Dünyada “Türkiye” dendiğinde akla gelen ilk yerlerden biridir Alanya…
Güneşi, kumu, denizi, tarihi ve doğasıyla bir kartpostal güzelliğindedir.
Avrupalı turistin gözdesidir, adeta turizmin gözbebeğidir.
Ancak ne acıdır ki; son yıllarda yapılan yanlışlar yüzünden Alanya bu parlak imajını her geçen gün yitiriyor.
Eskiden cıvıl cıvıl olan sokaklar, şen kahkahalarla dolup taşan plajlar şimdi bomboş.
Bir zamanlar dükkân önünde sıra bekleyen turistlerin yerini, gün boyu siftah yapmadan oturan, düşünen, kara kara çözümler arayan esnaflar aldı.
Sormak gerekir: Ne oldu da bu hale geldik?
Alanya’da turizmin düşüşü, sadece “devlet politikası” bahanesiyle geçiştirilemez.
Çünkü sorunun büyük kısmı yerel kaynaklı.
Turiste yönelik fahiş fiyat uygulamaları, ilgisizlik, fırsatçılık, hatta taciz boyutuna varan rahatsız edici davranışlar bu düşüşün en büyük nedenleri arasında.
Her şikâyette suçu başkalarına atmak kolay…
Ama çözümün anahtarı bizzat esnafın, işletmecinin, yöneticilerin elinde.
Turist artık kandırılmak, soyulmak istemiyor.
Hak ettiği hizmeti, dürüstlüğü, kaliteyi istiyor.
Alanya Belediyesi başta olmak üzere, yerel yöneticilerin öncelikleri doğru belirlemesi şart.
İmar sorunları, otopark eksikliği, plansız kentleşme, bakımsız yollar, çöplerle dolu kaldırımlar…
Alanya’nın bir turizm kenti olduğunu unutmuş gibiyiz.
Serbest piyasa adı altında suya, dondurmaya, sandalyeye bile farklı fiyat çeken esnafla ilgili denetim neredeyse yok denecek kadar az.
Belediyeye ait çay bahçelerinde bile yerliye ayrı, yabancıya ayrı fiyat uygulanması, 'kötü örnek' olmaktan öteye geçemiyor.
Bir şişe suyun fiyatı dükkândan dükkâna değişiyorsa, yabancı turist kendini değerli değil, aldatılmış hisseder.
Sonuç mu? Bir sonraki tatilini İspanya, Yunanistan veya Portekiz’de geçirir.
Sosyal medyada Alanya’yı küçük düşüren, ülkemizi alaya alan videoların kaynağı:
Barlar Sokağı...
Güya eğlence ama aslında kültürel çöküşün, ahlaki çözülmenin vitrini olmuş durumda.
Sapık animasyonlar, Türk kültürüyle alakasız gösteriler, kontrolsüzlük ve denetimsizlik...
Burası artık bir “turizm cazibe merkezi” değil, utanç vesikası.
Avrupa’da bu görüntüler elden ele dolaşırken biz hâlâ neden müdahale edilmediğini konuşuyoruz.
Turist sadece gece kulübü, yüksek sesli müzik, alkol aramıyor.
Türk kültürünü görmek istiyor.
Türk mutfağını tatmak, müziğimizi dinlemek, doğamızla buluşmak, su sporları yapmak, tarihimizi keşfetmek istiyor.
Peki biz ona ne sunuyoruz?
ACİL ÇAĞRIMDIR!
Buradan sesleniyorum:
Sayın Kültür ve Turizm Bakanı,
Sayın Alanya Belediye Başkanı,
Sayın Mülki İdare Amiri…
Artık iş başa düştü.
Yukarıdan beklenen mucize gelmeyecek.
Sizler, bu gidişatı durdurmakla görevlisiniz.
Sahilleri temizleyin, sahil mafyasına geçit vermeyin.
Barlar Sokağı’nı denetleyin.
Sivil polis sayısını arttırın.
Çok katlı otoparklarla trafik sorununu çözün.
Esnafı eğitin, bilinçlendirin, denetleyin.
Ve en önemlisi:
Tebdil-i kıyafetle arada bir halkın arasına karışın.
Gerçekleri yerinde görün.
TURİZM AKIL İSTER, AHLAK İSTER
Bugünkü anlayışla gidersek, sadece Alanya’yı değil, Türkiye turizmini bitiririz.
Turisti “para makinesi” olarak gören bu zihniyet değişmezse, Alanya'yı cennet olmaktan çıkarıp cehenneme çeviren zebaniler kazanır.
Ama biz bu gidişata dur demek zorundayız.
Çünkü bu sadece Alanya’nın değil, ülke ekonomisinin, imajının ve geleceğinin meselesidir.