Sayfa Yükleniyor...
Çok şükür seçim maratonu sona erdi. Artık bırakalım siyaseti, siyasetçiler yapsın.
Birlikte düşünelim, ülkemiz nasıl gelişir?
Genç bir yazar olduğum için etrafımda ön lisans veya lisans mezunu iş arayan, iş bulamayan ya da istihdamı yeni sağlanan birçok arkadaş var. Son zamanlarda dikkatimi çeken, çok önemsediğim bir konu var.
Mühendislik, İktisat, Eğitim, vb Fakültelerinden mezun arkadaşların önemli bir kısmı emniyet ya da askeri personel oluyor ya da olmak üzereler. Bir diğer taraftan ise Belediyelere girmeye çalışanlar ya da KPSS ile memur olmaya çalışanlar var. Yani kendi alanlarında uzmanlaşıp, uzun yıllar aldıkları eğitimin hakkını vermek yerine, hızlandırılmış bir eğitimle alternatif memurluklara yöneliyorlar. Benim aklıma ise şu soru geliyor. Türkiye gibi üç tarafı denizlerle, dört tarafı çok güzel insanlarla çevrili güzel ülkemizi, kimin muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkaracağı? Eğitimli nüfusun kendini sağlama alma ya da bir şekilde gelir elde etme çabasının, haklı sebepleri olduğu konusunu kabul ediyorum. Ancak birilerinin elini taşın altına koyması, aldığı eğitimin hakkını vermesi gerektiği kanaatindeyim.
Gelir adaletinin düşük olması, dolar endeksli bir ekonomiye sahip olmamız, genç nüfusun yoğun ve işsizliğin bu kadar yüksek olması, enflasyon (özellikle temel ihtiyaç kalemlerinde) kontrolünün sağlanamaması, kredi faizlerinin, yatırımı engelleyecek kadar yüksek olması, yatırım yapanların da günü kurtaracak yatırımlar yapması gibi nedenlerden dolayı, eğitimli nüfusun kendini sağlama alma çabasını ya da umutsuzluğunu anlamamız mümkün ancak bu ülkeyi ayağa kaldıracak, kalkındıracak olan yine biz gençleriz.
Genç kardeşim; Elini bugün taşın altına koymayacaksan ne zaman koyacaksın? Aldığın eğitimin hakkını bugün vermeyeceksen ne zaman vereceksin? Kendine, ailene, ülkene, ülken için canını feda etmekten çekinmeyen dedelerine borcun var. Yarına borcun var Türk Gençliği! Bunu sen yapmazsan, bugün yapmazsan kim yapacak?
Arkasına bakmadan koşacak, yarınlar için bugün risk alacak, kendi konfor alanının dışına çıkacak cesaretli gençlere ihtiyacımız var. En önemlisi, cesaretini aklından alacak akıllı gençlere ihtiyacımız var. Çünkü biz yarışta arkada kalmış bir topluluğuz. Bedri Rahmi Eyuboğlu’nun “Üç Dil” Şiirinde yazdığı gibi;
“En az üç dil bileceksin.
Üç dilde küfredeceksin,
Çünkü sen ne şu ne busun,
Otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun.”
Durup düşünelim ama düşünüp durmayalım, bu ülkeyi nasıl geliştirebiliriz?