Geçtiğimiz gün Ege Üniversitesi Kampüsünde çeşitli noktalara zehirli kıyma konularak 15 köpek katledildi. Bu tip olaylar yaşadığımız dünyanın tüm kötülüğünü gözler önüne seriyor. Maalesef ülkemizde de hala hayvan hakları konusunda hiçbir gelişme yok.
5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, hayvanların haklarını koruma konusunda da oldukça yetersiz kalıyor. Kanunun 1. Maddesinde Bu Kanunun amacı; hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamaktır ifadeleri yer almakta olsa bile, işkence, zehirleme gibi konularda hayvanlara eziyet eden insanlar bir miktar para ödeyip tüm yaptıklarından kolayca sıyrılabiliyor. Siyasi partilerin bu konuda fazla bir çabası da olmadı şu zamana kadar, çabalayanlar da bir şekilde ya bastırıldı ya da susturuldu, öneriler dikkate alınmadı.
Ege Üniversitesinde yaşanan bu vahşet, belediyelerin bu konudaki yetersizliğini de hepimize bir kez daha gösterdi. Belediyeye ait sadece bir aracın olması sebebiyle zehirlenen hayvanların tümü tedaviye zamanında götürülemedi. Hatta bir arkadaşımızın ifadesine göre zehirlenen bir köpeğin başında 20 dakika ambulans gelsin diye beklendi.
Şimdi önümüzde bir seçim süreci var ve partiler bildirgelerini açıkladı. Türkiyenin genel durumuna baktığımızda ise şu zamana kadar partilerin bu konuya yüzeysel olarak değindiğini gördük. Fakat bu seferki seçim öncesi bildirgelerde 2 parti bu konuyu ciddi bir şekilde ele almış gibi görünüyor: CHP ve HDP.
CHP, bildirgesinde doğa dostu toplumsal bir yaşam başlığı altında Hayvan Hakları konusuna şu şekilde değinmiş: Hayvanların ait oldukları doğa ortamlarının düzenlenmesini, hayvanlara yönelik kötü muamelelerin caydırıcı ceza kanunları kapsamına alınmasını sağlayacağız. Vahşi hayvan kaçakçılığının ve kaçak üretim çiftliklerinin önüne geçeceğiz. Pet shoplarda canlı hayvan satışının yasaklanmasını; hayvana işkencenin sistematik hale getirildiği sirk, yunus parkı ve benzeri kurumların kapatılmasını sağlayacağız.
Evet bakıldığı zaman hayvan hakları için oldukça iyi gibi görünen bu ifadeler aslında yetersiz. Birçok yerde belediyesi olan CHPnin bu bildirgeye yerel yönetimlerde hayvan hakları konusunu da eklemesi gerekirdi. Çünkü CHPli bazı belediyelerin bu konuda oldukça yetersiz ve umursamaz olduğunu geçtiğimiz gün yaşanılan olaydan ötürü de biliyoruz. Ayrıca, bu tespite en büyük örnek olarak ise geçtiğimiz günlerde bir belediyenin yaralı bir atı işkence ederek oradan oraya taşımasını gösterebiliriz. Keza geçtiğimiz aylarda da buna benzer bir olay yaşanmıştı. Belediyelerde bir de şöyle bir problem var, hayvan ambulansı konusu. 7/24 aktif olduğu ifade edilen bu ambulansların tanıtımı yeterince yapılmadığı için vatandaşlar böyle bir hizmetten bihaber. Bu yüzden de belki müdahale yapıldığı anda kurtarılabilecek hayvanlar hayatını kaybediyor. Belediyelerin, yaptıkları hizmetleri de vatandaşa doğru düzgün tanıtması gerekiyor.
Gelelim HDPye. HDP, Demokratik Anayasa başlığı altında, ekolojik, doğal varlıkların ve hayvanların korumasının esas alınacağı bir anayasanın olması gerektiğinin altını çiziyor. Ayrıca Hayvanların hakları var başlığı altında da şu ifadelere yer veriyor: HDP, tüm canlıların yaşam hakkını savunur. Hayvanların, ticari amaçlı deneylerde kullanılması önlenecek. Hayvanların sirk ve sokak tanıtımı vb. her türlü gösteri amaçlı etkinliklerde kullanılmasına son verilecek. Hayvanların itlaf edilmesini, kürkleri ve varlıkları ile sermaye birikiminin parçası haline getirilmesini sağlayan düzenlemeler ve yasalar iptal edilecek. Hayvan toplama kampları kaldırılacak.
HDPnin bildirgesinde, hayvan hakları konusu CHP ve diğer partilere göre oldukça geniş kapsamla ele alınmış. Bu konunun anayasal kapsamda değerlendirilecek olması da hepimize umut vadediyor.
Maalesef bu iki parti dışında diğer partilerde hayvan hakları konusu ele alınmamış. Dünya üzerinde beraber yaşadığımız canlılara karşı bu kadar gaddar ve bencilce davranmanın önüne bir an önce geçilmesi gerekiyor. Bizler, hiçbir canlıdan üstün değiliz, bizim bu dünyada ne kadar yaşama hakkımız varsa onların da o kadar yaşama hakkı var.