Eskiden evlilik bir ömür boyu sürecek bir yolculuğun adıydı. “Bir yastıkta kocayın” sözü sadece bir dilek değil, hayatın gerçeği ve toplumun temel taşıydı. Sevgi, saygı, sadakat, fedakârlık ve vefa üzerine kurulu yuvalar vardı. Eşler sorunlarını büyüklerin, akil insanların rehberliğiyle çözmeye çalışırdı. Çocuklar güven içinde büyür, aile kavramı kutsal bir sığınak olurdu.
Peki bugün ne oldu?
Neden evlilikler artık güven vermiyor, neden aileler hızla dağılmaya başladı?
Neden insanlar evliliği bir kutsal yolculuk değil de ticari bir ortaklık gibi görür hale geldi?
Evlilikte Kutsal Değerlerin Yitimi
Günümüzde birçok evlilik, çıkar ilişkisine dönüşmüş durumda. Yapmacık sevgiler, samimiyetsiz bağlılıklar, kısa vadeli çıkar hesapları evlilik kurumunu temelden sarsıyor. Çocuk sahibi olunduktan kısa süre sonra yaşanan boşanmalar, geride sadece kırık kalpler değil, ömür boyu süren hukuki yükümlülükler de bırakıyor.
Boşanma sonrası nafaka ve mal paylaşımı, adalet terazisini çoğu zaman haksızlığa çeviriyor. Ömür boyu nafaka yükü altında ezilen erkekler, ya da hiçbir katkısı olmadan yılların birikimini paylaşan taraflar… Adeta evliliğin değil, mahkeme salonlarının kuralları konuşuyor. Bu tablo, “evlilik mi ticari ortaklık mı?” sorusunu akıllara getiriyor.
Çocukların Sessiz Çığlığı
Bu kavgaların, çıkar hesaplarının, nafaka tartışmalarının en ağır faturasını ise çocuklar ödüyor. Anne-babası boşanmış çocukların yaşadığı travmalar, psikolojik sorunlar, intihar vakaları ya da illegal yollara sürüklenmeleri toplumun geleceğini tehdit ediyor. Sağlam aile yapısı olmadan sağlıklı bireylerden, güçlü bir toplumdan bahsetmek mümkün mü?
Şiddetin Görünmeyen Sebepleri
Bugün kadına şiddetin nedenlerinden biri olarak, evlilikteki haksız uygulamalar ve adaletsiz mal paylaşımı da gösterilebilir. Birikimleri elinden alınan, ömür boyu borç ödemeye mahkûm edilen bireyler öfke, çaresizlik ve şiddete sürükleniyor. Bu, elbette hiçbir şiddeti haklı çıkarmaz; ama görmezden gelinmemesi gereken toplumsal bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Sosyal Medya Tuzakları
Bir diğer büyük tehdit ise sosyal medya. Avukatların bile doğruladığı üzere boşanma davalarının en büyük tetikleyicilerinden biri sosyal medya paylaşımları. Lüks arabalar, pahalı tatiller, marka kıyafetler, sahte mutluluk gösterileri… Bunları gören eşler “neden ben de böyle yaşamıyorum, neden benim eşim bana bunu yapmıyor?” diye sorguluyor. Oysa çoğu paylaşım yapmacık, gerçeği yansıtmıyor. Fakat kıyaslamalar kavgayı, kavgalar boşanmayı getiriyor. Nice yuvalar, sırf sanal dünyanın sahte ışıltısına kapıldığı için dağılıyor.
Nereye Gidiyoruz?
Bugün evlilik oranları azalıyor, insanlar günübirlik ilişkilerle, nikâhsız birlikteliklerle yetinir hale geliyor. “Sevgi, saygı, vefa” kavramlarının yerini “çıkar, menfaat, egoizm” alıyor. Böyle giderse gelecekte “evlilik” diye bir kurum kalmayacak. Aile yapısı çökecek, toplum güvenini kaybedecek.
Çözüm Şart
Devletin, yetkililerin bu vahim tabloya seyirci kalmaması gerekiyor.
Nafaka ve mal paylaşımı konularında adaletli düzenlemeler yapılmalı.
Evlilik öncesi bilinçlendirme programları yaygınlaştırılmalı.
Sosyal medyanın aile üzerindeki yıkıcı etkilerine karşı toplumsal farkındalık kampanyaları başlatılmalı.
En önemlisi de sevgi, saygı ve vefa değerleri yeniden aile hayatının merkezine konmalı.
Aksi halde bir gün, toplum olarak geriye dönüp baktığımızda şu acı gerçekle yüzleşeceğiz:
Bir zamanlar “bir yastıkta kocayın” denilen evlilikler, çıkar ilişkilerine kurban gitmiş olacak. Çocuklarımızın geleceği, yuvalarımızın güveni, toplumumuzun temeli yok olmuş...