Sayfa Yükleniyor...
İsveç’te yaşadığım şehrin Türk asıllı Süryani Belediye Başkanını Türkiye'den gelen üst düzey bir bürokrat dostum ile birlikte ziyarete gitmiştik… Belediye Başkanı bizi samimi bir şekilde karşılamasının ardından toplantı salonuna geçtik. Başkan bey ne içeceğimizi sorduktan sonra, kısa bir süreliğine yanımızdan ayrıldı… Çok geçmeden elinde kahvelerin olduğu tepsiyle yanımıza geri döndü. Bu durum karşısında şaşkınlık yaşayan misafirim: “Mehmet bey, bu şahıs gerçekten belediye başkanı mı? Bana şaka yapıyorsunuz değil mi!” diye soru yöneltti. Ben bu soruyu soracağını bekliyordum zaten… Çünkü Türkiye'de alışık olduğu Belediye Başkanları profili ile mukayese edince, ziyaretine gittiğimiz başkanımız ona inandırıcı gelmemişti… Tanışma faslından sonra, sohbet arasında, Başkan beye “misafirim bu mütevazılığınız karşısında belediye başkanı olduğunuza inanamıyor, kendisine şaka yaptığımı sanıyor” dedim…. Bunun üzerine başkan bey tebessüm ederek, ”misafirinizin beni Türkiye'deki başkan profilleri ile karşılaştırdığında, inanmaması normal” diyerek sözlerine şöyle devam etti: ”Farkındaysanız sizi makam odamda değil, toplantı salonunda ağırlıyorum… Nedenine gelince kibir ve gösterişten uzak, belediyemizde hak, hukuk ve hizmet konusunda hiçbir ayrım yapılmadan herkesin eşit olduğu göstermek için… Makam odamı sadece belediye çalışmam ve istisnai durumlarda kullanırım, tüm görüşmelerimi ve sorunu olan, ziyarete gelen misafirlerimi sade ve samimi bir ortamda bu toplantı salonunda kabul ederim. İsveç'te Belediye Başkanlığı Makamı, Türkiye'deki gibi Sekreterleri, Danışmanları, korumaları kısacası onlarca hizmetlisi olan bir israf kurumu değil. Bir belediye başkanı olarak ikram ettiğim kahveyi benim getirmem sizi şaşırtmış… Sizi anlıyorum, alışık olmadığınız bir durum… Burada herkesin görevi ve yapması gereken iş belli… Ben bir belediye başkanı olarak görevli birini; bana veya misafirlerime kahve getirmesi için zorlamam mümkün değil ve buna yasal olarak hakkım yok. Burada, Başkan dahil tüm çalışanların görevi belli, kimsenin kimseye üstünlüğü ve ayrıcalığı yok. Başkan dahil tüm belediye çalışanları, hizmet almak için vergisini kuruşu kuruşuna ödeyen vatandaşların refahı için çaba harcar, belediye başkanına hizmet etmek için değil… Türkiye'de yapıldığı gibi A veya B parti geldiğinde belediye çalışanlarını çıkarıp yerine yandaşlarını almak gibi bir olay asla mümkün değil, çünkü belediye çalışanları siyasete alet edilemez, seçimden sonra siyaset polemiği biter hizmete odaklanırız… İ
5sveç'te SİSTEM oturmuş durumda, tüm kurumlar sisteme adil bir şekilde uyduğu için sorunsuz çalışıyor ve bu yüzden İsveç herkesin gıpta ile baktığı bir refah ülkesi oldu. Herhangi bir kurum veya kurulda adil olmayan yanlış bir karara, torpil veya aracı fayda etmez, bu konularla ilgili mahkemeler var, herkes buna uyar. Ben bir belediye başkanı olarak hiçbir çalışana, bir tanıdığıma ayrıcalıklı davransın diye etki yapamam, bunu yaparsam siyasi hayatım biter.
Çünkü SİSTEM gereği yasa ve kanunlar bunu engeller müsaade etmez… Size bir örnek vereyim, İsveç'te bir ara 85 gün boyunca hükümet kurulamadı, günlük hayatta insanlar bunu umursamaz ve sorun olarak görmezler, çünkü var olan ve sorunsuz işleyen SİSTEM sayesinde devletin tüm kurumlarının görevlerini aksatmadan devam ettiğini bilirler… Başta İsveç kralı olmak üzere, hiçbir politikacı, üst düzey bürokrat herhangi bir kuruma, makam ve mevkisini kullanarak torpil ve etki yapamaz. Bunu yaptığı an siyasi veya iş hayatı biter.
İsveç'te, Türkiye'deki gibi, mecliste veya herhangi bir partinin genel merkezinde politikacıların etrafında çıkar ve menfaat için dolaşan insanlar bulamazsınız… Çünkü herkes var olan SİSTEME kanunlara, yasalara uyuyor ve saygı gösteriyor, çünkü var olan SİSTEM'in adil ve hakkıyla çalıştığına inanıyor, güveniyor. Size bir örnek daha vereyim, başbakanımız kendi özel arabasıyla bir hafta sonu Stockholm'den, Malmö şehrinde bulunan evine hafta sonu tatili için giderken yolda hız yaptığı için polis tarafından yakalandı ve ehliyetine 3 ay el konuldu. Evine ehliyetine el konulduğu için polisin kullandığı özel aracıyla evine götürüldü. Çünkü var olan kanunlar ve yasalar herkes için geçerlidir, kanun ve yasa karşısında kimsenin ayrıcalığı yoktur. Bu kral da olsa, başbakan da olsa sade bir vatandaş da olsa, kısacası kanun ve yasa karşısında herkes eşittir, ayrıcalık yapılmaz…
Birkaç kez yaptığım Türkiye ziyaretimde, bazı belediyeleri, TBMM ve bazı parti genel merkezlerini ziyaret etme imkanım oldu. Aynı sizin burada yaşadığınız şaşkınlığı ben de orada yaşadım. Mecliste ve parti genel merkezlerinde iş takibi için onlarca insan gördüm ve çok şaşırdım... Sadece bir milletvekilinin etrafında onlarca insan, ya iş takibi ya da çıkar ve menfaati için nemalanmaya çalışanları gördüm. Ayrıca beni şaşırtan başka bir olay, belediye başkanları ve tüm politikacıların altlarında en son model lüks makam araçlarının olmasıydı… İsveç'te belediye başkanının Türkiye'deki gibi lüks makam aracı yok, ya kendi özel aracımızı ya da belediyeye ait standart lüks olmayan resmi aracı şoförsüz kendimiz kullanırız ve kullandığımız her kilometrenin hesabını vermek zorundayız... Türkiye'de bu tür aşırı ve fuzuli harcamalar büyük bir israf ve vatandaştan kesilen vergilere saygısızlık bu vergileri çarçur etmektir, bu da ülke ekonomisine büyük bir yüktür… Türkiye'de tüm belediyelerde çeşitli isimler altında hiçbir faydası olmayan siyasi amaçla işe alınan onlarca insanın toplamını maddi olarak çarpın dünya kadar para ülke ekonomisine büyük bir yük ve israftır… Amaç ne? Milletin parasını hizmet için değil, siyasi çıkarı, kendi menfaat ve çıkarı için kullanmak... Ayrıca Türkiye'de gezdiğim birçok belediyede beni en çok şaşırtan diğer bir olay ise; hizmet yapılan bir alanda Belediye Başkanının boydan bir resmi… Ve bu tür resimleri her yerde gördüm. Bu da bir fuzuli masraf ve vatandaşlardan kesilen vergilere saygısızlık. Belediye Başkanlarının reklamı resimle değil hizmetle yapması lazım, vatandaş belediye başkanı olduğunuzu zaten biliyor, bunu her yere resimlerinizi asarak insanların gözüne sokmanıza gerek yok ayrıca bunu belediyenin bütçesi ile yapması ayrı bir vaka. İsveç’te yaptığımız hizmetlere harcadığımız paranın kuruşu kuruşuna hesabını vermek zorundayız. Politikacılar, belediye başkanları ve bürokratlar için sadece çalıştığı birimin hizmeti için kullanılacağı ve bunun hesabını kurusu kuruşuna vereceği bir banka kartına sahip. Bu kartı hiçbir zaman kendi özel harcaması için kullanamaz ve kullanması yasak, kullandığında siyasi, politik ve iş hayatı biter. Bunu suistimal eden birkaç politikacının siyasi hayatı bitti.
Maalesef Türkiye’de SISTEM var ama uyan yok ,var olan SİSTEM´i kendi çıkar ve egosu için suistimal eden çok, bu durum Türkiye ye maddi ve manevi, her yönden zarar veriyor… Var olan SİSTEM´e gerçek anlamda uyulsa herkes işini düzgün yapsa bambaşka bir Türkiye olur, diyerek başkan sözlerini bitirince; bizde, ziyaretin makbulü kısa olanıdır diyerek başkan beyden müsade isteyip, bu samimi sohbet ve misafirperverliğinden dolayı teşekkür ederken, İsveç’te bir hemşehrimizin Belediye başkanı olarak görev yapmasının bizleri gururlandırdığını bu sebeple kendisine tekrar teşekkür ederek Başkan beyin yanından ayrıldık…
Yol boyunca misafirim; Başkan doğru söylüyor, söylediklerine yüzde yüz katılıyorum. Evet Türkiye’de sistem var ama maalesef uygulayan ve uyan yok… Herkes bulunduğu mevki, makamı ve devletin imkanlarını kendi ego, reklam ve çıkarı için kullanıyor… Gerçekten var olan sisteme uyulsa, herkes işini adil ve hakkıyla yapsa Kim tutar Türkiye’yi..
Gerçekten insanın kendine şu soruyu sorası geliyor, İsveç bunu uygulayıp başarabilmişse, Türkiye niye varolan sistemi İsveç’teki gibi uygulayıp ülkeyi refaha kavuşturmuyor…