Sayfa Yükleniyor...
Şair Mehmet Demirkapının ilk şiir kitabı Hüzün Fotoğrafları yayımlandı. Şiirlerinde yaşam felsefesini yansıtan yazarın kitabı ilk yılda iki baskı yaparak büyük bir başarı elde etti
ONURHAN ALPAGUT-ÖZEL RÖPORTAJ
Mehmet Demirkapının ilk şiir kitabı Hüzün Fotoğrafları yayınlandı. Mühür Yayınlarından çıkan eser, yazarın tamamı ile kendine özgün bir üslup ile kaleme aldığı farklı içerikteki hayatın içerisinde yer alan olaylardan esinlemesinden oluşuyor. 72 sayfadan oluşan kitap okuyucuyu yazarın deyimiyle her eserde içine çekiyor.
Yazar-Şair olma süreciniz nasıl gelişti?
İlk yazma eylemi, bizim kuşağın mektuptur. Gurbette mutlaka birileri vardır. Hele de babanız gurbette ise Yazma okuma ile gelişen bir eylem. Okudukça yazacak şeyleriniz çoğalıyor. Buna bir de yaşanmışlıklar katılınca, iyice belirginleşiyor. Sonra Türkçe dersleri. Yaptığınız ödevler. Hiç laf olsun diye ödev yapmadım. Hangi dersten ödev aldıysam okulda, hep en iyisi benim ki olmuştur. Sayısal öğrencisiyim lisede, kompozisyondan ödev yapıyorum. Hocam tam not veriyor ve ödevini örnek ödev olarak alıyorum diyor. Biyolojiden ödev alıyorum, yine aynı. Sebep ne buna? Her şeyin en iyisini yapma duygusu. Emek verme. Şimdi öyle mi, beş dakikada internetten bir ödevi hazır hale getiriyorsun. Adeta plastik oyuncaklar gibi. Marketten alınan bir oyuncağın eve gelinceye kadar değerini yitirmesi gibi. Yazmak, insanın yaşanmışlığı; yazmak, insanın hayata dokunmuşluğudur.
YENİ KİTABI YOLDA
Kitaplarınızı ortalama ne kadar sürede tamamlıyorsunuz?
Kitaplar, bir anda yazılmazlar. Mutlaka bir zaman dilimine sıkışmış bir hikayesi vardır. Tohum olarak zamana saçılmış, hasat mevsimi uzun sürer. Hele de şiirse yazdığınız, içinde ilk yazdıklarınız ve son yazdıklarınız arasında bir seçki yaparsınız. Mesela bir kitap dosyam var, tam yirmi yıl önce başladı kurgusu. İnşallah yeni sezonda baskıya hazır hale gelecek.
Yazmaya nasıl başlıyorsunuz? Sizi ne gibi durumlar ve hisler teşvik ediyor?
Yazmak, bir anda parlayan şimşek gibidir. Sizi tetikler. Hayatın içindeki herhangi bir olay, bir fotoğraf, bir akşamüstü, yağmurdan sonraki toprak kokusu, bir martının dalışı Yani hayatın içinde yaşamaya ait ne varsa, önce gözünüze sonra yüreğinize bir deprem etkisi yapar. Bazen hayallerinizle yaşarsınız bütün uzakları. İşte sizdeki yakın yakalar. Teleobjektifiniz ne kadar büyükse, o denli güçlü olur.
YAZMAK İNSANIN KENDİSİNİ KEŞFETMESİDİR
Size göre yazmak bir yetenek mi? Sonradan geliştirilebilir mi?
Öyle yazarlar gördüm ki, ömürleri boyunca tek bir eserle başyapıt verenler var, yazma eylemine çok geç başlamış olanlar olup, birçok eser verenler var. Bunun sanırım insanın kendi içindeki fay hatlarının kırılması ile ilişkisi var. Yazmak başlangıçta bir yetenek gibi görülse de, aslında insanın kendini keşfetmesidir.
Sevgili Şair Mehmet Demirkapı, yazdıklarınızda sizi ne kadar görüyoruz? İlk şiir kitabınızı Mühür Kitaplığından 2017 yılında çıkardınız, öncelikle sormak istediğim kitabınızın ismiyle ilgili Hüzün Fotoğrafları okuyucuyu hüzne mi davet ediyorsunuz, ya da bütün fotoğraflar hüzne bir davetiye midir?
Şiirlerimin tamamında benim hayat felsefem var. Kızımın edebiyat öğretmeni Hüzün Fotoğrafları için şunları söylemişti; Hocam kitabınızı baştan sona okudum. Her şiirde aradım aradım baktım ki en sona gelmişim, kimseyi bulamadım. Anladım ki şiirler size ait ve özgün. Şiir, insanın parmaklarından dökülen gözyaşıdır der, Nizar Kabbani. Gençlik yıllarında okuduğum bir de Nazım sorar ya hani; Bana mutluluğun resmini çizebilir misin? O yıllardan sonra yazma ve yaşama serüvenim, anın içindeki resmin mutluluğunu yaşama ve yaşatma ile geçti. Sonra öğrendim ki, resmin içinde hüzün de varmış. Çünkü insan hayatı bir bütün. Geçmişte mutlu olduğu bir an bile, yıllar sonra hatırlandığında ona olan özlem bu kez insanı hüzne boğar. Yani resmin içindeki mutluluk bile, aradan geçen zamanla hüzne dönüşür. Ya resmin içinde Aylan varsa, bunun başı da sonu da yüzyıllar geçse de hep hüzündür. Öyleyse sorunun cevabı evet! Bütün fotoğraflar başlangıçta mutluluğun resmi olsa da, sonunda hüznün kapısını çalar.
BİR YILDA İKİNCİ BASKIYI YAPTI
Bize yazdıklarınızdan kısaca söz eder misiniz?
Hüzün Fotoğrafları, ilk şiir kitabım. Birinci yılında ikinci baskıyı yapan bir şiir kitabı. İçinde okuyanların baştan sona bir solukta okuyup ve her birini okutan şiirler var. Sebebi farklı konuları içermesi ve hayatın içinde size onu farklı bir dil ile sunması. Hiç birinde kendini tekrar eden duygulara girmemeye özen gösteren bir üslup var. Hayatın yaşanmışlığı içinde yakalanan anlardaki, insanın parmak izleri İkinci kitap dosyam, Ah Şu Fizik. Umarım eylülde okuyucu ile nihayet buluşacak. Yirmi yıllık bir öyküsü, elli yıllık bir birikimi olan bir dosya. Bu kitapta bu ülke insanının genlerine işlemiş bir hastalığın teşhisi ve tedavisi üzerine kendi içinde formüle edilmiş bir metodu var. Bu ülke insanını başarılı ve mutlu edecek, Baklava Dilimi Metodu. Öğrencilere, öğretmenlere ve velilere hitap edecek olan bir dosya. Yani tüm Türkiye aslında bu dosyayı bekliyor. Katıldığım kitap fuarlarında dosyayı anlattığım her bir okuyucu heyecanla beklediğini ifade etti.
Dokunma isimli şiirinizde ben hep bir yüreğe dokunurum. Dokunma ihtiyacı nedendir, insani bir duygu olarak dokunma hayatımızın neresinde durmaktadır ?
Ben dokunmayı hayatın başköşesine oturttum. O bütün kapıları açan bir şifredir. Dokunmayı bilmeyen insanlar, hayatı ve mutluluğu keşfedemez, yakalayamazlar. Tenin tene dokunması en sondakidir. Ve insanlar arasındaki sevgi nihai aşamada adresine teslim edilen postadaki mektup gibidir. Yani dokunmak bir eylemdir. Önce ruhunda olanların sana dokunduğu şiddete bağlı olarak duyguya, mektuba dönüşmesi. Ulaşınca da dokunarak okuyarak tekrar o duyguyu diğer tarafa iletmesidir. Yani dokunma bu hayatın görünen ve görünmeyen süper iletkenidir. Öyle güçlüdür ki, iletim sırasında asla kaybolmaz. İşte hayatın içindeki şiir tam da budur. Dokunmayan şiir, ruhunuzdaki piyanonun tuşlarını havaya kaldırmayan şiir, size dokunur mu? Dokunmak, sevmenin sonucudur. Kim dokunmuyorsa, bilin ki o sevmiyordur da...
YETERİ KADAR OKUYOR MUYUZ?
Türk toplumu sizce yeterince okuyor mu?
Her toplum gibi okuyor. Ancak bu yeterli mi? Bunu herkes kendine sormalı. Bu ülkede herkes bütün soruları hep başkalarına sorar. Oysa unuttuğumuz bir şey var, kendimiz! İnanın olaylara böyle bakabilsek, toplumdaki birçok problemi çözmüş olacağız.
Kitap fuarlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kitap fuarları, yazar ve yayınevleri açışından okuyucuya doğrudan ulaşma anlamında çok faydalı. Başlangıçta amatörce de olsa, iyi niyet eksiklikleri görmememizi sağlıyor. Bazı Anadolu fuarları hakikatten ilgi açısından zirve yapmış. Bu çok güzel. Özellikle belediyelerin büyük katkı sağladığı ve yazarlara ilgi gösterdiği okurlarla buluşturduğu fuarlar çok güzel. Örneğin, Malatya Kitap Fuarı. Buradan Malatya Büyükşehir Belediyesine her noktadaki ilgi alaka ve komple bir organizasyonu başarı ile tamamladıkları için teşekkür ederim. Örnek alınacak bir fuar organizazyonuna imza attılar.
TÜRKİYENİN EN İYİLERİNDEN
İzmir Tüyapa katıldınız. İzlenimleriniz nasıl oldu?
İkinci kez katıldım. İzmir Tüyap, Türkiyedeki en iyi fuarlardan biri ilgi bakımından. Ancak bu yılkinde ilgi biraz azaldı gibi. Sebebi sanırım bazı dostlarında ifade ettiği gibi, on beş gün önce benzer bir organizasyonu belediyenin yapmış olması. Ancak yine de okur ilgisi Tüyap fuarları içinde en iyilerdendi.
Hedefleriniz nedir? Amaç edindiğiniz varmak istediğiniz bir nokta var mı?
On yıllık bir hedefim var, şiirde iz bırakmak istiyorum. İki yılda bir şiir kitabı. Şiir edebiyatın en zor alanı. Kalıcı olmak çok zor. Bunun için çok çalışmalıyım. Kendi evinde şair çıraklığı ilk basamağım. Hüzün Fotoğrafları bu basamağın ilk adımı. Birinci baskı 1 Nisan 2017, ikinci baskı 1Nisan 2018. Bu çıraklığın sağlama alınması gibi geldi bana. Bu yol uzun bir yol. Sadece zamana ve sabra ihtiyaç var.
Türkiyede bir kitap yayımlamak zor mu?
Günümüz şartlarında açıkçası çok kolay. Baskı bedelini hazırlayan herkes kitabını bastırabilir. Ancak yayıncılık burada devreye giriyor. Basılan bir kitabı okura ulaştırmak için mutlaka bir yayıncı bu işi yapmalı. Tabi edebi değeri olan kitap dosyaları, bu yayınevinin çizgisi ile alakalı. Ve zaman yayınlanan her eserin aslında olmak ya da olmaması. Bazı öyle kitaplar var ki, hiçbir edebi değeri yok! Sadece sosyal mecralar kullanılarak baskı üstüne baskı yapması, popüler olması mümkün olabiliyor.
YAZARAK KAZANMAK
Bir yazar-şairin sadece yazarak yaşamını idam ettirmesi mümkün mü?
Bu en zor olanı. Sadece yazarak yaşamını idame ettirebilmek! Edebiyat tarihi boyunca çok az kimseye nasip olmuştur. Sabahattin Ali, eserleri şimdi yok satıyor. Yaşarken birçoğunu bastıramadı bile. Ve hazin sonu. Bu ülkede muhalif olmak her zaman zordur ve bedel hayatındır. Şimdi yok satan kitapların sahibi. Kazanan sadece edebiyat. O yüzden diyorum ki, kısacık ömründe iyi ki bu kadar çok eser verdi. Bunu edebiyatçı olmasa bile, bir de Ahmet Kaya için söylerim hep.
Bizimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için gazetemiz adına teşekkür ederim. Bu söylediklerinize ek olarak belirtmek istediğiniz bir şey var mıdır?
İlginize çok teşekkür ederim. Zaman geçecek, edebiyat kalacak. İnşallah biz de bu akan derede akıp giden çer çöp olmayız, deredeki çakıl taşı da olsa kalanlardan oluruz. Bu yolda katkılarınızın daimi olması dileğimle, tüm okurlara selam ve sevgilerimi en kalbi duygularımla iletiyorum.
Haber Merkezi