Turistik Bölgelerde Durum Nasıl?

Sevgili Okurum;

Sizlere bu yazıyı Manavgat Çayı üstünde bir teknede gezinti yaparken yazıyorum.

Sizin de anlayacağınız gibi tatildeyim. Tatile çıkan kıdemli köşe yazarı ağabeylerimin yaptığı gibi “Yazarımız senelik izninin bir kısmını kullanıyor” diye dükkanı kapatıp gitmek istemedim. Bir kaç satır da olsa yazayım istedim. Ancak takdir edersiniz ki her zamanki gibi uzun bir yazı olmayacak. İşi tatile taşımamak lazım. Açıkçası zaten yazacak bir şey de gelmiyor aklıma. Düşündüğüm tek şey; tatilin ne kadar güzel bir şey olduğu ve “Neden daha sık yapmıyorum?” sorusu. Her tatile çıktığımda ulaştığım huzur ve dinginlik ile hep aynı şeyi düşünüyorum. Ancak çalışmaya başlayınca hep “Şu işi de bitireyim de öyle”, “İşler azalınca çıkarım”, “Gelecek ay çıkarım” diye diye tatili öteliyorum.

Bir kez daha anladım ki tatil bünyeye iyi geliyor kardeşim. Üzerinde birikmiş negatif enerjiyi atıyor, dinlendiriyor, yeni, taze bir enerji veriyor.

Ancak gittiğim yerlerde güzelim tarım arazilerinin, bakir kıyıların betonlaşmasını, üç kuruşa tatile gelip tıka basa, patlayıncaya kadar yiyen “güya” turistleri görünce (Neredeyse ülkemize geldikleri için üste bir de para vereceğiz) insanın keyfi kaçıyor. Ama yapacak bir şey yok. Neticede gerçekler de bunlar.

Onu da ben değil, sevgili devlet büyüklerimiz dert etsinler kendilerine.

Turistik bölgelerde durum iyi değil!

Bunca betonlaşma, her şey dahil ucuza tıksırıncaya kadar yedirip içirdiğimiz fakir turist ile bu işler yürümez. Otellerden bazıları "full" çekiyor olsa da bunlar külliyen zarar. Bizim her şey dahil geceliği 10 euroya yiyip içip, israf eden, kanalizasyonu yedikleri ile dolduran adamlara değil, az öz ama gerçek Turiste ihtiyacımız var.

Neyse yazdıkça keyfim kaçacak.

En iyisin ben burada satırlarıma son verip yemyeşil Manavgat suyu üstündeki gezime kaldığım yerden devam edeyim.

Siz de diğer haberlere. Umarım daha keyifli haberler okursunuz.

Turistik Bölgelerde Durum Nasıl?