Güvensizliğin Önyargıya Dönüştüğü Yer
- Oluşturulma Tarihi : 27.12.2025 09:36
- Güncelleme Tarihi : 27.12.2025 09:36
İnsan, bilmediğinden korkar. Ama asıl sorun, korktuğunu anlamaya çalışmak yerine yargılamayı seçmesidir. Önyargı, işte bu kolaycılığın adıdır.
Günümüzde kimse kimseye güvenmiyor. Bunu inkâr etmiyoruz belki ama kabullenmiyoruz da. “Ben güvensiz değilim” diyenlerin çoğu ilk fırsatta karşısındakini suçlu ilan ediyor. Henüz konuşmadan, tanımadan, dinlemeden…
Bir bakış yeterli oluyor. Bir cümle, bir söylenti, bir etiket… Ve insan, insanlıktan çıkarılıp bir kalıba sıkıştırılıyor. Bambaşka duyguları olan biri haline geliyor…
Güvensizlik, zamanla bir savunma mekanizması gibi sunuldu. “Saf olma”, “kimseye güvenme” , “önce kendini düşün”…
Bunlar artık öğüt değil, toplumsal refleks hâline geldi. Sonra da neden yalnızız diye soruyoruz.
Önyargı tembeldir.
Çünkü tanımak emek ister.
Dinlemek zaman ister.
Anlamak cesaret ister.
Yargılamak ise bir saniye.
Bugün en çok masumlar zarar görüyor. İyiler şüpheli, sessizler suçlu, farklı olanlar tehlikeli sayılıyor. Güvensizlik büyüdükçe vicdan küçülüyor. Vicdan küçüldükçe adalet sakatlanıyor.
Herkes, herkesin potansiyel tehdit olduğu bir dünyada yaşamaya alıştı. Bu yüzden kimse kimseye dokunmuyor. Bu yüzden acılar bireysel, korkular ortak.
Oysa güven saflık değildir. Önyargısız olmak da körlük değildir. Asıl körlük, herkesi aynı karanlıkta görmekte ısrar etmektir.
Belki de artık şunu kabul etmeliyiz:
Birbirimize güvenmeden güçlü bir toplum, önyargılarımızdan vazgeçmeden adil bir gelecek inşa edemeyiz.
İnsan, insana rağmen değil…
İnsan, ancak insanla iyileşir.
Ve sonra kimse kimseye güvenmediği bu kalabalıkta, herkes kendini “haklı” sanarak yaşıyor. Oysa güvenin bittiği yerde sadece ilişkiler değil, insanlık da çürür. Önyargıyla örülmüş bir toplumda ne adalet ayakta kalır ne de vicdan. Herkes suçluymuş gibi bakılan bir dünyada, bir gün gerçekten suçsuz olanlar konuşacak yer bile bulamaz. İşte asıl tehlike o zaman başlamıştır.