“Meyve Veren Ağaç ve Sessiz Canlara Gölge”


  • Oluşturulma Tarihi : 15.11.2025 09:52
  • Güncelleme Tarihi : 15.11.2025 09:52

Hayatın en eski ve en değişmez gerçeklerinden biri şudur: Meyve veren ağaç, her zaman daha çok taşlanır.
Nedense insanlar, kendi karanlığını aydınlatan ışığa değil, o ışığı taşıyana saldırır. Bir insan üretmeye başladığında, bir şeyleri değiştirdiğinde, iyilik yaptığında… Takdir değil, önce eleştiri gelir. Destek değil, çoğu zaman kuşku… Ama yine de insan, içindeki iyi tarafı susturamaz; üretmeye, fayda vermeye, birine dokunmaya devam eder. Ben bazen durup düşünüyorum: Onca taşın altında nasıl hâlâ ayakta kalabiliyor bu ağaçlar? Cevabı basit aslında… Gölgesine sığınan sessiz canlar için ayakta kalıyorlar. Bir köşe başında sessizce uyumaya çalışan sokak kedisi, gece soğuğunda titreyen bir sokak köpeği, bir tas suya minnetle yaklaşan küçücük bir can… İşte onlar, kimsenin umursamadığı o hayatlar, birilerinin içindeki iyilik ağacının neden büyüdüğünü gösteriyor. Sokak hayvanları, şehirlerin en sessiz tanıklarıdır. Bir kavganın, bir iyiliğin, bir yağmurun, bir sıcaklığın… Hepsinin içinden geçerler; ama çoğu zaman bir kaldırımın kenarında görünmez olurlar. Ta ki bir insan durup onların gözlerinin içine bakana kadar. İşte o an, insanın içindeki meyve veren ağaç büyümeye başlar. O ağacın dallarında vicdan, gölgelerinde merhamet, köklerinde insanlık vardır. Ne var ki bu iyiliği yapan insanlar da çoğu zaman taşlanır. “Hepsini besleyemezsin”, “Boş ver uğraşma”, “Ya rahatsız ediyorlarsa?” derler. O taşlardan kaçmak kolaydır. Ama iyilikten kaçmak, iyiliği durdurmak, o kadar kolay değildir işte. Çünkü insan bazen bir sokak hayvanına yüreğini açtığı anda fark eder ki: Bu dünya sadece insanlar için kurulmamıştır. Toprağın, havanın, suyun hakkı olduğu gibi, o sessiz canların da bir hakkı vardır: Yaşama hakkı.
Ben çoğu zaman sokak hayvanlarına bakan insanların yüzünde aynı ışığı görürüm. Yorgun ama güzel bir ifade… Kimse fark etmese de kendi içinde büyük bir şey başardığını bilen bir duruş… Belki taş yemiştir, belki eleştirilmiştir ama vicdanı huzur içindedir. Tıpkı meyve veren ağaç gibi… Kimse alkışlamasa da durur; kimse teşekkür etmese de gölge olur; kimse sahip çıkmasa da meyve verir.
Ve aslında sokak hayvanlarıyla bir araya geldiğimiz o küçük anlar bize şunu hatırlatır: İyilik, büyük şeyler yaparak değil; küçük şeylerde ısrar ederek büyür. Bir kap mama, bir tas su, bir yarayı sarma çabası, bir kedinin başını okşamak… Belki kimsenin görmediği ama hayatı değiştiren o anlar…
İşte o anlar, insanın içindeki ağacı büyütür. Taşlar gelir, evet… Kıskançlık, eleştiri, haksızlık gelir…
Ama ağaç büyür. Büyüdükçe gölgesi çoğalır. Bugün geriye dönüp baktığımızda şunu açıkça görürüz: Taş atanların hiçbiri hatırlanmaz. Ama meyve veren ağaçların gölgesinde nice canlar yaşamaya devam eder.
Bir gün insanlar arkalarına baktığında, “kim daha çok konuştu” diye değil, “kim daha çok iyilik bıraktı” diye hatırlanacak. O yüzden, meyve vermeye devam edelim. Gölge olmaya devam edelim. Bir tas suyla bile olsa bir cana dokunmaya devam edelim. Taşlar gelir, gider… Ama iyilik, insanın yüreğinde kalır. Ve en önemlisi iz bırakır.

 

“Meyve Veren Ağaç ve Sessiz Canlara Gölge”
Cemal Durmaz
Yazarımız Kim ?

Cemal Durmaz