4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü, yine ülkemizde buruk bir biçimde yapılacak etkinliklerle gerçekleştirilecek. Bildiğiniz gibi tüm dünyada tüm hayvanlara inanılmaz işkenceler yapıyor ve hayatı onlara zehir ediyoruz. Hayvanları korumanın sadece sokakta yaşayan kedi ve köpekleri korumaktan ibaret olduğunu düşünen birçok dernek var. Kaldı ki bu dernekler maalesef sokakta yaşayan kedi ve köpekleri korumaktan da aciz. Özellikle çalışmalarını İzmir’de yürüten birçok hayvan hakları derneğinin belediyelerle danışıklı dövüş eşliğinde sırf reklam için iş yapıyormuş gibi göründüğüne de defalarca tanık olduk.
Dünyanın birçok ülkesinde hayvanları koruma amacı ile kurulan dernekler, 1931 yılında 4 Ekim tarihini Hayvanları Koruma Günü ilan etti. O zamandan bu zamana kutlanan bu gün maalesef yeteri kadar ciddiye alınmıyor, söylenen birçok şey de lafta kalmaya devam ediyor. Bu sebeple ben de bu günün kutlanacak bir tarafı olmadığını düşünüyorum. Kaldı ki 4 Ekim’i sadece kediye ve köpeğe indirgediğimiz için, dünyada değişime yol açacak herhangi bir adım da atamıyoruz. Maalesef günümüzde vahşi hayvanlar para ile satılarak av malzemesi yapılırken, etinden sütünden faydalandığımız hayvanlar yetiştirilidiği süreçte vahşi davranışlara maruz kalırken, kediler ve köpekler sokaklarda tekmelenirken ben bu özel günün geçerliliğine inanmıyorum. Yıllardır süre gelen birçok çalışma insanlara hala yeterli bilinci aşılayamadıysa, bu artık tamamen vahşi insanın vicdanı ile ilgili bir durum olmaya başlıyor.
Tüm dünyada hiçbir devlet hayvanlar hakkında yeterli çalışma yapmadığı için, vahşi insanın geliştirdiği kapitalizm sistemi, yeryüzü üzerinde en az bizim kadar özgür yaşama hakkına sahip olan hayanları içine çekerek onları sadece bir eşya olarak görüyor. İnsanlar tam anlamıyla gezegenin başına bela olup, diğer canlıların yaşam hakkını umarsızca ellerinden almaya devam ediyor. Gösteriş için kürk giyen vahşi insandan, hayvanlar vergi ödemiyor bu yüzden hiçbir hakları yok diyen akılsıza kadar birçok insan bu vahşi kapitalizmin kendisine verdiği güçten (hiç utanmadan) yararlanıyor. 1-2 senelik ömrünü, daracık kafeslerde, kanadını özgürce çırpamadan sadece yumurtlayarak geçiren tavuklar, tamamen vahşi insanın tüketmek için üretmek algısının bir yansıması olarak hayatımıza giriyor. Bir canlı düşünün ki sadece karşısındaki insanı beslemek için yaşıyor. Özgürce koşamıyor, oynayamıyor, kanadını çırpamıyor, yavrularını sevemiyor. Robot gibi sadece karşısındakine bir şeyler vermeye programlanıyor. Daha sonra da hayatını, insanların karnı doysun diye feda ediyor.
Aylarca, senelerce eziyet çeken bu hayvanların maalesef insanların kolundaki saat kadar değeri yok. Tüm bunları düşünerek, 4 Ekim’i ben de kutlamıyorum. Bu dünya şartları altında da, bir şeyleri değiştirmeden bu göstermelik günü sadece kutlamak için kutlayacak olan insanların, bir an evvel silkinip kendilerine gelmelerini bekliyorum. Unutmayın canlılar özgürleşirse, sizler de özgürleşirsiniz.
“İnsan ve hayvan özgürlüğü hareketleri birbirinden ayrılamaz; çünkü hepsi özgür olmadan hiçbiri özgür olamaz. İnsanlar hayvanları sömürdüğü sürece huzurlu, insancıl ve sürdürülebilir toplumlar geliştiremez. Aynı şekilde hayvanlar da toplumlarda derin psikolojik ve kurumsal değişiklikler yapılmadan özgürlüklerine kavuşturulamazlar.”Steve Best