Koşuşturmanın İçindeki Sessiz Enerji
- Oluşturulma Tarihi : 22.11.2025 09:59
- Güncelleme Tarihi : 22.11.2025 09:59
Bazı insanlar sabahı ağır ağır karşılamayı sever. Günün yavaş akmasına, adımların sakinleşmesine, hayatın biraz beklemesine ihtiyaç duyarlar. Onlara göre huzur, dinginliğin içindedir.
Ama bir de bizim gibiler var…
Ben yoğunluğu seviyorum. Hatta çoğu zaman o yoğunluk bana nefes oluyor. Bir telefonun çalması, kapıdan içeri aceleyle giren biri, yetişmesi gereken işler, çözülmesi gereken sorunlar, alınması gereken kararlar… Bunların her biri, dışarıdan bakılınca yorucu görünebilir. Ama bana enerji veren şey tam da bu tempo.
Koşuşturma, insanın içindeki dinamizmi harekete geçiriyor. Sabah kalktığında seni bekleyen bir işin, bir sorumluluğun, bir hedefin varsa uyanmak bile daha anlamlı geliyor. Gün içinde bir dosya, bir toplantı, bir karar… Hepsi zihnini açıyor. Güne “şunu da halledeyim, bunu da bitireyim” diyerek başlamak, sanki görünmez bir güç veriyor. Yoğunluk, insanı diri tutuyor; ayakta, hayatta ve farkında…
Ben fark ettim ki, durgunluk insanı ağırlaştırıyor. Boş vaktin fazlası, bazen huzur değil, yük getiriyor. Düşünceler büyüyor, kaygılar çoğalıyor, insan kendini bile duymak istemiyor. Oysa hareket halinde olmak; zihni, kalbi, ruhu aynı anda çalıştıran bir ilaç gibi. Yoruluyorsun, evet… Ama o yorgunluk insana tatlı bir “yaşamışlık” hissi bırakıyor.
Gün bittiğinde, “Bugünü boşa geçirmedim” demek kadar güzel bir duygu var mı?
Bir insana yardım etmişsindir…
Bir iş çözmüşsündür…
Bir planın ilk adımını atmışsındır…
Belki sadece birine bir cümlelik destek olmuşsundur.
Ama sonuçta hayatla temas etmişsindir.
Koşturmaca, insanın kendini unutmasını değil, aksine kendini bulmasını sağlar. Çünkü hareket eden insan, üretir. Üreten insan, yaşar. Ve yaşayan insan, içindeki gücü keşfeder. Belki de bu yüzden, yorulmayı sevmeyi öğrendim. Yorgunluk artık benim için bir tükenme değil; “çabaladım” demenin sessiz güzelliği.
Bazıları soruyor:
“Bu kadar hız neden?”
“Bu tempo seni tüketmiyor mu?”
Cevabı çok net:
Durduğumda eksiliyorum. Hareket ettiğimde çoğalıyorum.
Yoğunluk beni tüketmiyor, tam tersine tamamlıyor.
Günün koşuşturması beni yormuyor, aksine güçlendiriyor.
Ve ben her yoğun günün sonunda kendime şunu fısıldıyorum:
“Bugün de hayatı kucakladın.”
İşte bu yüzden, koşturmacanın içinde bir enerji var. Sessiz ama güçlü bir enerji…
Ve ben o enerjiyi her gün biraz daha seviyorum.