Sayfa Yükleniyor...
Hacca gidip gelen kimsenin esnaflık yapmasında dinen bir sakınca var mı?
Hac, İslamın temel ibadetlerinden birisi ve mükellef olan her Müslümana da farzdır. Şartları taşıyan her Müslüman namaz, oruç gibi bu ibadeti de yerine getirmek zorundadır.
Hac ibadetini yerine getiren bir kimsenin helal- haram, günah-sevap anlamında diğer Müslümanlardan bir farkı yoktur. Yani içki hacı olan Müslümana da hacı olmayan Müslümana da haramdır. Helal lokma kazanmak hacı olan kimsenin de görevi hacı olmayan Müslümanın da görevidir. Aynı şekilde yalan, hırsızlık, aldatmak gibi durumlar da hacı olan olmayan için de yasak ve haramdır.
Buna göre hacı olmuş kimsenin çalışmasında ya da ticaret yapmasında dinen bir sakınca yoktur. Bilakis helale harama dikkat edildiğinde çalışmak ibadet hükmünde olduğundan çalışması, ticaret yapması, ailesinin nafakasını kazanması tavsiye edilir. Ancak hacı olmak bir bilinç bir şuur halidir. Onun için hacı olan bir Müslümanın daha şuurlu daha bilinçli olması gerekir. Bu anlamda gerek sosyal hayatında gerekse iş veya ticari hayatında hacı olmuş kimsenin daha dikkatli olması gerekir.
İnsanlar ona bakarak İslamı ve haccı eleştirmemelidir. Bilakis onun samimiyetine ve dürüstlüğüne binaen İslama ve hacca yaklaşabilmedir.
İbadetini yapmayan kimsenin kazandığı paradan yeminin bir sakıncası var mı?
Dinen, koca ailenin reisidir ve evinin nafakasını temin etmekle yükümlüdür. Kazanç yollarının meşruluğuna riayet etmek yani helal lokma kazanıp çoluk çocuğuna ekmek getirmek onun sorumluluğundandır. Dolayısıyla helalinden bir rızık temin edip getiriyorsa sevabı, haramdan kazanıp getiriyorsa kocanın vebalı ve günahı olur. Bu anlamda kadının bu kazançta günahı veya sevabı yoktur.
Dini emirleri yerine getirse koca görevini yerine getirmiş olur bundan da sevabını alır. Ama koca namaz, hac, zekat gibi dini görevlerini yerine getirmiyorsa ya da içki, kumar, faiz gibi Allahın haram kıldığı bir fiil yapıyorsa bunlar yanlış ve günah olmakla beraber rızkına ya da kazancına bir zarar vermez. Yani kazandığı para helal ise günah işlemekle bunu haramlaştırmaz. Yaptığı iş kazandığı ekmek haram ise namaz kılması bunu helalleştirmez.
Dolayısıyla koca dini görevlerini ihmal ederek bir şey kazanıyorsa kadının bunda bir günahı yoktur. Bu kazançtan da yemesinde bir sakınca yoktur, vebali kocaya aittir.
İbadetlerde öncelik veya fazilet farkı var mı?
Bütün ibadetler güzel ve değerli olmakla beraber ibadetlerin en faziletlisi namazdır. Nitekim sevgili Peygamberimiz bu hususta hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: Namaz, bütün amellerin en faziletlisidir.
Bir başka hadisinde ise: En faziletli amel, vaktinde kılınan namazdır. Buyurarak namazın Allah indindeki konum ve faziletine dikkat çekmiştir.
Namaz, en faziletli ibadet olduğu için terk edilmesi de büyük günahtır. Nitekim sevgili peygamberimizi bu faziletli ibadetin terk edilmesi ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır: Namaz dinîn direğidir, terk eden dinîni yıkmış olur., Beş vakit namazı terk eden, Allahın hıfz ve emânından mahrum olur.
Buna göre namaz ibadetlerin en faziletlisidir. Ancak terki de büyük günahlardan birisidir. İbadetler içerisinde de sorumluluğu en büyük olan ibadettir
Günün Ayeti
Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele. Onlar; başlarına bir musibet gelince, Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allaha aidiz ve şüphesiz Ona döneceğiz derler.
Bakara, 2/155-156.
Günün Hadisi
Müslümanın Müslümana ırzı, malı ve kanı haramdır
Buhârî, Edeb, 57.
Günün Sözü
İmtihan seni olgunlaştırmak için Allahın lütfettiği bir ikramdır.
Günün Duası
Allahım bugün insanların ahını değil duasını almayı nasip eyle.
Bunları biliyor muyuz?
Hâce-i Âlem Nedir?
Kâinatın mürşidi, rehberi, yol göstericisi manasına Resûlullah efendimize mahsus bir ünvan demektir.
Günün Nüktesi
Hak yola getiren iki söz
Hasan Basrî, bir gün yolda giderken memleketinin tanınmış devlet büyüklerinden birinin oğlu ile karşılaşır. Devlet büyüğünün oğlu yağız atının üzerine kurulmuş, beraberinde de hizmetçileri, bütün sükse ve ihtişamıyla yoluna devam etmektedir.
Hasan Basrî yolun ortasında durarak hoş beşten sonra devlet büyüğünün oğluna şöyle seslenir: Ey devlet büyüğünün oğlu!.. Sana şu iki sözü satmak istiyorum, alır mısınız?
Devlet büyüğünün oğlu, Peki kaça satacaksın? deyince Hasan Basrî, Birincisini bir, ikincisini de iki gümüş para karşılığında veririm. diye karşılık verdi.
Evet, alırım deyince de ilk sözünü söylemeye koyulur ve şöyle der:
Ey devlet büyüğünün oğlu!.. Senin evin var mı? diye sorar. Var cevabını alınca da, Kendin mi yaptırdın, yoksa miras mı kaldı? diye sorar.
kendim yaptırdım diye cevap verir. Ne kadar zaman içinde yaptırdın? sorusuna ise, Epey uzun sürdü karşılığını verir. Neden her imkana sahip olduğun halde çabuk bitirmedin? deyince de,
Binanın taşlarını, ağaçlarını taşıyan hayvanlara acıdığım için fazla yük vurdurtmadım. İşte o yüzden de binayı kısa zamanda inşa etmek mümkün olmadı. der.
Ardından sözü alan Hasan Basrî şöyle konuşur: Ey devlet büyüğünün oğlu!.. Madem ki başkalarının hayvanlarına acıyarak fazla yük taşıtmaya razı olmuyorsun, neden öz nefsine acımayıp da onu dağlar kadar günah yığını altında eziyorsun?
Bu sözler devlet büyüğünün oğlu üzerinde büyük tesir yapar. Atından inerek Allah dostu Hasan Basrinin ellerine kapanır. Ardından da sabırsızlıkla iki gümüşü hemen vereceğim, şu ikinci sözünü de hemen söyle diye yalvarır. Daha sonra Hasan Basrî ikinci sözünü söylemeye koyularak şöyle der:
Yola koyulmuş böyle nereye gidiyorsunuz? diye sorar. Devlet reisine gidiyorum cevabını alınca, Bak en değerli elbiseni giymiş, en enfes kokuları sürünmüşsün. Neden? Çünkü devlet reisi ve maiyetinde çalışanlara karşı mahcup olmak istemiyorsun. Halbuki onlar da senin, benim gibi birer insan değil mi? Şimdi sana sormak isterim. Yarın ölüp öbür dünyayı boyladığında omurlarında taşıdığın bu kadar ağır günahlarınla ve kirli alınla peygamberler ve gerçek müminler arasında Allaha karşı hesap verirken utanmayacak mısın?
Bu sözlerin de son derece derin etkisi altında kalan devlet büyüğünün oğlu atını hizmetçisine verdiği gibi hemen Hasan Basrînin ellerine sarılarak artık bütün dünyalık nimetleri teper ve ölünceye kadar bu büyük zatın safında Allaha ibadet etmeye karar verir.