Sokağın Ötesi: Sanat

İzmir’de röportaj yaptığımız sokak sanatçıları ve Sokak Sanatı Derneği üyeleri ile sanatın sokağa taşınması ve insanlara sunulmasına dair güzel bir söyleşi gerçekleştirdik


  • Oluşturulma Tarihi : 14.07.2017 06:56
  • Güncelleme Tarihi : 14.07.2017 06:56
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Sokağın Ötesi: Sanat

SULTAN GÜMÜŞ - ÖZEL HABER

Sokak sanatı, toplumsal alanlarda yaratılan ve içerik olarak sanat çevresinin dışında yer alan bir görsel sanat türüdür. Sprey boyama olarak adlandırılan grafiti, müzik, pandomim, resim, şiir sokakta gibi daha birçok alan sokak sanatına dahil. Kimi ruhu dinlendirmek, kimi toplumsal sorunlara dikkat çekmek, kimi ise bir kültürü yeniden değiştirip dönüştürmek için ortaya çıktı. Ancak günümüzde sokak sanatı denilince akla ilk gelen müzik ve şiir sokakta oldu. Bizler de müziğin melodisine, şiirin mısralarına kulak verip İzmir’in sokak sanatçılarına ulaştık, onların hikayelerine temas ettik.

MÜZİK BİRLEŞTİRİR

Müziğin cinsiyeti, ırkı, dili, dini yoktur. Sokak müziğinin hiç yoktur. Sokaktakiler kimi zaman kendi ana dilinde, kimi zaman evde oturup dinlemeyi hiç düşünmediği dilde ve tarzda müzikle karşılaşabiliyor. Bu da insana ve müziğe karşı önyargıları ortadan kaldırmak, kalpleri açmak, eğlenmek ve hayattan zevk almak için bir fırsat. Birdenbire yolunuza çıkan sokak müziği canı sıkkın birini gülümsetip, mutlu birinin mutluluğunu perçinleyebilir. Biraz gözlerseniz, özellikle çocukların büyük bir dikkat ve keyifle dinlediklerini görebilirsiniz. Belki de ilk kez canlı müzik ve enstrümanlarla sokakta tanışıyorlar ve büyük keyif alıyorlar. Çocuklar ve kediler bir şeyi severse vardır zaten bir bildikleri. Dans etmek serbest. Müzik ruhları doyururken bu takasın karşılığı bazen bir gülümseme ya da teşekkür, bazen de para oluyor. Yani “gönlünüzden ne koparsa.” Gönlünüze temas etmek isteyen bir grup çağırıyor bizleri sazıyla, erbanesiyle. Grup Zakir. Grup adına bizlere açıklamalarda bulunan Harun Sevinç,  bir araya gelişlerini ve yaptıklarını şu sözlerle anlattı: “Ben, Ümit Uçucu, Hasan Çelik ve Ali İmran Atsız Kâtip Çelebi ve İzmir Ekonomi üniversitelerinde okuyoruz. Arkadaş önerisiyle çevrede aynı insanların doğaçlama bir araya gelmesiyle tanıştık. Aramızda müzikle alakalı bölümlerde okuyan yok. Birçoğumuz gelirimizi sokaklardan elde ediyoruz. Hem maddi hem manevi amaçla böyle bir işe giriştik. Farklı müzik zevkleri olan farklı insanlar bir araya geldi bu grupta. Başka grupları örnek aldık, onlardan da etkilenip böyle bir şeye karar verdik. Herhangi bir yerden izin almıyoruz. Zaman zaman zabıtalar sorun çıkarsa da göz yumuyorlar belli bir süre sonra. Kalabalıktan korkumuz olmuyor hatta kalabalık ortam hoşumuza gidiyor. Çaldığımız müzikten dolayı genelde iyi eleştiriler alıyoruz. Vatandaşın hoşuna gidiyor. Ancak zaman zaman olumsuz eleştiriler de almıyor değiliz. Birçoğumuz ailemizle yaşamadığımız için ailesel problemlerle karşılaşmıyoruz. Belli bir noktadan sonra kabulleniyorlar zaten. Meşhur olma gibi bir derdimiz yok. Sadece insanlarla müzik yolu ile iletişim kurmak istiyoruz. Başka şehirlerde de sokağa çıkıp müziğimizi yaptık. Ancak büyükşehirlerin farkı gözle görülebiliyor. Doğu, Güneydoğu bölgelerinde millet yüzümüze bakmazken hatta kimi zaman ayıplarcasına bakarken büyükşehirlerde ilgi odağı oluyoruz. Bu karşılıklı bir etkileşimdir aslında. Maddi ve manevi karşılığını aldığımız için şu an İzmir’deyiz.”

‘’MÜZİK SOKAĞIN ÇIĞLIK ATAN İÇ SESİ’’

Sevinç, “Düşünsel olarak bir toplumun kültürünü öğrenmek istiyorsanız sanatına, müziğine bakacaksınız. Biz de kültürümüzü tamamen müziğimizle gösteriyoruz. Hayat ve hava koşulları ne olursa olsun müziğimizi insanlara duyurmak, hissettirmek mutluluk verici. Müzik sokağın çığlık atan iç sesi aslında. Toplum serzenişini, isyanını, direnişini doğrudan gösteremese de sanat yoluyla bunu açığa çıkarabiliyor” ifadelerini kullandı.

Grup Zakir’in ardından yönümüzü Konak’ta bulunan Sokak Sanatçıları Derneği’ne çevirdik. Derneğin içi farklı bir dünyaya açılıyor. Keyifli bir röportaj gerçekleştirdiğimiz Ceren İncedursun ve Kubilay Mutlu, sanatı dernekten alıp sokağa taşımış adeta. Dernek kurucusu ve yöneticisi Kubilay Mutlu, aynı zamanda sokak orkestrası üyesi.  Derneğin 2009 yılında kurulduğunu söyleyen Mutlu, sokak sanatı ve kente dair ışık tutacak paylaşımlarda bulundu.

“BİR MEKAN MÜCADELESİ”

Mutlu, “Sokak sanatı tamamen bir kent kültürü, kamusal alanları savunma mekanizmasıdır. Onlar mekanlara anlam katmak için vardır. Biz de olmazsak ticari bir mekana dönüştürülecek oralar. Gezmek herkesin hakkı ama oralara sahip çıkarsan ancak senin olur. Sokak sanatı yani bir mekan mücadelesi aslında. Mekanları değiştirip dönüştüren bir durum. Dernek 2009 yılında kuruldu. Ama onun öncesinde derneği kuran ekip 2004 yılında üniversitede çalışmalar başlatmıştı. 9 Eylül üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Sokak Sanatçıları Kulübü kurmuştuk o zamanlar. Ressamlar, sinemacılar, müzisyenler üniversitede ayrı takılırdı. Herkes kendi dünyasında yaşardı. Hatta heykeltıraşlar hiç selam bile vermezdi. Dedik ki böyle bir saçmalık olamaz. Herkesi birbirinden öğreneceği çok şey var. İkincisi kampüs alanına sıkıştırılmış bir sanat faaliyetinin bizi heyecanlandırmadığını düşünüyorduk. İnsanlarla paylaşılmamış bir sanat üretiminin sadece galerilere sıkışmış bir sergi pratiğinin ya da sadece konser salonlarına sıkışmış bir müzik pratiğinin hem onu yapanı heyecanlandırmadığını hem de paylaştığımız kişilere yarar katmadığını gördük. Disiplinler bir araya gelsin oturup düşünseler dedik. Bir şey yapamasak bile kamusal bir alan oluşturmak istedik. Bu işin bir kurumu olsun dedik ve derneği kurduk. Bildiğim kadarıyla bu alanda Türkiye’nin ilk ve tek derneği. Bu hem şaşırtıcı hem de üzücü” ifadelerini kullandı.

“KENTİN ÖNEMLİ BİR BİLEŞENİ”

“İzmir hayatı sokakta yaşayan bir şehirdi. Kahvehanelere gidilir, balkonlara çıkılır sahilde yürüyüşler yapılırdı. Böylesine dışarıya bağlı bir şehrin salonlara kilitlenmiş olması abesti. Sokak sanatı kentin önemli bir bileşeni olduğu için kilitleri kırmak istedik” diyen dernek kurucusu Mutlu, belediyeyle yaşadıkları olumsuzlukları da ele aldı.  Mutlu, “Mevzuatla alakalı sıkıntılarımız var. Belediye sokak sanatıyla alakalı henüz bir prosedür geliştirmedi. Kültürden sanattan anlayacak yetkililerle muhatap olmak istiyoruz. Bununla alakalı trajikomik bir anımızda var. Karşıyaka Belediyesi gösteri yapan pandomimci bir arkadaşa gürültüden ceza kesti. Mekanlar nasıl değişiyorsa belediyelerde insanların çabalarıyla değişecek. Çok ümitsiz değiliz yetkililer konusunda. Çünkü bizim iletişim kanalımız açık. Sorunlar yaşadığımızda az çok iletiyoruz. O kanalı memnun olmadığımız şeyleri söylemek için kullanıyoruz. Çok olumlu geri dönüşler olmasa bile” dedi.

Sokak sanatının sosyal medyada paylaşılır paylaşılmaz tüketilmesi ve platformdaki ilginin paylaşımdan sonra yok olması üzerine de konuşan Mutlu, “Mekanı yaratmaktan mahrum kalıyorlar. Bu çok önemli bir tespit. Biz de kayıtlarımızda paylaşıyoruz. İnsanlar ellerinde fotoğraf makinesi olduğu zaman o anı belgelediklerini düşünüyorlar. Oysaki o anı yaşamak önemlidir. Çoğu zaman deriz ki insanlar paylaşım yapmaktan bir kenti gezmeye fırsat bulamıyorlar. Mekanı deneyimliyorlar, yaşıyorlar ama yaratmaktan mahrum kalıyorlar. Fakat sosyal medyada çağımızın gerçekliği. Evet, insanlar yüz yüze iletişimde daha etkili daha samimi ve sahici ancak sosyal medyada onun reddi anlamına gelmiyor. Sonuçta orada da interaktif bir süreç yaşanıyor. Önceden böyle bir şey söz konusu değildi. Okuduğun ya da izlediğin an geri dönüt yapman imkânsızdı. Ancak artık yorum yapabiliyorsun, tıkladığın likelerle onu onayladığını, onun sana hitap ettiğini belirtiyorsun. Sosyal medyayı kötüleyemem ama yüz yüze iletişimi daha uygun buluyorum. Bu yüzden sanatı sokakta yapıyoruz” dedi.

İnsanların kendilerinden etkilenerek müzik yaptığını, grup oluşturduğunu söyleyen Dernek Başkanı Ceren İncedursun, “Arkadaş, aile ve çevrenizden kısıtlamalara maruz kaldınız mı” sorumuza şöyle yanıt verdi: “Arkadaş çevremiz baskı yapıyordu. Ayıp karşılanırsınız, beceremezsiniz yapmayın diye. Çünkü o dönemler bu kadar rahat değildi her şey. Hele ki sokağa inip şarkı söylemek. Fakat zamanla bizim konumumuzu gördükçe onlarda özenmiyor değildi. Kendileri de bu tarz faaliyetler yapmaya başladı. Ailemizin pek baskı yaptığı söylenemez. Çünkü onlar şu kafadaydı. Esrarcı olmasın da gitsin sokakta şarkı söylesin. Kötünün iyisi olarak düşünülürdü.”

“AYNI KALDIRIMDA ORKESTRA ÇALMAK”

İncedursun, sözlerini şöyle noktaladı: “Devletten herhangi bir fon ya da bütçe almıyoruz. Kendi çabamızla yağımızda kavruluyoruz. Bu işi para için mi yapıyorsunuz diyenlere söylüyorum. Dinleyicimizle aynı kaldırımda orkestra çalmak, şarkılar söylemek, farklı ruhlara temas etmek paha biçilemez. Çok zengin ailelerin çocukları yanımıza gelip piyano dersi falan alıyor ve onlarda kimi zaman sokağa çıkıp gösterilerde bulunuyor. Düşünsenize paraya mı ihtiyacı var hayır. O an kendinden alt bir sınıfla bir arada. Sokak sanatı bu yüzden farklı tabakaların kaynaşmasını da sağlıyor. Yoğun istek olduğu zaman şehir dışına çıkıp orada da çalışıyoruz. Farklı etkinliklerimizde olacak fuarda.  Sizleri de bekliyoruz.”

Hayat bazen küçük güzel mutlulukları, güzel “an”ları cömertçe serpiştirir günümüze, ama onları görebilmek bu tatlı sürprizin tadını çıkarabilmek gerekir, zira hayat o tatlı “an”ların toplamından başka bir şey değildir. Gündelik hayatın bu değerli kahramanlarına teşekkür ediyoruz.  İyi ki varsınız Karşıyaka, Alsancak, Kıbrıs Şehirleri Caddesi’ni şenlendiren değerli dostlar. Siz sevgili okurlarımız belki bugün onları daha çok fark edip gülümsersiniz!

Haber Merkezi