Sayfa Yükleniyor...
Değerli okuyucular bu hafta köşemde Tekerlekli Sandalye Basketbol Süper Ligi’nin son şampiyonu olan İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin en önemli oyuncularından Rıdvan Aksoy ile yaptığımız röportajdan kesitler sunacağım. Kendisinden Kadifekale’de başlayan ve Tokyo Olimpiyat Oyunları’na giden serüvenini dinleyeceğiz.
Rıdvan Aksoy’u tanımayanlar için öncelikle kısaca kendinden bahsetmesini ve basketbola nasıl başladığını öğrenmek istedik. Sorularımıza yanıtı şu şekilde oldu: “Yaklaşık 9 yaşından beri tekerlekli sandalye basketbol takımında oynuyorum. Profesyonel olarak basketbola geçiş dönemim ve kariyerim 2015 yılında başladım. Azimle, kararlı bir şekilde çok çalıştım ve mücadele ettim. İzmir’in Kadifekale mahallesinde yetiştim ve hareketli, aktif bir çocukluğum oldu. Mahallede tanıdığım bir abimin tavsiyesi üzerine basketbola ve spora başladım. Basketbola başlarken annemin, hocalarımın ısrarı ve etkisi çok oldu. Açıkçası; çocukluğumda bu spora ilk başlarken hiç sevmiyordum, o dönem futbolu daha çok seviyordum. Beni zorla elimden tutarak salona götürüyorlardı, kenarda otururken, A takım antrenmanlarını izliyordum. O zaman tekerlekli sandalye basketbol takımının altyapı grupları yoktu ve bu benim için çok sıkıcı oluyordu. Kendimi hep sahada görmek istiyordum.”
Kısa sürede kendini geliştiren Aksoy’un profesyonelliğe geçiş süreci ve basketbola olan tutkusunun nasıl olduğunu sorduğumuzda ise; “Yaşım ilerledikçe A takım organizasyonlarına yavaş yavaş dâhil oldum. Hocalarım beni antrenmanlara almaya başladı ve la olan ilgim ve tutkum daha da arttı. Basketbola amatör ruhla başladım fakat profesyonel olunca kendimi daha iyi motive ettim ve ufkum daha çok açıldı. Profesyonelliğin ilk adımlarını atarken basketbola daha çok heveslendim. Takımın içerisine girdiğin an kendi sorumluluğunu ve görevini daha iyi hissediyorsun. İzmir Büyükşehir Belediyesi Tekerlekli Sandalye Basketbol takımına girdiğimde ‘aidiyet’ duygum çok gelişti” şeklinde oldu. Basketbol hayatında neleri değiştiğini büyük bir içtenlikle anlatan Aksoy, “Ben basketbol oynamasaydım eğer gerçekten çok farklı biri (mahalle ağzıyla; gülerek serseri, berduş) olabilirdim. Sporcu olduğum için kendimi şanslı hissediyorum çünkü hep kötü alışkanlıklardan uzak durdum. Bir sporcu gündelik ve sosyal hayatında nasıl yaşıyorsa öyle yaşıyorum. Hem beslenme düzenime hem antrenmanlarıma ve özel çalışmalarıma önem veriyorum. Çok çalıştım, kendimi basketbola verdim. Basketbol, bir engelli birey olarak bana özgüvenimi kazandırdı. Dışarıya olan bağlantımı daha çok güçlendirdi. Hayatımı tamamen değiştirdi. Mesela; en önemlisi çok sosyal biriyim. Basketbol sayesinde çok farklı ülkeler, şehirler gezdim ve farklı kültürleri, toplumları tanıdım. Basketbol oynamasaydım eğer bunları gerçekleştiremezdim. Hobilerim arasında arkadaşlarımla birlikte vakit geçirmeyi, gezmeyi ve playstation oynamayı çok seviyorum” diye anlattı.
Kişisel kariyeri için en önemli gelişme olan 2020 Tokyo Paralimpik Olimpiyat oyunlarındaki deneyimini anlatan Aksoy, “2020 Tokyo Paralimpik Olimpiyatlarına katılmak ve orda yaşanan atmosferi görmek beni çok mutlu etti. O salonda antrenman yapmanın ve maça çıkmanın çok büyüleyici bir etkisi oldu. Açıkçası maça çıkarken tüylerim diken diken oldu. Sporun zirve noktası olan Olimpiyatların kültürel ve sosyal farklılığı, eğlence kültürünü yaşamak ayrı bir deneyim ve tecrübeydi. Olimpiyat köyünde olmak çok farklı bir duyguydu. 2000 doğumluyum; belki de bu branşta olimpiyatlara giden en genç oyunculardan biri olmuş olabilirim. 67. Gillette-Milliyet Yılın Paralimpik - Engelli Sporcusu/Takımı ödülünü, Tekerlekli Sandalye Basketbol Milli Takımımız kazandım. Bu bizim için çok gurur verici, değerli bir ödül oldu. İyi ki basketbola ve spora başlamışım. Engelli bireylere ve ailelerine seslenmek istiyorum; gerçekten de çocuklarınızı sosyalleştirin. Bu basketbol olur, yüzme olur, goalball olur, bocce olur, ya da başka bir spor olabilir. Aileler; çocuklarına zarar gelmesini istemediği için çok evhamlı davranıyor. Bu da çocukların psiko-sosyal gelişimini olumsuz etkileyebiliyor. Engelli bireyler ve çocuklar hep evde kalmasın bu sefer kendilerini cezaevinde kalmış gibi hissediyorlar. Çocuğunuzu evde tutarak bir şey elde edemezsiniz. Sporlara, okullara, sanata, kültüre her yere yönlendirin. Eksik kalmasın evde. Sosyalleşmesi için elimizden ne geliyorsa yapalım. Ama ne olursa olsun çocuklarımız spor yapsın ve sosyalleşsin” dedi.