Abdülhak Hamit’in Bitmeyen Çilesi

Geçenlerde kendisi de sanatçı olan bir arkadaşım Facebook sayfasında siyah beyaz resmi üstünde  “Eşinin vefatı üzerine üzüntüden ‘Makber’i yazan Abdülhak Hamit Tarhan, eşinin taziyesinde tanıştığı bayanla iki hafta sonra evlenmiştir’’ diye paylaşmış.

Altında da tahmin edeceğiniz gibi pek çoğu bayanlardan ‘Erkek işte! Ne beklersiniz’, ‘Çok bile dayanmış. Benimki ertesi gün başka birini alır’, ‘Aşk meşk hikaye. İşte gerçekler’ gibi yorumlar. Bazı erkekler ‘Valla taziyeye Rus gelse hemen aynı gün giderim onunla ha ha ha..’ demişlerdi.

Ne yazık ki ‘Abdülhak Hamit kimdir?’ diye sorsan iki kelime edemeyecek olan bu insanlar oturup onunla dalga geçiyor.

‘Bilmemek ayıp değil Öğrenmemek ayıp’ der atalarımız. Gerçi aynı atalar ‘Cahile laf anlatmak, köre renk tarifi gibidir’ diye söylemişler ama biz yine bildiğimizden şaşmayalım.

Bu konudaki cehalete bir mum yakalım.

Biliyorum ki bu yazı yukarıdaki resim kadar çok paylaşılıp ilgi görmeyecek, onun kadar yorumlanmayacak. Ancak Edebiyatımızda ‘Şair-i Azam’ olarak adlandırılmış, 14 yıllık aşkı, iki çocuğunun annesi Fatma Hanım’ın ardından yazdığı 2352 mısralık ‘Makber’ gibi muhteşem bir eserle haklı bir üne sahip olmuş şair, yazarın saçma bir paylaşım ile gösterilmesi beni üzdü. Kendisi kabrinden kalkıp ‘Bre cahiller, bre zındıklar ben öyle yapmadım’ diyemeyeceğine göre onun yerine ben bir cevap vermek istedim.

Abdülhak Hamit Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ve Cumhuriyet döneminde eserler vermiş, edebiyatımızın önemli yazar ve Şairlerindendir. Daha 20 yaşındayken hayatının ilk aşkı olan Fatma Hanım ile tanışır. Büyük bir aşkla bağlandığı bu kadınla hemen evlenirler. İki çocukları olur. Bu arada hariciyedeki (Dışişleri Bakanlığı) görevleri nedeniyle başta Paris, Kırım, Poti ve Yunanistan’ın Golos şehrinde görev yapmış, pek çok yeri gezmiştir.

1883 yılında biricik karısı, ilk aşkı o dönemde ince hastalık olarak da bilinen vereme yakalanır. Temiz havanın bu hastalığa iyi geldiği düşünüldüğü içinde bu tür hastalar genelde doğa ile iç içe tedavi merkezlerinde tedavi edilirdi.

Devamı yarına…

Abdülhak Hamit’in Bitmeyen Çilesi