Bu yaz, sahil kesimlerinde birçok şehrimizi gezme fırsatım oldu. Gördüklerim karşısında hayretle birlikte derin bir üzüntü duydum. Halkın ortak malı olan sahiller adeta talan edilmiş durumda. Kanunen denize girmek ücretsiz olması gerekirken, vatandaş fahiş fiyatlarla şezlong ve şemsiye kiralamaya zorlanıyor. Üstelik bunların büyük bir kısmı yasal olmayan, denetimsiz işletmeler tarafından yapılıyor. Kıyılarda kaçak kafeler, büfeler türemiş, adeta halkın hakkı gasp ediliyor.
Peki kim dur diyecek buna? Şikâyet eden vatandaşın sesi duyulmuyor, dosyalar raflarda çürümeye bırakılıyor. Çünkü işin ucunda siyaset, rant ve çıkar ilişkileri var. Gittiğim şehirlerde halkla sohbet etme fırsatım oldu. Onların anlattığına göre belediyeler yeterli hizmeti vermiyor; aksine sahillerdeki en değerli devlet arazileri, belediye başkanları veya siyasiler tarafından doğrudan ya da dolaylı yollarla parsellenmiş durumda. “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” derler ya, bu duman gökyüzünü sarmış halde.
Oysa bizler, oylarımızla göreve getirdiğimiz siyasetçilerden milletin menfaatini korumalarını bekleriz. Ama görünen o ki birçoğu, cennet ülkemizin en güzel köşelerini kişisel çıkar uğruna heba etmekten çekinmiyor.
Bir de işin alt yapıyla ilgili boyutu var. Yıl olmuş 2025, hâlâ sahil bölgelerinde vatandaşlarımız elektrik ve su kesintileriyle boğuşuyor. Sıcak yaz günlerinde saatlerce susuz ve elektriksiz kalan insanlar adeta kaderine terk ediliyor. Kesintiler yüzünden bozulan ev aletleri, yanan cihazlar cabası. Hukuken bunların tazmin edilmesi gerekir, ama kimin umurunda?
Ben 35 yıldır İsveç’te yaşıyorum. Orada ne elektriğin ne de suyun kesildiğine şahit oldum. Oysa bizde en temel ihtiyaç bile vatandaşın sırtına yükleniyor. Elektrik faturasını açtığınızda da durum içler acısı. Kullandığınız kilovat başına ödediğiniz miktar ayrı, anlam veremediğiniz ek kalemler ayrı. On liralık tüketim yüz liraya çıkıyor.
Ekonomik krizin boğduğu insanımız geçim sıkıntısı yaşarken, siyasetçiler kendi koltuklarını sağlamlaştırma, rant alanlarını genişletme derdinde. Vatandaş şikâyet ediyor ama çoğu zaman üç beş kişi bir araya gelip havada kalan eleştirilerden öteye geçemiyoruz. Asıl sorun şu: Yasal haklarımızı bilmiyoruz ya da sahip çıkmıyoruz.
Oysa bilinçli vatandaşlar olarak dernekler, sivil toplum kuruluşları aracılığıyla sesimizi yükseltsek, yasal yollarla hakkımızı arasak eminim çok şey değişir. Tek başına dile getirilen şikâyet, çoğu zaman ciddiye alınmıyor. Ama dayanışma içinde, güçlü bir şekilde taleplerimizi dile getirirsek o zaman görmezden gelinemez.
Bugün ülkemizde siyaset, halka hizmet aracı olmaktan çıkmış durumda. Çoğu siyasetçi, kendi emelleri uğruna milletin sırtından geçinmeyi normalleştirmiş. Rüşvet, yolsuzluk, rant, torpil, haksız işten çıkarmalar… Hangi belediyeyi açsanız bu tür skandallarla karşılaşıyorsunuz.
Başka ülkelerde başarısız olan siyasetçiler istifa eder, çekilir. Bizde ise koltuğa oturan bir daha kalkmıyor. Ne hizmet ediyor, ne çözüm üretiyor ama sanki ülke babasının çiftliğiymiş gibi davranıyor. Üstelik halkla arasına da mesafe koyuyor. Vatandaşın vekili, vatandaştan koruma ordularıyla gezer mi? Bizde geziyor. Oysa gerçek siyasetçi halkın arasına karışır, sıkıntıyı yerinde görür.
Artık Yeter!
Bu millet yıllardır aynı kısır tartışmalarla, aynı yalan siyasetlerle oyalandı. Artık sabrın sonuna gelindi. Biz vatandaş olarak, hizmet aşkıyla yanan, liyakat sahibi, dürüst siyasetçiler görmek istiyoruz. Ülkeyi şahsi çıkarı için değil, halkın refahı için yönetecek insanlara ihtiyacımız var.
Sayın siyasetçiler; bırakın artık kendi kavgalarınızı, milletin yakasından düşün. Çünkü bu millet, sizin kişisel çıkar hesaplarınızın bedelini ödemekten yoruldu. Gerçek hizmet için, dürüst siyaset için, genç ve idealist kuşaklara yol açın.
Unutmayın, bu ülke hepimizin. Bu toprakların her karışı, birilerinin rant kapısı değil, milletin ortak malıdır.
Çözüm Önerileri: Ne Yapmalı...
1. Vatandaş Haklarını Bilmeli ve Sahiplenmeli
Kıyılar Anayasa gereği halkındır. Bu nedenle sahillere yapılan kaçak işletmelere karşı vatandaş bilinçlenmeli, hakkını yasal yollarla aramalıdır.
2. Toplumsal Dayanışma Güçlenmeli
Tek başına yapılan şikâyetler çoğu zaman dikkate alınmıyor. Oysa dernekler, sivil toplum kuruluşları ve platformlar aracılığıyla örgütlenirsek sesimiz çok daha gür çıkar.
3. Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik Talep Edilmeli
Belediye başkanları ve milletvekilleri, halkın seçtiği kişiler olduklarını unutmamalı. Vatandaş, siyasilerden düzenli rapor, şeffaf bütçe ve hesap vermelerini talep etmeli.
4. Liyakat Esası Güçlendirilmeli
Halk, torpile ve adam kayırmaya prim vermemeli. Hizmeti gerçekten hak eden, işini bilen ve liyakat sahibi insanların göreve gelmesi için baskı oluşturmalı.
5. Siyasetçiden Hizmet Beklenmeli, Şatafat Değil
Halk, siyasetçilerden koruma orduları ve lüks araç konvoyları değil, çözüm ve hizmet talep etmeli. Vatandaşa mesafeli değil, iç içe olan siyasetçileri desteklemeli.
6. Genç ve İdealist Siyasetçilere Fırsat Verilmeli
Ülke menfaatini kendi çıkarının üstünde tutan genç, liyakatli siyasetçiler desteklenmeli; rant ve çıkar peşinde olanlara prim verilmemeli.
Mehmet Özer
İlkses İsveç Temsilcisi