Sayfa Yükleniyor...
Metabolik sendrom, diyabet, yüksek tansiyon (hipertansiyon) ve obezitenin bir arada bulunduğu, halk sağlığı için ciddi bir tehlike olarak kabul edilen tıbbi terimdir. Metabolik sendrom, özellikle koroner ( kalp damarları) kalp hastalığı, inme ( felç) ve kan damarlarını olumsuz etkileyen ve birçok sağlık sorunlara yol açabilen bir sağlık problemi olarak önlenmesi ve tedavi edilmesi gerekli olan bir sağlık problemidir. Bu sendromda tek başına diyabet, yüksek tansiyon, obezite bulunabileceği gibi bu üç olumsuz faktörden birkaçı da bir arada bulunarak, kalp ve damar sağlığı için ciddi bir yaşamsal tehlike ortaya çıkarabilir, ancak üçünün bir arada olması özellikle tehlikelidir. Yapılan araştırmalarda, metabolik sendromun 50 yaş ve üzeri 3 yetişkinden 1'inde görülmesi de, bu problemin çok yaygın bir sağlık sorunu olduğunun bir göstergesidir.
Metabolik sendrom tanısının konulabilesi için; artmış bel çevresi, yüksek trigliserit (serbest kan yağları) düzeyi kalp krizi, düşük HDL düzeyi, yüksek kan basıncı ve bozulmuş açlık kan şekeri seviyelerinin değerlendirilmesi önem taşımaktadır. Ve bu kriterlere ek olarak insülin direnci de, bu sorunların neden olduğu yaşamsal riskleri arttırmaktadır. Son yıllarda dünya, insanların hayatını tehdit eden metabolik sndromun ortaya çıkmasında obezite çok sık görülen bir faktör olarak dikkat çekmektedir. ‘’WHO’’ World Health Organization (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından yapılan tanıma göre obezite ve fazla kilo, “sağlığı bozabilecek anormal veya aşırı yağ birikimi” olarak açıklanmakta; BMI (Beden Kitle İndeksi )30 kg / m2 üzerinde obezite hastalık kriteri olarak gösterilirken, BMI (Beden Kitle İndeksi ) 25 kg / m2 üzerinde bireyler de fazla kilolu kabul edilmektedir.
Metabolik sendrom, tüm dünyada tedavi edilmesi gerekli olan olan bir sağlık sorunu olarak bilindiği için tıbbi tedaviye ek olarak egzersizin de mevcut tedavinin etkisini arttırdığına dair bilimsel araştırmalara hız verilmişi. Düzenli egzersizin metabolik sendroma neden olabilecek hastalıklarının sıklığını azalttığını ortaya koyan bilimsel yayınları inceleyen Nuriye Bayar’ın yaptığı araştırmalarda, yüzme, bisiklet, koşu gibi aerobik ( dayanıklılık) egzersizlerin metabolik sendromlu hastaların tedavilerine yardımcı olmakla birlikte, anaerobik ( direnç) egzersizlerin de bu bağlamda tedaviye destek olabileceğini ve özellikle hem aerobik ( dayanıklılık) hem de anaerobik ( direnç) egzersizlerin birlikte yapılması gerektiğini önerilmektedir.
Egzersiz, metabolik sendromun hem tedavi hem de korunma dönemlerinde önemli bir yere sahip olduğu iyi bilinen bir gerçektir. Bu konuda yapılan klinik araştırmaların sonuçlarına göre, hem aerobik ve hem de anaerobik egzersizlerin fayda sağladığı bildirildiği için, bu iki egzersiz tarzının aynı egzersiz programında birleştirilerek, metabolik sendromun korunma ve tedavi dönemlerinde, hastaların egzersiz programlarında birlikte uygulanması, tedavinin başarısına oldukça olumlu etkileyecektir.