Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalarda, metabolik sağlığın korunması açısından egzersiz ve sağlıklı beslenmenin önemini vurgulayan birçok makaleye rastlamak olasıdır. Obezitenin tüm dünyada çok kısa bir süre içinde giderek atan bir hızla yayılmasıyla başta metabolik denge olmak üzere birçok organ ve sistemde ciddi sorunlar ortaya çıkmaktadır. Özellikle metabolik ve fizyolojik dengenin bozulmasıyla görülme riski artan metabolik sendrom bu açıdan oldukça önem taşıyan bir grup kronik hastalığın bir arada bulunduğu bir sağlık sorunu olarak tanımlanabilir.
Metabolik sendrom, artmış kalp hastalığı riski, tip 2 diyabet (şeker hastalığı) ve felç (inme) ile ilişkili bir dizi metabolik risk faktörüdür. Metabolik sendromun çoğunlukla obezite. insülin direnci ve dislipidemi sorunuyla( kandaki yağlarının seviyelerindeki artma) ilişkili olması nedeniyle, bu sendrom çok yönlü bir sağlık sorunu olarak bilinmektedir. Hareketsiz yaşam, beslenme alışkanlıklarının değişimi nedeniyle, metabolik sendromun görülme sıklığının her geçen yıl sürekli olarak artış içinde artması kaçınılmaz olmaktadır.
Metabolik risk faktörü olan kardiyovasküler sorunlar, diyabet (şeker hastalığı) ve felç (inme) ilk bakışta her ne kadar beslenme temelli sorunlar olarak görülse de aslında fiziksel hareketsizlik, bu sorunların çok daha ileri seviyelere taşınmasına neden olmaktadır. Bu nedenle son yıllarda, sağlıklı ve dengeli beslenmeyle birlikte düzenli egzersiz alışkanlığının metabolik sağlığın korunmasında önemli rol oynayabileceğine dikkat çekilmektedir.
Düzenli egzersizin alışkanlığının yaşam sağlığı üzerindeki olumlu katkılarını konu alan klinik çalışmaları inceleyen Nuriye Bayar’ın yaptığı araştırmalarda, fiziksel aktivitenin sadece fizyolojik değil ama aynı zamanda psikolojik sağlık açısından da son derece önemli vurgulanmaktadır. Ve bu nedenle, depresyon dâhil olmak üzere birçok kronik sağlık sorunun önlenebilmesi için yaşam boyu spor anlayışının yaygınlaşması ve her yaş grubunun egzersiz alışkanlığını kazanabilmesi, halk sağlığı adına ciddi bir gereksinim olarak kabul edilmektedir.
Yaşam boyu spor alışkanlığını kazanabilmek ve bunu sürdürebilmek için düzenli ve uygun planlanmış bir fiziksel aktivite programı oluşturabilmek önem taşımaktadır. Yetişkinler için her hafta en az 4 gün ve toplamda 150 dakika orta yoğunlukta bir aktivite programı kardiyovasküler (kalp ve damar sistemi) sağlığı korumak için en çok tercih edilen egzersiz programı olarak kabul edilebilir. Fakat gençlerin fiziksel ve psikolojik gelişimi için her gün 60 dakika veya daha fazla fiziksel aktiviteye ihtiyaçları olduğu bilinmekle birlikte, okul öncesi ve okul çağındaki çocukların sağlıklı iskelet sistemi ve psikolojik gelişim için gün boyunca aktif olmaları gerekmektedir.
Sonuç olarak, düzenli egzersiz alışkanlığı sadece diyabet (şeker hastalığı), hipertansiyon (yüksek tansiyon), ve obezite gibi metabolik riskleri önlemekle kalmayıp, aynı zamanda ruh sağlığı üzerindeki olumlu etkileri nedeniyle de yaşam sağlığının vazgeçilmez bir unsuru olarak değerlendirilmelidir.
.