara kıyasla sigaraya başlama riskinin belirgin şekilde daha yüksek olduğunu göstermektedir. Özellikle ergenlik döneminde, aile içindeki davranış kalıplarının çocuklar tarafından sorgulanmaksızın içselleştirilmesi, bu riski artırır. Dolayısıyla tütünle mücadelede sadece bireysel değil, aile odaklı bir yaklaşım geliştirmek büyük önem taşır. Sigara içen bir ebeveynin çocuğuna ‘sen içme’ demesi, niyet olarak koruyucu bir mesaj içerse de davranışsal tutarsızlık nedeniyle çoğu zaman etkili olamaz. Çocuklar sözden çok davranışı model alırlar; bu nedenle ebeveynin verdiği sözel mesaj ile sergilediği davranış çeliştiğinde, çocuk genellikle davranışı rehber edinir” dedi.
Bağımlılığın partnerler arasında gerilimlere sebep olabileceğini aktaran Kuş, sevginin ise her zaman bunu tolere edemeyeceğini söyledi. Bağımlılığın aşkın gücünü bile sorgulatabileceğini vurgulayan Kuş, “Bir çift düşünün; biri sigara kullanıyor, diğeri ise kullanmıyor. Sigara içmeyen partner için bu durum zamanla hem fiziksel hem duygusal bir yük haline gelebilir. Koku, sağlık kaygısı, maddi harcama ya da sigaraya ayrılan zaman gibi faktörler, ilişkinin içinde görünmez gerilimler yaratabilir. Tüm bu geri bildirimlere rağmen, sigara kullanan kişi bu alışkanlığa devam edebilir ve sevgi, anlayış ya da partneri kaybetme korkusu, her zaman bu davranışın önüne geçemeyebilir. Bağımlılık, duygusal ilişkilerin en güçlü alanlarında bile bireyin iradesini gölgeleyebilir. Bu da aşkın gücünü sorgulatır. Elbette sevgi güçlüdür; ancak bağımlılık, beyinde yerleşmiş nörokimyasal bir döngüdür ve sadece sevgiyle değil, farkındalık, kararlılık ve çoğu zaman profesyonel destekle aşılabilir. Yani bazen, aşk bağımlılığın önüne geçemez ama birlikte, bu bağımlılıkla baş etmenin yolları bulunabilir” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de tütün ile mücadele konusunda adımlar atılsa da bunların geliştirilmesi gerektiğini belirten Kuş, mücadelede bireysel desteğin önemli yer tuttuğunu dile getirdi. Bırakmak kadar başlamamanın da önemli olduğunu vurgulayan Kuş, “Ülkemizde tütünle mücadele konusunda hukuki düzenlemeler açısından ciddi adımlar atıldı. Kapalı alanlarda sigara içmenin yasaklanması, paketlerin uyarı görselleriyle sunulması, sigara fiyatlarının artması gibi önlemler toplum genelinde farkındalığın artmasına katkı sağladı. ALO 171 Sigara Bırakma Danışma Hattı, Yeşilay Danışmanlık Merkezleri (YEDAM) ve devlet hastanelerindeki sigara bırakma poliklinikleri önemli girişimlerdir. Ancak bu hizmetlerin bilinirliği ve ulaşılabilirliği istenilen düzeyde değil. Birçok kişi bu merkezlerin varlığından habersiz ya da başvuru sürecinin karmaşıklığı nedeniyle destek almaktan vazgeçebiliyor. Bağımlılıkla mücadelede bireysel desteğin önemi göz ardı edilmemelidir. Sigarayı bırakma süreci, sadece fiziksel bir alışkanlığın sona erdirilmesi değil; aynı zamanda bir davranış değişikliği sürecidir. Ayrıca okullarda, iş yerlerinde ve sağlık kuruluşlarında düzenli bilgilendirme çalışmaları yapılması, sigaraya hiç başlamamış bireyler için koruyucu etki sağlar. Mücadelede asıl başarı, yalnızca bırakmayı teşvik etmek değil, başlamayı önlemekle de mümkündür” dedi.
Sigarayı bırakmak isteyenlere tavsiyelerde bulunan Kuş, bir bırakma tarihi belirlemenin önemine dikkat çekti. Bırakma tarihine kadar bireylerin sigara ritüelleri yerine yeni alışkanlıklar edinmesini öneren Kuş, açıklamalarını şu sözlerle noktaladı: “Bağımlılığı bırakmak, atılacak en önemli ve en cesur adımlardan biridir. Her ne kadar zorlayıcı gibi görünse de, doğru yöntemlerle bu süreci yönetmek mümkündür. ‘Bırakmak istiyorum ama olmuyor türü’ cümleler aslında bağımlılığın ne kadar karmaşık bir süreç olduğunu gözler önüne seriyor. Kişi zararının farkında, bırakma isteği var, fakat davranış değişikliği gerçekleşmiyor. Öncelikle kişi, sigaranın hayatındaki yerini anlamalıdır. Ne zaman, hangi duygularla, kimlerin yanında sigara içtiğini fark etmek bu süreçte çok değerlidir. Bu farkındalık sayesinde kişi, tetikleyici durumları tanıyabilir ve önlem alabilir. Sonrasında mutlaka bir ‘bırakma tarihi’ belirlenmeli ve o tarihe kadar hazırlık yapılmalıdır. Örneğin sigara paketlerini göz önünden kaldırmak, sigara içilen ortamlardan uzak durmak, alışkanlıkla bağdaştırılan nesneleri ortadan kaldırmak önemlidir. Aynı zamanda sigara ile bağdaşan ritüeller yerine yeni alışkanlıklar kazanılması önerilir.”
İzmir'in Karaburun kıyılarında gece dalışına yoğun ilgi