Depresyona giren kişilerin çoğunun sorununun sahiplenme duygusundan kaynaklandığını hiç düşündünüz mü?
İçinde bulunduğumuz dünyayı, asıl ait olduğumuz yer olarak beynimizde kodlayıp, kişileriyle, mallarıyla, olaylarıyla o kadar sahipleniyoruz, o kadar anlam yüklüyoruz ki, her birini kaybetme korkusu bir anda bizi dibe çekebiliyor.
Nefis ve ego her an yeni seçenekler sunarak bizi olmamız gereken noktadan çok uzaklara taşır. Kah geçmişin yükünü omuzlarımda koyup, bundan kurtulabilmemiz için, sözüm ona mantığımıza uyan yollar gösterir kah gelecek ile ilgili düşlere daldırıp, gerçekle öyle harmanlar ki, ona ulaşabilmek için her yolun mübah olduğunu düşünürüz. Zamanla düşlerimizin ulaşılmazlığını fark edip, kendi karanlığımıza düşeriz. Oysa ki her şey bir düzen içinde, harika bir işleyiş ve sistem üzere kurulmuş olup, bizim fıtratımızda bununla uyum içinde olacağımız şekilde yaratılmıştır. Ama nefis ve egomuza hakim olmak yerine, onların hakimiyeti altında olmamız, bizi her durumda, endişeli, korkulu bir psikoloji içine sokar.
Oysa insanların dışında hiçbir yaratılanda bizde olduğu kadar yarın endişesi yoktur. Herkesin rızkı, nasibi belirlenmiş olup, kendisine ulaşacağı an a kadar muhafaza edilip bekler. Biz istesek de istemesek de sistem olması gerektiği gibi işler. Bizler bu sistemi değiştirmek için kendimizi yıpratmak yerine, hangi yolun bize ait olduğunu düşünerek, iyi analiz ederek bulabiliriz.
Ve bazen, verdiğimiz emeği o kadar abartıyoruz ki kendimizi yok sayıyoruz. Oysa ki o büyük gün geldiğinde, kendimizi hırpaladığımız herkesten kaçıp, tek başımıza hesap vermenin derdine düşeceğiz. O gün yatırım yaptığımız kimse etrafımızda olmayacak. Acı ama, evlatlarımız bile! Tek başına belki de bomboş ellerle.
İşte diyeceğim o ki, tabiki sevelim, değer verelim, koruyup kollayalım. Ama, geçici olduğumuz, ait olmadığımız bu dünyayı çok da sahiplenmeyelim. Misafir olduğumuz bir yerde, ev sahipliğine soyunmayalım.
Her şey geçecek, bitecek ve biz hasta bir beyin yapısıyla bu dünyadan göçüp gideceğiz. Yapmayalım, çünkü bize verilen bu muhteşem beyni amacına uygun kullanıp, mucizelere şahit olalım. “Zararın neresinden dönsen kâr” zihniyetiyle.