Obezite;metabolik, çevresel, genetik olmak üzere çeşitli faktörlerden etkilenerek ortaya çıkan ve dünya çapında milyonlarca insanı etkileyen ve bir dizi kronik sağlık sorununa katkıda bulunan önemli bir halk sağlığı sorunu olarak tanımlanmaktadır. Azalmış fiziksel aktivite ve düzensiz enerji dengesi gibi çevresel koşullar uzun zamandır obeziteye önemli katkıda bulunan faktörler olarak kabul edilirken, genetik yapının rolü son zamanlarda giderek artan bir ilgi odağı haline gelmiştir. Obezitenin vücutta aşırı yağ birikimi olarak tanımlandığı ve genetik, çevresel ve davranışsal faktörler arasındaki karmaşık bir etkileşimin sonucu olduğunu vurgulayan son araştırmalar, özellikle yağ metabolizmasında rol oynayan genlere odaklanarak, genetik faktörler ve obezite arasında potansiyel bir bağlantı olduğunu öne sürmektedir.
Obezite, yağ depolanmasını, enerji dengesini ve metabolizmayı etkileyen bir dizi genetik varyanttan etkilenen karmaşık bir durum olarak tanımlandığı için bu alanda yapılan klinik araştırmalarda, obeziteyle ilişkili olabilecek bir dizi gen ve genetik belirteci belirlenmiştir. Bu genetik faktörler, bireylerin metabolizma hızlarını, iştahlarını ve yağ dağılımlarını etkileyerek obeziteye yatkınlık yaratabileceğine dikkat çekmektedir.
Metabolik sağlık, vücudun gıdalardan gelen enerjiyi verimli bir şekilde işleme ve kullanma yeteneğini ifade ederken, sağlıklı yaşlanma da bireylerin yaşlandıkça fiziksel, zihinsel ve psikolojik sağlık düzeyini ideal konumda sürdürebilme kapasitesini göstermektedir. Yapılan araştırmalarda, metabolik sağlığın korunmasının genel yaşam kalitesi ve uzun ömür üzerinde önemli bir etkiye sahip olabileceği ve metabolik sağlıklarını aktif olarak koruyan bireylerin, metabololik açıdan sorunlarına öncelik vermeyenlere kıyasla daha yüksek yaşam kalitesi ve uzun ömür yaşadıkları gösterilmiştir. Bu bulgular, yaşlanmayla birlikte, bireylerin metabolik sağlıklarını koruyabilmesiyle kronik hastalıkları önlemenin çokyakın bir ilişki içinde olduğu için düzenli fiziksel aktivite, dengeli beslenme, kilo kontrolü ve stres yönetimi gibi çeşitli yaşam tarzı alışkanlıklarının hayata kazandırılmasının kritik önem taşımaktadır. Bu nedenle, sağlıklı yaşam, yaşam kalitesi ve metabolik sağlıkla ilgili sağlık yaşam koşullarını geliştirmenin kritik önem taşıdığının altı çizilerek, fizyolojik sağlık, yaşam kalitesi, sağlıklı yaşlanma ve obezite genetiği de dâhil olmak üzere; sağlıklı yaşam koşullarının çeşitli açılardan ele alınmasının son derece önem taşıdığı vurgulanmaktadır.
Genetik faktörler ve obezite arasındaki etkileşimin, bireyin yaşam kalitesi üzerinde önemli etkileri olduğu bilinmektedir. Obezite, özellikle düşük öz saygı ve artan ruh sağlığı bozuklukları riski de dâhil olmak üzere çok sayıda psikososyal sorunla bağlantılıdır. Bu nedenle, obeziteye katkıda bulunan genetik faktörlerinin kapsamlı olarak değerlendirilmesi, metabolik sağlığın iyileştirebilmesi ve genel yaşam kalitesinin geliştirilebilmesi sonucunu doğuracaktır.
Egzersiz, düzenli olarak yapıldığında, vücudun bağışıklık direnicini artıran, sistemlerin fizyolojik kapasitesini geliştiren ve metabolizmaya olumlu katkılar veren fiziksel aktiviteler bütünüdür. Sedanter (hareketsiz) yaşam tarzının, vücut kas kitlesinde azalmaya, metabolizma hızında yavaşlamaya yol açarak, bağışıklık isteminin zayıflamasına ve bununla birlikte birçok kronik hastalığa neden olduğu bilinmektedir. Son yıllarda yapılan bazı klinik araştırmalarda, düzenli fiziksel aktivitenin obeziteye yönelik genetik yatkınlıkları etkileyebileceğini öne sürmektedir. Bir çalışmalarda, düzenli fiziksel egzersizin, obeziteyle ilişkili genlerin bireyin vücut kitle indeksi üzerindeki etkisini azaltma potansiyeline sahip olabileceğini gösterilebildiği için düzenli fiziksel aktivitenin genetik riski azaltma stratejilerine değerli bir katkı sağlayabileceği düşünülmektedir.
Sonuç olarak, küresel bir salgın hastalık olarak da adlandırılan obezite, hareketsiz bir yaşam biçiminin doğal bir sonucu olarak, vücut yağ oranında da görülen artış olarak ifade edilmekte ve sağlıklı yaşam adına ciddi bir problem olarak göze çarpmaktadır. Tüm bu metabolik sorunların engellenebilmesi için, yaşam boyu spor ve sağlıklı beslenme alışkanlığının kazanılması, doğal, dengeli bir diyet eşliğinde düzenli ve bilinçli bir egzersiz programını günlük hayata taşıyabilmek, her geçen gün daha da önem kazanmaktadır.