1
Doç. Dr. Zeki Uyanık
İlkses Gazetesi Yazarımız

Doç. Dr. Zeki Uyanık

Yazarın Köşe Yazıları

Allah'a yemin olsun ki şu işi yapmayacağım diyen kimse o işi yapsa dinen ne olur?

Dinen kişinin yeminine sadık kalması gerekir. Sadık kalmasa yeminini bozsa dinen günah işlemiş olur. Aynı zamanda yemini bozan kimse bir de yemini bozma kefaretini vermesi gerekir. Yeminini bozan kişi kefaret olarak ya 10 fakiri sabah aksam doyuracak ya da 10 fakiri giydirecek. Kişinin bunlara gücü yetmezse 3 gün oruç tutar. Ancak yemin eden kişinin yeminine bağlı kalmaktansa bozması daha hayırlı ise yeminini bozar ve kefaretini verir.
Dalgınlıkla kaçırdığımız namazdan dolayı günaha düşer miyiz?
Unutularak kılınmayan namazların kılınmadığından dolayı bir günahı yoktur. Ancak bu nazmın en yakın zamanda kaza edilmesi gerekir. Zira herhangi bir sebeple vaktinde kılınmayan ve böylece yükümlünün zimmetine borç olarak geçmiş bulunan namazların bir tek ödeme yolu vardır, o da kılamadığımız namazları kılmaktır. Yani kaza etmektir. Bundan başka namazın zimmetten düşürülmesi için bir yol yoktur. Dolayısıyla hangi sebeple kazaya kalmış olursa olsun vaktinde kılınmamış bir namazın borcundan kurtulmak için illaki onu kaza etmek gerekir. Fidye veya para vermek ya da başkasına kıldırmak şekli ile bu namaz borcu ödenmez.
Kişinin boşadığı eşi ile tekrar evlenmesi caiz mi?
Dinen boşama üç kere ile sınırlandırılmıştır. Bir


Kişi veya kuruluşlara iş ya da müşteri bulan kişinin bundan dolayı ücret alması caiz mi?

Dinen helal olan bir malın veya hizmetin alım satımında aracı olan kişinin (komisyoncunun), yaptığı hizmetin karşılığında alıcı veya satıcıdan yahut her ikisinden tespit edilen oranda ücret alması caizdir. Ancak hizmetinin karşılığında alacağı ücretin önceden belirlenmesi uygun olur.
Ücretin önceden belirlenmemiş olması halinde ise, mevcut uygulama ve örfe göre hareket edilir.
Buna göre belli bir ücret (komisyon) karşılığında firmalara iş ya da müşteri bulan kişinin elde ettiği gelir dinen helaldir.
Çek senet kırdırmak neden dinen caiz değildir?
İş sahasında sıklıkla karşılaşılan konulardan da biri de çek, senet kırdırma hadisesidir.  Elinde çek veya senedi bulunan ve nakit paraya ihtiyacı olan birinin, çek veya senedi, üzerindeki fiyattan düşük bir rakamla bir başkasına kırdırması dinen uygun bir işlem değildir. Yani kişinin elinde 5 ay vadeli 10 milyar liralık çek varsa, bunu 9 milyar karşılığında bir başkasına kırdırması dinen caiz değildir.
Çünkü böyle bir uygulama haksız kazanca ve faize neden olduğundan dinen caiz değildir. Zira İslam fıkhında alış veriş bir malı alıp satma ile meydana gelir her iki tarafta da


Cuma saatinde alışveriş yapmak kimler için yasaktır?

Cuma namazı için iç ezan okunduktan sonra, namaz bitinceye kadar alışveriş ve benzeri işlerle uğraşma yasağı kendisine cuma namazı farz olan kimseler için geçerlidir. Yani Cuma namazı kılması farz olan kimseler için bu vakitte alış veriş yapmak caiz değildir. Nitekim Allah’u Teala Kur’an-ı Keriminde bu konuda mealen şöyle buyurmaktadır: “Ey İnananlar! Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman Allah’ı anmaya koşun; alım satımı bırakın; bilseniz bu sizin için daha iyidir.”(Cuma, 62/9) Cuma namazı ile mükellef olanlara bu saatte alış veriş yapmak yasakken, bunların dışında kalanlara ise bu saatte alış veriş yapmak caizdir.
Kuyumcunun borç parayla altın satması caiz mi?
Altını alıp satarken, Hz. Peygamberin faizi ve faize konu olan mallarda beyan ettiği gibi altını ve altının karşılığı olan bedeli peşin vermek gerekir. Şayet altın alınırken para sonraya bırakılırsa bu satış caiz değildir. Çünkü bu ribaya konu olur. Riba yani faiz de İslam’da yasaklanan haramların başında gelmektedir. Buna göre kuyumcunun borç para ile altın satması dinen caiz değildir.
Bir şarta bağlanan adak şart yerine gelmeden yapılabilir


Bir malın fiyatını belirlemeden vadeli satmak caiz mi?

İslam Hukukuna göre alış-veriş akdi esnasında mal ya da paranın meçhul veya olmaması, alış-verişi fasit kılar.  Böyle bir alış verişte yani faraza 5 ay sonra parası ödenecek bir malın fiyatını ödeme gününde belirlemek caiz değildir. Çünkü bu alış-verişte, fiyat meçhuldür. Bu ise alıcı ve satıcının tartışmasına yol açabilir. Bundan dolayı malı peşin verip parasını belirlemeden bir kaç gün ya da ay sonra ödeme günü geldiğinde fiyatını belirlemek caiz değildir.
Kabe ile ilgili olarak yapılan yemin yemin sayılır mı?
Allah’tan başkası adına yemin edilmesi doğru değildir. Allah adının zikredilmediği yemin de yemin sayılmaz. Çünkü yemin ancak vallahi, billahi, tallahi, lafızları ile olur. Kabe’nin üzerine yapılan yemin de Allah’ın bu isimlerinden birisi ile yapılmadığından yemin yerine geçmez. Nitekim buna benzer bir yemin etme olayında peygamberimiz sahabeleri uyarmış ve şöyle buyurmuştur: Kim yemin edecekse ya Allah’a yemin etsin veya sussun.”(Buhârî, Eymân 4). Kabe üzerine yapılan yemin, yemin sayılmadığından herhangi bir kefaret vermek de gerekmez.  
Emlakçının komisyon alması helal midir?
Dinen helal olan bir malın veya hizmetin alım satımında aracı olan kişinin, yaptığı hizmetin karşılığında alıcı veya satıcıdan yahut her


Kişi doğduğu yere gittiğinde seferi olur mu?

İnsanın doğup büyüdüğü veya evlenip içinde yaşamak istediği ya da içinde sürekli olarak barınmayı kastettiği yere asli vatan (vatan-ı asli) denir.
Yetişkin bir kimse doğup büyüdüğü, ya da sürekli yaşamak üzere temelli yerleştiği asli vatanını terk edip her hangi bir sebeple sürekli yaşamak üzere bir başka yere yerleşirse burası onun asli vatanı olur ve eski asli vatanının hükmü ortadan kalkar. Eski asli vatanında anne-babasının veya yetişkin çocuklarının bulunması durumu değiştirmez. Tercih edilen görüş budur.
Buna göre bir kimse sürekli yaşamakta olduğu vatanından ayrılıp, ziyaret vb. amaçlarla 90 km. ve daha uzak yerde yerleşik olan anne-babasının yanına giderse seferilik hükümlerine tabi olur. Dolayısı ile gittiği yerde 15 günden daha az kalmaya niyet ettiği takdirde seferi olur.
Çocuk baliğ olunca babanın sorumluluğu dinen biter mi?
Baba, çocuklarına rüşte erinceye kadar bakmakla mükelleftirler. Çocukları reşit, akil-baliğ olduktan sonra anne ve babanın onlara bakma zorunluluğu yoktur. Ama anne ve baba ihsanından, çocuklarına rüştten sonrada bakmakta ve yardımcı olmaktadır. Hatta iş ve yuva sahibi yapmaktadır.
Bu dini bir görev olmasa


Kadının kocasından boşandıktan sonra aldığı nafaka dinen caiz mi?

İslam, evlilik hayatında kocaya vermiş olduğu hak ve yetkilerin yanında, bir takım görev ve sorumluluklar da yüklemiştir. Bunlardan birisi de, kocanın eşinin temel ihtiyaçlarını makul ve normal ölçülerde karşılama ve giderme görevidir. Bu, evlilik akdinden doğan bir sorumluluktur. Kadının zengin veya fakir, müslim veya gayrimüslim olması bu görev ve sorumluluğu değiştirmez.
Kur’an-ı Kerim’de boşanmış ama iddet bekleyen kadına kocasının evinde ikamet etme hak veya yükümlülüğü getiren ve iddet süresince kadına zarar verilmemesini emreden ayetler vardır. Bu ayetler aynı zaman da kocaya eski eşine nafaka vermesini emretmektedir.
Söz konusu bu ayette yüce Mevla mealen şöyle buyurmaktadır:  “Onları (iddetleri süresince) gücünüz nispetinde, oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun. Onları sıkıntıya sokmak için kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Eğer hamile iseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin. Sizin için (çocuğu) emzirirlerse (emzirme) ücretlerini de verin ve aranızda uygun bir şekilde anlaşın.” (Talak, 65/6).
İslam hukukçularına göre kadının kocası üzerindeki nafaka hakkı evlilik süresi ile evlilik sona erdiğinde ise iddet süresi ile kayıtlıdır. İddet dediğimiz üç ay hali bittiğinde ise nafaka sorumluluğu da bitmiş olur. Yani dinen koca hanımını boşadıktan sonra yıllarca nafaka vermek


Kadınların cenaze namazı kılmasında bir sakınca var mı?

Kadın, günün beş vaktini, Cuma ve bayram namazlarını camide ve cemaatle kılabileceği gibi aynı şekilde cenaze namazını da camide ve cemaatle kılabilir. Ama bu namazı kılarken bir takım kurallara da riayet etmesi gerekir. O da öncelikle her namazda ve günlük hayatta dinen kapatmak zorunda olduğu saçını kollarını ayaklarını kısaca bedenini dinin istediği ölçüde örtmesi gerekir.
Aynı zamanda erkeğin önünde değil arkasında durması gerekir.
Namaz kılınan yer insana nasıl şahitlik yapacak?
İslam inancına göre kıyamet günü namaz kılınan yerler kişiye şehadet edecektir. Yani namaz kıldığımız mekânlar, camiler, mescitler, yerler bize şahitlik edecektir. Söz konusu bu mekânlar falan Müslüman burada namaz kıldı diye bize ahirette şahitlik yapacaktır. İşte bu inançtan dolayı namaz kılan kişi değişik yerlerde namaz kılayım da bana şehadet edecek yerler daha çok olsun anlayışıyla bir namazı bir mekânda kıldıktan sonra diğer namaz için yerini değiştirmektedir.
Toplumumuzda bir örf haline gelen bu uygulama hem güzel hem de dinde bir sakınca olmayan bir örftür.
İslam’da mezar şeklinin bir standardı var


Müslüman olmadan önce yapılan hayırlara sevap var mı?

Kişi, Allah’a ve onun gönderdiği dine ve imanın esaslarına inanmadıkça Müslüman sayılmaz. İman olmadığından da yaptığı ibadetlerin ve hayırlı hizmetlerin sevabına erişemez. Ahirette sevap almamakla beraber. Yaptığı bir takım iyi hizmetlerden ve davranışlardan dolayı bu dünyada bir takım mükafatlar görebilir. Zengin olmak evlat  sahibi sağlıklı bir yaşam… gibi.
Sabah namazını kılmak için illaki ezanın okunması mı gerekiyor?
 Namaz kılmada esas olan ezanın okunması değil namaz vaktinin girmiş olmasıdır. Yani bir namaz vakti girmişse ezan okunmamış olsa dahi o namaz kılınabilir. Aynı şekilde bir namaz vakti girmemişse ezan okunsa dahi kılınmaz. Mesela hoca yanlışlıkla sabah namazı vakti girdi diye ezan okursa ve vakit girmemişse velev ki ezan okunmuş olsa dahi namaz kılınmaz kılınsa da geçersizdir. Çünkü vakit girmemiştir. Aynı şekilde namaz vakti girmişse ama gerek elektrik olmayışından, gerekse imamın uyumasından veya bir başka sebepten dolayı ezan okunmamışsa bile namaz vakti girmiştir.  Kişi namazını kılabilir. Sabah namazının durumu da böyledir.   İmsak vakti girdikten sonra sabah namazının vakti girmiş demektir. Ezan okunmamışsa da namaz kılınır.
Avcılık dinimizce caiz midir?
Dinimizin temel prensiplerinden bir tanesi de merhamet ve rahmettir.  Aynı


Elfaz-ı küfür nedir?

İnsanı küfre götüren dine muhalif sözler demektir. Helalı haram, haramı helal saymak, kutsal değerlerimiz olan Allah’a, Peygambere, Kitaba, namaza, oruca, ya da bir başka kutsala sövmek veya hakaret etmek gibi.
Bu sözler imana zarar verdiği için bu sözleri söyleyen kimse imana dönmek için kelime-i şahadeti söyleyip tövbe etmesi gerekir.
Bedene dövme yaptırmak niçin haramdır?
Allah, insanı çevreleyen varlıkları hayranlıkla seyredilmeye değer bir ahenk ve güzellik içinde yaratmış, insanı da estetik duygusuyla donatarak onu güzel görünmeye, güzele ve güzelliğe meftun kılmıştır.
Allah, insanları en güzel şekilde yaratmış, yaratmakla kalmamış, insanlara makul ve mutedil ölçüler içerisinde süslenmelerine, güzelliklerini korumalarına güzel görünmelerine de izin vermiş, hatta bunu teşvik etmiştir.
Buna karşılık insanın yaratılışından gelen özellik ve şeklini değiştirmeyi, fıtrat bozmayı hedef alan tasarruf ve müdahaleleri yasaklamış, yaratılışı değiştirmenin şeytanın emrine uyma olacağı bildirilmiştir.
Dövme de bu yanlış müdahalelerden bir tanesidir. Dövme yaptırma Hz. Peygamberin hadislerinde şiddetle lanetlenerek yasaklanmıştır.


Camide yatmak caiz mi?

İslam dininde caminin büyük bir yeri vardır. Zikir, fikir ve ibadet yeri olduğu gibi Allah’ın münacatına mazhar olmak için ayrılmış mukaddes bir yerdir. Hz. Peygamber ve sonraki dönemlerinde camii birçok fonksiyon görevi görmüştür. Namaz kılınan, ders verilen, din ve devlet işlerinin görüşüldüğü karara bağlandığı, aynı zamanda dillenilen bir mekan olmuştur.   Dolayısıyla kişinin camide yatmasında dini bir sakınca yoktur. Bunun için eskiden olduğu gibi bugün de hacılar Mescid-i Haram ile Mescid-i Nebevi’de istirahat edip yatarlar ve kimse de onlara mani olmaz. Dolayısıyla camide yatmada bir sakınca yoktur.
Hicret takvimi neye göre hazırlanmaktadır?
Hicri takvim, Hz. Peygamberin Mekke’den Medine’ye hicretini tarih başlangıcı, muharrem ayının birinci gününü de yılın başı olarak kabul eden bir takvim sistemidir. Hicri yıl, ayın dünya etrafındaki dolaşımını esas aldığından 354 gündür ve Miladi yıldan 11 gün daha azdır. İnsanlığın tarih boyunca önemli olayları başlangıç noktası kabul etme geleneği vardır. Nuh tufanı, Hz. İsa’nın doğumu, fil olayı gibi. Bu ve benzeri önemli olaylar başlangıç kabul edilip bu tarihlerden şu kadar önce veya şu kadar sonra diye diğer olayların zaman tespiti yapılır. Hicretin 17. yılında, Halife Hz. Ömer döneminde sahabenin ileri gelenleri toplandı.


Hak anlamında Müslüman ile gayr-i Müslim arasında bir fark var mı?

İster Müslüman, ister gayr-ı Müslim olsun, başkasının hakkını yemek, gasp etmek vebal ve sorumluluğu çok ağır bir günahtır. Kul hakkı anlamında Müslüman ile Müslüman olmayan insan arasında bir fark yoktur. İster Müslüman’ın, ister gayr-ı Müslim’in olsun, dünyada ödenmeyen veya helallik elde edilmeyen hakkın karşılığı ahirette sorulur.
Bu itibarla; gerek Müslüman, gerek gayr-ı Müslim olsun, bir başkasının üzerimize geçmiş haklarını kendilerine iade etmek, ölmüşlerse, varislerine vermek veya onlarla helalaşmak gerekir. 0 da mümkün değilse Müslüman hakkı için, bir hayır kurumuna tasaddukta bulunmak ve gayr-ı Müslim hakkı için de amme menfaatine olan bir işe sarf etmek suretiyle bu dünyada ödeşme yoluna gidilmelidir.
Tabi kul hakkı sahibine veya mirasçılarına verilmedikçe düşmez. Hayrına vermek ya da amme menfaatine harcamak umulur ki anlayışı ile verilmektedir. Yoksa kul hakkı kesin affedilecek diye değil.
Ölmüşlerimizin ruhuna yaptığımız hayırların ona bir faydası olur mu?
Yapılan ibadetlerin ve hayırların sevaplarını başkasına bağışlamak dinen caizdir. Kişi okuduğu Kur’an’ın, yaptığı hatmin, kıldığı namazın ve istediği bir hayrın sevabını başkasına bağışlayabilir.
İster sağ, ister ölmüş olsun, kendisine


Ticari amaçla domuz yetiştirip satmak caiz midir?

İslam dini, insanı maddi ve manevi zararlardan korumak için bir takım kurallar koymuştur. Bu amaçla da pis, kötü ve zararlı olan şeyleri yasaklamış; temiz, güzel ve faydalı olanları da helal kılmıştır.
Kur’an-ı Kerim’de: “Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı…” buyurularak (Bakara, 2/173) domuzun pis olduğu ve etinin de haram kılındığı açıkça ifade edilmiştir.
Bu ve benzeri ayeti kerimelerde domuz etinin necis ve yasak olduğu haber verilmiş, İslam alimleri tarafından da haram kabul edilmiştir. Hz. Peygamber de içki, leş, put ve domuz satımının kesinlikle yasaklandığını bildirmiştir. (Buhari, Büyu 111).
Konuyla ilgili bu ayet ve hadislere dayanan İslam âlimleri; domuzun Müslümanlar açısından mütekavvim (dinin mal kabul edip haram kılmadığı) bir mal olmadığını, mal olmayan bir şeyin Müslüman’ın mülkü olamayacağı gibi, akde de konu olamayacağını, bu sebeple satışının batıl ticaretinin haram olduğunu söylemişlerdir.
Buna göre domuzun yetiştirilmesi de, satılması da caiz değildir. Domuz üretimi veya ticaretinden elde edilen kazanç Müslüman’a helal değildir.
Kerahet vaktinde Tahiyyetü’l mescit namazı kılmak caiz mi?


Kadının erkeğe evlenme teklif etmesi caiz mi?

Evlilik meşru olan bir iştir. Evlenme teklifi de bu meşruiyetin bir başlangıcıdır. Bu teklif ister erkekten gelsin isterse kadından gelsin fark etmez. Dolayısıyla İslam’da kadının erkeğe evlenme teklifinde bulunması caizdir. Nitekim bir kadın Allah Resulü’ne evlenme teklifinde bulunmuş, efendimiz de bu durum karşısında sükût etmiştir.
Okunan Kur’andan ücret almak caiz mi?
Ölüye faydası dokunan ibadetlerden bir tanesi de Kur’an okumaktır. Kur’an okuyup veya okutmakla sevabını ölen kişiye bağışlamak dinimizce uygun bir davranıştır. Cumhuru ulemaya göre bir kimse hiçbir maddi menfaat beklemeden ve almadan Kur’an-ı okur ve bunun sevabını ölüye bağışlarsa yaptığı bu davranış sünnete uygun ve faydalı bir davranıştır. Onun için bir kimse babasının ruhuna bir Kur’an okutsa ya da hatim indirtse bu Kur’an-ı okuyan, hatimi indiren kimse pazarlık konusu yapmadan şu veya bu miktarı istemeden okutan kimse gönlünden okuyana bir rakam verse caizdir. Dinen hiçbir sakıncası yoktur. Fakat pazarlıklı bir şekilde, bir menfaat karşılığında başkalarına Kur’an okumak dinen uygun değildir. Okurum ama şu kadar vereceksin demek gibi.
Ölüyü ipekten kefen ile kefenlemek caiz mi?
Erkeklerin saf ipek giymesi haramdır. Aynı şekilde ipekten yapılmış kefenle de


Yengeç yemek caiz mi?

Kur’an-ı Kerim’de denizden elde edilen yiyeceklerin helal olduğu bildirilmektedir. Nitekim yüce mevla Kur’an’ında mealen şöyle buyurmuştur: “Deniz avı yapmak ve onu yemek size helal kılındı.” (Maide, 5/96) Hz. Peygamber de; “Onun suyu temiz, ölüsü helaldir.” (Ebû Dâvud, “Tahâret”, 41) buyurmuştur.
İslam fıkıhçıları bu nasslara dayanarak bütün balık türlerini yemeği caiz görmüşlerdir. Bu konuda görüş birliği olmakla beraber balık türleri dışında kalan midye, kalamar, yengeç, karides gibi deniz ürünlerini yemek hususunda ihtilaf etmişlerdir.
Hanefi mezhebi fıkıhçılarına göre kalamar,  yengeç, karides yemek haramdır. Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerine göre ise bu deniz ürünlerini yemek helaldir.
Tanımadığımız birisi bize selam verdiğinde selamını alamamak  caiz mi?
Dinimizce selam vermek sünnet onu cevaplandırmak ise farzdır. Bir topluma selam verildiği zaman o toplumdan bir kişi bu selama karşılık vermesi bu farzı yerine getirmek için yeterlidir. Şayet cevap verilmese o toplumda oturan her Müslüman günahkâr olmuş olur.
Selamı o toplumun içinde oturan bir kimsenin ismini zikrederek verme durumunda ise ismi geçen kimse bu selama karşılık verme


Mezar yeri satın almada bir sakınca var mı?

Kişinin sevdikleri ve ailesi ile birlikte gömülmek için mezar yeri satın almasında dinen bir sakınca yoktur. Hele büyükşehirlerde bazen mezar yeri bulunmadığını düşünürsek bulduğunda mezar yeri almada hiçbir sakınca yoktur. Çünkü ailece bir arada gömülmek arzusu ile mezar satın alınıyor. Dinimiz açısından bunun bir sakıncası yoktur. Ancak kişi nerede nasıl öleceğini bilinmediği için kedisine veya akrabalarına mezar satın almak yerine, kendini mezara hazırlaması daha uygundur.
Kuran okurken dudakları kıpırdatmadan sadece gözle okumak hatim olur mu?
Kur’an-ı Kerimi, sadece gözle takip ederek okumaya mukabele denir. Tıpkı Ramazan ayında camii imamının okuyup cemaatin takip ettiği gibi. Ancak kişinin sesli okuduğu Kur’an okuyuşuna ise kıraat denir. Her iki okuma şeklinden de Müslüman sevap elde eder. Ancak hatim sevabına nail olmak için okuyuşun dil ile olması gerekir. Yani okuyuşta en az kişinin kendisini duyacak kadar sesini yükseltmesi lazım. Sadece göz ile okuması ile bir hatim olmaz
Gördüğümüz rüyayı başkasına anlatmada bir sakınca var mı?
Görülen rüyaları başkalarına anlatmakta bir sakınca yoktur. Ancak görülen rüyaları her zaman insanlarla paylaşmamak daha evladır. Şayet illaki anlatılacaksa da iyi rüyalar anlatılmalı, hoş olmayan insanları


Ölmüş kimseye kurban kesilir mi?

Ölü kurbanı diye bir kurban çeşidi yoktur. Ancak, ölü adına veya sevabı ölüye bağışlanmak üzere kurban kesilebilir. Vasiyeti yoksa ölen kimseler için mirasçılarının kurban kesmeleri gerekmez.
Ancak bir kimse, sevabını ölmüş bulunan anne veya babasına yahut diğer yakınlarına bağışlanmak üzere, çeşitli hayır kurumlarına, fakir ve muhtaç kişilere bağışta bulunabileceği gibi, kurban da kesebilir.
Ölenin kendisi için kurban kesilmesine dair vasiyeti yoksa kesen kimse, bu kurban etini fakirlere yedirebileceği gibi, kendisi ve zenginler de yiyebilir.
Müslüman olmayan kimseye içki satmak caiz mi?
İslam fıkhına göre bir kimsenin herhangi bir malı satabilmesi için, önce o mala sahip olması gerekir. Sahip olunmayan bir şeyin satılabilmesi, şüphesiz söz konusu değildir. İslam hukukuna göre, domuz eti, sarhoşluk veren içki ve benzerleri mallar Müslüman’ın sahip olabileceği mütekavvim bir mal değildir. Müslüman bunları satın alamaz, imal edemez ve edinemez.
Bu itibarla, bir Müslüman’ın, müşteriler gayr-ı Müslim bile olsa, bu tür haram malların ticaretini yapması, dinen caiz değildir. Yani Müslüman bir kimse Müslüman olmayan kimseye içki satması caiz değildir.


Tedbirli olmak kadere aykırı mı?

Tedbirin alınması takdire aykırı bir iş değildir. Eğer bir husustaki takdir-i ilahi, Levh-i Mahfuz'da takdir ve tespit edilmiş ise, onda değişiklik cari olamaz. Ama Biz hayatımızı kurallara ve emredilene göre yaşamak zorundayız. Başımıza gelecekleri ya da kavuşacağımız nimetleri ve güzellikleri biz bilemeyiz. Zira biz gayb ilmine sahip değiliz. Dolayısıyla hayatımızı yaşarken nasıl rızkı veren Allah olduğu halde rızık temini için çalışıyorsak aynı şekilde başımıza gelmesi muhtemel kaza ve tehlikeleri bertaraf etmek için de tedbir almak zorundayız. Ama aldığımız bu tedbir asla kadere muhalif değildir. Bilakis bu tedbiri almamak tıpkı rızkı aramamak ve sebeplere sarılmamak gibi yanlıştır.
Kadın velisiz evlenebilir mi?
Ergenlik çağına gelmemiş kadının velisiz evlenemeyeceği hususunda İslam fıkıhçıları arasında ittifak vardır.  Ancak ergenlik çağına gelmiş bayanın kendisini evlendirebilmesi hususunda fıkıhçılar arasında görüş ayrılığı vardır. Hanefi mezhebi fıkıhçılarına göre kadın kendi başına nikâhının tarafı olup kendini evlendirebilir. Bunda da dini anlamda bir sakınca söz konusu değildir. Şafii ve Malikilere göre ise “Velisiz nikah geçersizdir.” Hadisine binaen kadın velisi olmadan kendini evlendiremez. Evlendirse dahi nikahı geçersizdir. Bu iki görüş taraftarlarının kendilerine göre dayandıkları dini deliller olduğu bir gerçektir. Ama böyle önemli bir kararda çocuğunu büyütüp, yetiştiren ailenin


Kalbe doğan kötü düşüncelerden dolayı insan günahkar olur mu?

Vesvese: şeytanın, kötü bir işin yapılmasını veya iyi bir işin terk edilmesini ya da eksik yapılması için kişiyi kışkırtıp aklını çelmesi ve nefsin kötü arzularına uymasını teşvik etmesidir.
Vesvese kelimesi Kuran-ı Kerim’de dört yerde geçmektedir. Kur’an-ı Kerim’de Vesvese verenin şerrinden Allah’a sığınılması emredilmiştir.
Kur’an, aynı zamanda Şeytanın Hz. Adem ile eşini vesvese yoluyla cennetten indirilmelerine neden olduğunu bildirerek müminlerin bu konuda duyarlı olmalarını istemiştir.
Hz. Peygamber de müminlere vesvese ile hareket etmemelerini tavsiye etmiş, vesvesenin dini ve hukuki bir hüküm doğurmayacağını bildirmiştir.
Dolayısıyla kişi kalbine doğan düşüncelerinden, eyleme dönüştürmedikçe sorumlu değildir. Buna göre kalbe doğan vesvese sebebiyle kişinin dinine zarar gelmez. Kişi vesveseden etkilenmemeli, kendisine iyi şeyler telkin etmeli bundan korunmak için de Felak, Nas İhlas, Ayetel Kürsi… gibi ayet ve sureleri okumalıdır.
Dövme yaptırmak niçin haramdır?
Allah, insanı çevreleyen varlıkları hayranlıkla seyredilmeye değer bir ahenk ve güzellik içinde yaratmış, insanı da estetik duygusuyla donatarak onu güzel görünmeye, güzele ve güzelliğe meftun kılmıştır.
Allah, insanları en güzel şekilde yaratmış, yaratmakla kalmamış, insanlara makul ve mutedil ölçüler içerisinde süslenmelerine, güzelliklerini korumalarına güzel görünmelerine de izin vermiş, hatta bunu


Mutfağımıza giren karıncaları öldürmek caiz mi?

İnsanlara zarar vermediği sürece karıncaların öldürülmeleri uygun değildir. Bu sebeple insanlar, karıncaların olduğu yerlerde onlara zarar vermemek için oldukça itinalı davranmalıdırlar. Ancak karıncalar, bulunduğu yerde, insanlara doğrudan ya da dolaylı bir şekilde zararlı hale gelmişlerse öldürülmeleri caizdir. Örneğin: Eğer ki karıncalar mutfağa girmiş yemeğin içeceğin içine düşecek duruma gelmişse öldürülmelerinde dinen bir sakınca yoktur.
Üzerinde insan resmi bulunan elbise ile kılınan namaz geçerli olur mu?
Resimli elbise giymek mekruh görülmekle beraber resimli elbise ile namaz kılmak mekruh olmakla beraber bu namaz geçerlidir. Aynı şekilde insan veya hayvan resmi bulunan yaygının üzerinde namaz kılmakta da bir sakınca yoktur. Çünkü resimli yaygının ayaklar altında olması resimlere değer vermeme anlamına geldiğinden caiz görülmüştür. Yine bu resimler baş hizasından daha yukarıda kişinin hizasında ve önünde asılı olarak bulunduğu bir yerde namaz kılmakta mekruh kabul edilmiştir. Çünkü bu resimler hem kişinin huşunu götürür hem de dikkatini dağıttığından iyi görülmemiştir.
Fidye namaz borcunu düşürür mü?
Herhangi bir sebeple vaktinde kılınmayan ve böylece yükümlünün zimmetine borç olarak geçmiş bulunan namazların bir tek ödeme yolu vardır, o da kılamadığımız


Devredilen bir işyerinden dolayı para almak caiz mi?

Fıkıh kitapları, alış-veriş ve devir teslimlerde hava parası diye bir meşru kazanca yer vermemektedir. Kitaplarda bunun yeri olmamakla beraber günümüz ticaret hayatında hava parasından da kaçınmak mümkün değildir.  Tabii daha önce yazılmış dini kitaplarda hava parasının olmaması bu işin caiz olduğunu yahut da caiz olmadığını göstermez.
Bir konu yahut bir sorun Hazreti Peygamber döneminde olmaya bilir ama ondan sonraki bir dönemde var olmuşsa bunun dindeki yerini tespit etmek gerekir hava parası da bu yeni ortaya çıkan konulardan biridir. Onun için buna bir çare bulmak elzem gelir.
Günümüz İslam fıkıhçıları hava parasını caiz görmemektedirler. Ama hava parası ticari hayatın bir vazgeçilmezi olduğundan buna bir çıkış yolu olarak İslam fıkıhçıları şunu söylemişlerdir. 
Hava parası caiz değildir ama işyerini de almak istiyorsa kişi hava parası değil de dükkândaki malların veya demirbaşların fiyatını yükseltilerek satın alsın. Yani bu işlemin caiz olması için satılacak olan veya satın alınacak olan malın veya demir başların fiyatını artırsın istenilen hava parası bu şekilde tahsil edilsin bu şekli ile yapılan alış veriş direk hava parası olmadığı için caiz olur.
Tuvaletin lavabosunda abdest almamızda bir sakınca var mı? 
Abdest alınan yerin temiz olması esas olup, necaset mahalli olan pis yerlerde abdest alınması tenzihen mekruhtur.


Veresiye altın satmak caiz mi ?

Altını alıp satarken, Hz. Peygamberin faizi ve faize konu olan mallarda beyan ettiği gibi altını ve altının karşılığı olan bedeli peşin vermek gerekir. Şayet altın alınırken para sonraya bırakılırsa bu satış caiz değildir. Çünkü bu ribaya konu olur. Riba yani faiz de İslam’da yasaklanan haramların başında gelmektedir.
Yolculukta kılamadığımız namazları nasıl kılmamız gerekir?
Yolculukta kazaya bırakılan namazın kaç rekat kılınacağı hususu mezhepler arasında ihtilaflı bir konudur. Hanefi mezhebine göre, namaz, kişinin zimmetine nasıl ve ne şekilde terettüp ederse, kişi onu o şekliyle eda veya kaza edecektir. Yolculukta iken namazı kazaya kalan kişi, evine döndükten sonra da olsa, dört rekatlı olan farzları iki rekat olarak kaza eder. Mukim iken namazı kazaya kalan kişi de, yolculukta bu namazı tam olarak kaza eder. Şafiilere göre ise yolculukta kazaya bırakılan namaz eve dönüldükten sonra kılınacak olursa iki rekat olarak değil dört rekat olarak kaza edilmesi gerekir.
Başta takke olmadan kılınan namaz geçerli olur mu?
Takke takmak namazın farz veya vaciplerinden değildir. Takke takmak Hz. Peygamberin sünnetidir. Sünnet olduğundan da takkesiz kılınan namaz, farzları ve vacipleri yerine getirilmişse geçerlidir. Ama takkesiz


Çek kırdırmak neden dinen caiz değildir?

İş sahasında sıklıkla karşılaşılan konulardan da biri de çek, senet kırdırma hadisesidir.  Elinde çek veya senedi bulunan ve nakit paraya ihtiyacı olan birinin, çek veya senedi, üzerindeki fiyattan düşük bir rakamla bir başkasına kırdırması dinen uygun bir işlem değildir. Yani kişinin elinde 5 ay vadeli 10 milyar liralık çek varsa, bunu 9 milyar karşılığında bir başkasına kırdırması dinen caiz değildir.
Çünkü böyle bir uygulama haksız kazanca ve faize neden olduğundan dinen caiz değildir. Zira İslam fıkhında alış veriş bir malı alıp satma ile meydana gelir her iki tarafta da yani alıcı ile satıcı da bir bedel olmalıdır. Bedel yoksa alış veriş meydana gelmemiş olur. Çek, senet kırdırma da alış verişin şartları tahakkuk etmediğinden dinen uygun görülmemiştir.
Müslüman olmayan kimseye içki satmak caiz mi?
İslam fıkhına göre bir kimsenin herhangi bir malı satabilmesi için, önce o mala sahip olması gerekir. Sahip olunmayan bir şeyin satılabilmesi, şüphesiz söz konusu değildir.
İslami hükümlere göre, domuz eti, sarhoşluk veren içki ve benzerleri mallar Müslüman’ın sahip olabileceği mütekavvim bir mal değildir. Müslüman bunları satın alamaz, imal


Menfaate dayalı şartlı bir borç vermek caiz mi?

İmkanlar dahilinde kişinin ihtiyacını görmek, yardımcı olmak, borç vermek dinen hoş ve güzel olan bir davranıştır. Ancak bu yardımı yapar ya da borç verirken bir menfaat karşılığında yapmamak lazım. Hatta bir menfaat elde etmek karşılığında yapmak dinen caiz değildir. Nitekim sevgili Peygamberimiz: “menfaat celbeden her borç faizdir”. Buyurarak bu tarz bir borç anlayışını yasaklamıştır.
Fakat bir şart olmadan veya borç alırken bir fazlalık şartı koşulmadan ya da başka bir menfaat şart koşmadan ödemede verilen fazlalığın veya bir hediyenin bir sakıncası yoktur. Hatta Şafiî mezhebine göre böyle bir davranış sünnettir. Zira kişi bir iyilik yapmıştır siz de pazarlık ve şart olmadığı halde gönlünüzden gelmiş ve borç verene bir jest yapmış olduğunuzdan caizdir.
Ancak borcu verirken başta böyle bir fazlalığı şart koşmak caiz değildir. Çünkü böyle bir fazlalık faiz olur, faiz ise İslam’ın yasakladığı ve haram kabul ettiği büyük günahlardan bir günahtır.
Bir bayanın rahmini aldırması caiz mi?
Evlilikte asıl olan insan neslinin devam etmesidir. Bu yüzden evlenecek


Cenaze geçerken ayağa kalkmanın dini hükmü nedir?

İslam’a göre insan yaratılış olarak şerefli bir mahluktur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de bu konuda mealen şöyle buyrulmaktadır.  “And olsun biz insanoğlunu şerefli kıldık.” (İsrâ, 17/70.)
İnsana Allah’ın yarattığı bir varlık olduğundan hayattayken de ölümden sonra da saygı gösterilmesi gerekir. Öyle ki Hz. Peygamber yanından geçen bir cenaze için ayağa kalkmıştır.
Cenazeye şahit olan kişi, vefat edenin yakınlarına taziyede bulunup üzüntülerini paylaşmalı onlara ve cenazeye saygı ile davranmalıdır. Ayrıca bundan ibret almalı ve tefekkür etmelidir.
Ayağa kalkmak da bu ruh halinin bir ifadesidir. Sonuç olarak; cenaze için ayağa kalkmak zaruri olmamakla birlikte, ölüye ve yakınlarına saygının ifadesi olarak güzel bir davranıştır.
Vefat eden kimsenin yaptığı her vasiyet yerine getirilmek zorunda mı?
Ölen kimsenin ölmeden önce yapacağı vasiyetin üç şartı vardır. Birincisi vasiyet, mal varlığının üçte birini (1/3) geçemez. İkincisi mirasçıya böyle bir vasiyet yapılamaz. Çünkü miras paylarını bizzat Allah belirlemiştir. Üçüncüsü de vasiyetten maksat bir insanın ihtiyacını gidermek, bu yolla Allah’ın rızasını kazanmak olmalıdır. Mirasçıların paylarını azaltmak niyetiyle yapılması yasaktır. Bu bir maddi vasiyettir.