Sayfa Yükleniyor...
Obezite, alınan enerjinin aynı oranda harcanmaması durumunda, vücutta yağ dokusunun birikimi sonucu ortaya çıkan, kronik bir hastalık olarak tanımlanmaktadır. Metabolik sağlığı olumsuz etkileyen bu durum, aşırı beslenme veya yetersiz kilo kontrolüyle ilişkili olabileceği gibi, metabolizmanın enerji harcama fonksiyonunda görev alan organ ve sistemlerinin yetersiz aktivasyonundan de kaynaklanabilmektedir. Organların ve sistemlerinin yetersizliği sonucunda, alınan gıdalar verimli olarak tüketilemediği için, trigliseritlerin (yağ asitleri) yağ dokusunda depolanması sonucunda, aşırı kilo ve obezite problemi tek başına ciddi bir sağlık sorunu olmasıyla birlikte, bazı metabolik problemlerin de görülme sıklığını arttırmaktadır. Aşırı kilo ve obezite sıklıkla, tip 2 diyabet (şeker hastalığı), depresyon, kas ve iskelet sistemi sorunları, metabolik sendrom, kanser, karaciğer yağlanması, hormonal bozukluklar, hipertansiyon, kardiyovasküler (kalp ve damar sistemi) hastalıkları gibi çok çeşitli kronik sağlık sorununun görülmesine neden olabilmektedir. Obezite, karmaşık bir metabolik problem olduğu için, bu alanda yapılan araştırmalarda, bu problemin ortaya çıkmasında bir veya birden fazla faktörün sorumlu olabileceği vurgulanmaktadır. Obezite ve aşırı kiloya katkıda bulunan çok çeşitli fizyolojik faktörler arasında en sık gözlenen, dengesiz ve aşırı beslenme alışkanlığıdır. Düzenli olarak yüksek kalorili, yüksek yağlı ve yüksek şekerli gıdalar tüketmek, hızlı kilo alımına yol açarak, aşırı kilo ve obezite problemine neden olmaktadır. Aşırı beslenmeyle birlikte düzenli fiziksel aktivite eksikliği de bir başka obezite etkeni olarak göze çarpmaktadır. Son yıllarda tüm dünyada hızla yaygınlaşmakta olan hareketsiz yaşam tarzı ve düzenli egzersiz eksikliği, hemen hemen her yaştaki bireylerde kilo alımına ve obeziteye yol açtığı bilinmektedir. Bu arada, obezite ve aşırı kilo probleminin genetik (kalıtımsal) boyutunun da olduğu gözden uzak tutmamak gerekmektedir. Beslenmeyle alınan gıdanın enerjiye çeviriminde rol oynayan fizyolojik mekanizmaları kontrol eden metabolik sistemlerle birlikte, iştah duygusunun yönetiminde görev alan genlerin fonksiyonları, obezitenin ve aşırı kilonun genetik yapıyla yakından ilişkili olduğunu ortaya koymaktadır. Beslenme genetiği, genler, beslenme ve sağlık arasındaki etkileşimleri araştıran ve sağlıklı kilo kontrolü açısından son yıllarda oldukça dikkat çekici sonuçların alındığı bilimsel araştırma alanıdır. Beslenme genetiği araştırmaları, kilo kontrolü açısından, bireyin yağ veya karbonhidrat gibi belirli diyet bileşenlerine metabolik tepkisini etkileyen genetik varyasyonları (çeşitliliğini) belirlemeye odaklanmıştır. Yapılan araştırmalarda, bu genetik varyasyonları ayrıntılı olarak değerlendirerek, bireylerin kilo vermelerine ve uzun vadede sağlıklı bir kiloyu korumalarına yardımcı olabilecek kişiselleştirilmiş diyet ve fiziksel aktivite önerilerin geliştirilebilmesi hedeflemektedirler. Beslenme genetiği araştırmaları ayrıca diyet, genetik ve insan sindirim sisteminde yaşayan mikroorganizmalar topluluğu olan bağırsak mikrobiyomu (flora) arasındaki karmaşık etkileşimlere de ışık tutabilmeyi amaçlamaktadır. Bağırsak mikrobiyomunun metabolizma ve enerji dengesinin düzenlenmesinde önemli bir rol oynadığı için, diyet programlarının bağırsak mikrobiyomunun bileşimini ve işlevini obezite riskini etkileyebilecek veya önleyebilecek şekilde planlanabileceği görüşü kabul edilmektedir. Beslenme genetiği, obeziteye katkıda bulunan genetik ve çevresel faktörler hakkındaki bakış açısını geliştirmek, bireylerin sağlıklı bir kiloya ulaşmalarına ve bunu korumalarına yardımcı olabilecek kişiselleştirilmiş beslenme programları ve kilo kontrolü yöntemlerini geliştirmek için büyük umut vaat etmektedir. Bu nedenle, obezitenin önlenmesi ve aşırı kilo tedavisinde, beslenme genetiği araştırmaları henüz yeni gelişmekte olan bir araştırma alanı olarak öngörülmektedir. Sonuç olarak, aşırı kilo ve obezite, sadece çeşitli hastalıklar için risk faktörü olasılığını artırmakla kalmayıp ama aynı zamanda bireylerin yaşam kalitesini de düşürmekte ve bu durum beraberinde birçok fiziksel ve psikosoyal sorunları da beraberinde getirmektedir. Bu nedenle, küresel bir sağlık sorunu olarak değerlendirilen obezitenin önlem ve tedavisinde beslenme genetiği temelli araştırma yöntemlerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasının, etkin kilo kontrolü yöntemlerinin geliştirilmesinde olumlu katkı sunabileceği beklenmektedir.