Bu yazıyı kaleme alırken sadece bir gazeteci olarak değil, bu toplumun bir ferdi, bir vatandaşı olarak içim yanarak yazıyorum. Çünkü yaşadığımız her felaketten sonra karşımıza çıkan bir başka felaket var: İnsan görünümlü vicdansızların fırsatçılığı.
İstanbul geçtiğimiz günlerde 6.2 şiddetinde bir depremle sarsıldı. Yüzlerce artçıyla birlikte şehir günlerce diken üstünde yaşadı. İnsanlar evlerine giremedi, sokaklarda, parklarda sabahladı. Allah’a bin şükür, can kaybı olmadı. Ancak en az bir can kaybı kadar acı verici başka bir gerçek yine yüzümüze çarptı: Bu ülkede birileri her afeti, her krizi, her çaresizliği kendi kirli çıkarı için kullanmaktan bir an bile geri durmuyor!
Daha depremin sarsıntısı geçmeden, vicdanı sarsılmış bazı emlakçılar kiraları fahiş oranlarda artırdı. Marketler, gıda ürünlerini stoklayıp etiket değiştirme yarışına girdi. İhtiyaç varsa fırsattır mantığıyla hareket eden bu karanlık zihniyet, insanların acısını kendi kasasına kâr olarak yazmaya çalıştı. Bu ahlaksızlık değil de nedir?
Sadece depremlerde mi?
Yangın çıkar, yangın tüpü fiyatları roket gibi fırlar. Ramazan gelir, temel gıda maddeleri iki katına çıkar. Pandemi olur, maske ve dezenfektan karaborsaya düşer. Afet olur, sığınacak bir oda bulamayan vatandaşa kirası üç kat artmış daire sunulur. İşte bu ülkedeki en büyük tehlike bu: İnsan görünümünde dolaşan fırsat canavarları!
Sormak istiyorum:
Bu fırsatçılığın, bu ekonomik saldırının; terörden ne farkı var? Biri silahla saldırır, diğeri halkın boğazına çöker. Biri insan canını alır, öteki insan onurunu ezer. Biri vatanı dışarıdan tehdit eder, öteki içeriden çürütür.
Bu insanlık dışı davranış sadece ahlaksızlık değil, düpedüz vatan hainliğidir!
Çünkü ülkenin birliğini, halkın güvenini, toplumun dayanışma gücünü içten içe kemiren bu yaratıklar, ülke ekonomisini sabote ediyor. Üstelik bunu yaparken ne devlet otoritesini ne de dini ve vicdani değerleri umursuyorlar.
Para cezası mı?
Onlar için bu sadece yeni bir masraf kalemi. Ceza öder, sonra daha fazlasını kazanmak için aynı suçu tekrar ederler. Artık bu fırsatçılara karşı para cezası değil, ticari idam cezası uygulanmalı!
Bu zihniyetin sahipleri ticaretten men edilmelidir.
Ruhsatları, işletme belgeleri iptal edilmeli. Mallarına el konulmalı. Bir daha iş yeri açmaları, kamu hizmetlerinden faydalanmaları engellenmelidir. Çünkü bu tür yaratıklar ancak dışlanarak, izole edilerek etkisiz hale getirilebilir.
Vatandaş olarak da sorumluluğumuz büyük.
Bu kan emicilere karşı sessiz kalmak, suça ortak olmaktır. Onlardan alışveriş yapmamalıyız. Boykot etmeli, teşhir etmeli, ifşa etmeliyiz. Çünkü unutmayalım: Kötülük, sadece yapanla değil, seyredenle de büyür.
Avrupa’da, dünyanın birçok ülkesinde afet olduğunda marketler fiyat indirir, işletmeler bedava hizmet verir. Bizde ise afet; kimi esnafın, kimi emlakçının, kimi tüccarın “köşe dönme” bahanesi oluyor. Bu ayıptır, günahtır, insanlığa ihanettir!
Bu ülke, paraya tapanların değil; vicdanıyla yaşayanların ülkesi olmalı.
Gelin, birlik olalım. Bu fırsatçılığı hastalık gibi yayanları toplumdan ayıklayalım. Onlara asla prim vermeyelim. Destek olan, dayanışma gösteren işletmeleri yücelttikçe; rantçıların nefesi kesilecektir.
Unutmayalım:
Bu ülkeyi yerle bir edecek olan bir deprem değil, vicdansızlıktır!
Doğruları söylemekten vazgeçmeyen bir kalem olarak...
Mehmet Özer
İlkses İsveç Temsilcisi